Kur'ân-ı Kerim'de Nikâh Kavramı
Kur’ân-ı Kerim’de "nikâh" kelimesi, türevleriyle birlikte 23 yerde geçer.[21]
Karı-koca -eş-anlamındaki "zevc-zevce" kelimeleri ise Kur'an'da 81 yerde zikredilir.[22]
Bütün bunlar, Kur'an'ın nikâha, aile hayatına verdiği önemi gösterir. Nice konuları kısaca izah eden, bazı farz ve haramları bir-iki âyetle belirten Kur'an, aile hayatı, geçim, eşlerin birbirine ve çocuklarına karşı haklarını, görevlerini, birbirleriyle ilişkilerini uzun uzun ele almış ve yuvanın huzuru için gerekli prensipleri tafsilâtlı şekilde açıklamıştır.
Kur'an nikâh/evlenme tâbirini, erkek ve dişi olarak yaratılan insan türünün aralarındaki âhenk ve uygunluğu açıklamak için kullanmaktadır. Zira evlilikte huzur havası, karşılıklı sevgi ve merhametin gelişme ortamı mevcuttur. Kur'an, aile hayatının huzur ve sükûnet ortamı için gerekli olduğunu, kadınla erkek arasında Allah’ın sevgi bağları oluşturmasında büyük hikmetler olduğunu vurgular: “Kaynaşmanız (sükûnete ve tatmine ermeniz) için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet kılması da O’nun âyetlerinden, (varlığı ve birliğinin) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için âyetler/ibretler vardır.”[23]
Evlilik fıtrattır. Evlenmeyen erkek veya kadın elbisesiz, yani çıplak sayılır.[24]
Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır.[25]
Kur’an, erkeklere hanımlarıyla iyi geçinmelerini emreder. Eşlerinden hoşlanmamış olsalar bile, mümkün ki hoşa gitmeyen şeyde Allah’ın birçok hayır takdir etmiş olabileceğini hatırlatır.[26]
Evlenmeyi tavsiye eden Kur’an,[27]
Bekârları evlendirmeyi de (başta yöneticiler, bekârların velîleri ve diğer müslümanlar üzerine) görev olarak belirtir. Eğer bunlar fakir iseler, Allah’ın onları kendi lutfu ile zenginleştireceğini müjdeler.[28]
Yaratılıştan gelen kıskançlık duygusuna rağmen Kur’an, erkeklere birden fazla kadınla evlenme izni verir.[29]
Bu izin, öteden beri, daha çok gayrı müslimlerce ve İslâm düşmanlarınca, tenkit ve itiraza konu edilmiştir. Ancak, İslâm’ın bu iznini, diğer tâlimatları ve hayatın değişen şartları içinde ele almak gereklidir. İslâm’a göre zinâ kesin olarak haramdır. Bu büyük kötülük olan zinâya giden yolları tıkamak gerekir. Erkeğin güçlü ve yeterli, kadının ise zayıf ve isteksiz olması veya doğurgan olmaması halinde, savaş vb. sebeplerle erkeklerin azalması ve kadınların çoğalması gibi durumlarda erkeğin bir’den fazla kadınla evlenmesi zarûrî olabilir. Böyle durumlarda erkeğin bir’den fazla kadınla evlenmesi, bir emir değil; bir izindir. İkinci, üçüncü veya dördüncü eş olacak hanım da buna mecbur değildir. Ayrıca, bu izin kayıtsız şartsız olmayıp adâlet şartına bağlanmış, buna riâyet edemeyeceğinden korkanlara bir kadınla yetinmeleri emredilmiştir. Bütün bu kayıtlar ve şartlar bir arada düşünüldüğü zaman, İslâm’ın bu iznini, zaman içinde değişen şartlara ayak uydurma bakımından en müsâit yol olduğu açıkça anlaşılacaktır. Din, câhiliye döneminde ve o günkü dünyada üst sınırı olmayan çok evlenmeye bir ölçü getirmiş, en çok dörtle sınırlandırmıştır. Ayrıca, metres hayatı gibi çirkinliklere geçit vermemek için bazı gereklilikler varsa, evlenecek kadının şerefi ve geçimini temin etme yükümlülüğünü, masraflarının üstünden kalkabilecek ve de eşleri arasında adâlete riâyet edebilecek erkeğe yüklemiştir. Kur’an, aile hukukunun en önemli alanı olan nikâh konusunu değişik yönleriyle ele alır ve hükümler koyar.[30]
“...Onlar (Kadınlar) sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz..."[31]
"İman etmedikçe müşrik/putperest kadınlarla nikâhlanmayın/evlenmeyin. Beğenseniz bile, müşrik bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha hayırlıdır/iyidir. İman etmedikçe müşrik/putperest erkekleri de (kızlarınızla) nikâhlamayın/evlendirmeyin. Beğenseniz bile, müşrik bir kişiden mü'min bir köle kesinlikle daha hayırlıdır. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise, izni (ve yardımı) ile cennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar."[32]
“Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendinizi (temasa) önceden (iyi davranışlarla) hazırlayın. Her davranışınızda Allah’tan korkun. Bilin ki siz O’na mülâkî olacaksınız. Mü’minleri müjdele!”[33]
"Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır."[34]
“Kadınlardan, oğullardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşten, salma atlardan, sağmal hayvanlardan ve ekinlerden gelen zevklere düşkünlük ve bağlılık insanlar için bezenip süslendi. Bunlar, dünya hayatının metâıdır. Nihâyet varılacak güzel yer, Allah’ın huzûrudur.”[35]
“Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riâyet edememekten korkarsanız, beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Adâletsizlik/haksızlık yapmaktan korkarsanız, bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (câriyele) ile yetinin. Bu adâletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.”[36]
“(Evlendiğiniz) Kadınlara mehirlerini gönül rızâsı ile (cömertçe) verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da âfiyetle yiyin.”[37]
"Kadınlarınızla iyi geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmazsanız, olabilir ki, bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş olur."[38]
“Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine kantar kantar, yüklerle mehir vermiş olsanız dahi, hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız? Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsınız?”[39]
"Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiğei kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir hayâsızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur. Sizlere, analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın yanında kalan üvey kızlarınız -ki onlarla gerdeğe girmemişseniz size bu engel yoktur-, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeş bu arada olmak suretiyle evlenmek size haram kılındı. Geçmişte olanlar geçmiştir. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder. (Harp esiri olarak sahip olduğunuz) câriyeler müstesnâ, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Allah’ın size emri budur. Bunlardan başkasını, nâmuslu ve zinâ etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar kesinti için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir."[40]
“İçinizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan) câriyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir. Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur). Öyle ise iffetli yaşamaları şartıyla sahiplerinin izni ile onları (câriyeleri) nikâhlayıp alın, mehirlerini de normal miktarda verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezâsının yarısı (uygulanır). Bu (câriye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise siz in için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.”[41]
“Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve erkekler mallarından harcama yaptıkları için erkekler kavvâmdır/kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır, Allah’ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de nâmuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından (nüşûz) endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.”[42]
(Erkeklerin maddî ve mânevî durumları ile ve özellikle ekonomik rolleri, onların âile reisi -sorumlu yönetici- olmalarını tabiî kılmıştır. Aile küçük bir toplumdur; toplum düzenle yaşar. Düzen ise, bir reisi, bir idâreciyi zarûri kılar. İslâm’da devlet başkanından âile reisine kadar her idâreci, İlâhî tâlimata göre hareket etmek, İslâmî kurallara göre ve istişâre ile yönetmek mecbûriyetindedir. Şu halde onlara itaat, bu tâlimata itaat demektir. İdâre eden veya edilen bu tâlimatın dışına çıkar, meşrû kurallara itaatsizlik ederse yaptırım uygulanır. Burada bahis konusu olan, zevcenin itaatsizliğidir. Çare olarak önce öğüt vermek, sonra yatak boykotu ve daha sonra da dövme tavsiye edilmiştir. Kur’an’ı bize tebliğ eden Hz. Peygamber (s.a.s.) hiçbir zaman kadın dövmediği gibi “kadını eşek döver gibi dövüp de günün sonunda onu koynunuza alıp yatmanız olacak şey midir?” buyurarak ümmetini uyarmıştır. Ayrıca bu yaptırım kullanıldığı takdirde, kadının canını yakmayacak ve vücudunda iz bırakmayacak şekilde misvak, kurşun kalem gibi bir cisimle vurmak şeklinde -ki, acı vermekten çok, psikolojik ceza unsuru olarak- uygulamak gerektiğini de ifade buyurmuştur. Şu halde bu dövme yaptırımı, ahlâksız bazı kadınlar için en son çare olarak başvurulacak zarûrî bir yol olup, kayıtlara ve şartlara bağlıdır. Ayrıca kadının da kocasından şikâyetçi olması halinde hakem ve hâkime başvurma, hakkını arama imkânı vardır.)
“Eğer karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin âilesinden bir hakem ve kadının âilesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur. Şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.”[43]
“Senden kadınlar hakkında fetvâ istiyorlar. De ki: ‘Onlara âit hükmü size Allah açıklıyor: Kitab’da, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar hakkında, çaresiz çocuklar ve yetimlerin işleriyle meşgul olmanız hakkında adâleti yerine getirmeniz için size okunan âyetler (Allah’ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir.”[44]
“Eğer bir kadın, kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında, onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefislerde kıskançlık hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah’tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”[45]
“Üzerine düşüp uğraşsanız da, kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayan ve merhamet edendir.”[46]
“Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtaç olmaktan kurtarır);
Allah’ın lütfu geniş, hikmeti büyüktür.”[47](Bütün tedbirlere rağmen evlilik yürümüyorsa, ev cehenneme dönmüşse, yoksulluk ve çâresizliğe düşme korkusu ile bu cehenneme katlanmak gerekmez; Allah nice kapılar açar.)
“…Mü’min kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da nâmuslu olmak, zinâ etmemek ve gizli dostalr tutmamak üzere mehirlerini vermeniz şartıyla size helâldir. Kim imanı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O, âhirette de ziyana uğrayanlardandır.”[48]
“Sizi bir tek nefisten yaratan, gönlü ısınsın diye ondan da eşini (Havvâ’yı) yaratan O’dur. Eşini sarıp örtünce (onunla birleşince) hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Hâmileliği ağırlaşınca, Rableri Allah’a: ‘Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız’ diye duâ ettiler.”[49]
“Zinâ eden erkek, zinâ eden veya müşrik bir kadından başkası ile evlenemez; zinâ eden kadınla da ancak zinâ eden veya müşrik olan erkek evlenebilir. Bu, mü’minlere haram kılınmıştır.”[50]
“Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır...”[51]
"Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve câriyelerinizden sâlih (iyi davranışlı) olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah onları kendi lutfu ile zenginleştirir. Allah (lutfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.”[52]
“Evlenme imkânı bulamayanlar ise, Allah lutfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadtar iffetlerini korusunlar...”[53]
“(Şuayb’ın) İki kızından biri, ‘Babacığım, onu ücretle (çoban) tut. Çünkü o ücretle çalıştırabileceğin en iyi kimse, bu güçlü ve güvenilir adamdır’ dedi. (Şuayb) dedi ki: ‘Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan, artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem. İnşâallah beni iyi kimselerden bulacaksın.’ Mûsâ şöyle cevap verdi: ‘Bu, seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek ki bana karşı husûmet yok. Söylediklerimize Allah vekîldir.”[54]
“Kaynaşmanız (sükûnete ve tatmine ermeniz) için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet kılması da O’nun âyetlerinden, (varlığı ve birliğinin) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için âyetler/ibretler vardır.”[55]
“Ey Peygamber! Ücretlerini (mehirlerini) verdiğin hanımlarını, Allah’ın sana ganîmet olarak verdiği ve elinin altında bulunan (câriye)leri, seninle beraber hicret eden amca kızlarını, hala kızlarını, dayı ve teyze kızlarını sana helâl kıldık. Bir de kendisini (mehirsiz) olarak Peygamber’e hibe eden ve Peygamber’in de kendisini almayı dilediği mü’mine kadını, diğer mü’minlere değil; sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Biz hanımları ve ellerinin altında bulunan (câriyeleri) hakkında mü’minlere neyi farz kıldığımızı bildirdik (onların bu hususta ne yapması lâzım geldiğini açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.”[56]
“Peygamber, mü’minlere kendi canlarından üstündür. Eşleri, onların analarıdır...”[57]
“...Sizin Allah’ın Rasûlünü üzmeni ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla câiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır.”[58]
“Ey iman edenler! Mü’min kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların mü’min kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onların (kocalarının) sarfettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin.
Onlar da sarfettiklerini istesinler. Allah’ın hükmü budur. Aranızda O hükmeder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[59]
“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoşgörür ve bağışlarsanız, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.”[60]
“Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını misâl verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhında iken onlara hâinlik ettiler. Kocaları Allah’tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara ‘Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin’ denildi. Allah, iman edenlere de Fir’avn’un karısını misâl gösterdi. O, ‘Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Fir’avn’dan ve onun işinde çalışmaktan koru ve beni zâlimler topluluğundan kurtar!’ demişti. Irzını korumuş olan, İmran kızı Meryem’i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona rûhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerdendi.”[61] (Âyetlerde bahsedilenlerden Hz. Nûh’un karısı, kocasına inanmadığı ve Allah’a iman etmediği gibi kavmine kocasının mecnun olduğunu söylerdi. Hz. Lût’un karısı da, kâfirdi ve kocasına gelen erkek misafirleri, gece ateş yakarak, gündüz de duman çıkararak haber verirdi. İkisi de lâyık oldukları cezâya çarptırıldılar.
Firavun’un karısı Âsiye, Allah’a ve Hz. Mûsâ’ya iman etmişti. Bundan dolayı kocası Firavun, onu ellerinden ve ayaklarından dört kazığa bağlamış, göğsüne kocaman bir taş koymuş, öylece yakıcı güneşe bırakmıştı. İşkence ânında, zikredilen duâyı yaparken rûhu kabzedilmiştir.)
-------------------------------------------------------------------------------
[23] 30/Rûm, 21
[24] 2/Bakara, 187
[25] 2/Bakara, 228
[26] 4/Nisâ, 19
[27] 4/Nisâ, 3
[28] 24/Nûr, 32
[29] 4/Nisâ, 3
[30] Nikâh Konusuyla İlgili Âyetler:
a- Evlenmenin Fazileti: 24/Nûr, 32.
b- Bekârları Evlendirmek: 24/Nûr, 32.
c- Evlenmede Bolluk ve Bereket Vardır: 16/Nahl, 72; 24/Nûr, 32.
d- Evlenmeye Güç Yetiremeyenler: 24/Nûr, 33.
e- Nikâhı Helâl Olan Kadınlar: 4/Nisâ, 24; 5/Mâide, 5.
f- Yetim Kızların Nikâhı: 4/Nisâ, 3, 127.
g- Evlâtlıkların Boşanmış Hanımlarıyla Nikâh: 33/Ahzâb, 37.
h- Câriyelerin Nikâhı: 4/Nisâ, 24-25.
i- Ehl-i Kitabın Nikâhı: 5/Mâide, 5.
j- Vefat İddeti Bekleyen Kadını Nikâhlama İsteği: 2/Bakara, 235.
k- Talâktan Sonra Nikâh: 2/Bakara, 228, 231-232.
l- Üçüncü Talâktan Sonra Nikâh: 2/Bakara, 230.
m- Münâsebet Helâl Olan Kadınlar: 70/Meâric, 29-30.
n- Nikâhı Haram Olan Kadınlar: 4/Nisâ, 22-24.
o- Müşriklerin Nikâhı: 2/Bakara, 221.
p- Zinâ Eden Erkeklerin ve Zinâ Eden Kadınların Nikâhı: 5/Mâide, 5; 24/Nûr, 3, 26.
r- Mut'a Nikâhı (Geçici Nikâh): 23/Mü'minûn, 7; 70/Meâric, 29-31.
s- Nikâhın Şartları: 33/Ahzâb, 50.
t- Karı-Koca Arasındaki Sevgi: 30/Rûm, 21.
u- Karı-Koca Arasındaki Anlaşmazlığın Çözümü: 4/Nisâ, 35, 128.
[31] 2/Bakara, 187
[32] 2/Bakara, 221
[33] 2/Bakara, 223
[34] 2/Bakara, 228
[35] 3/Âl-i İmrân, 14
[36] 4/Nisâ, 3
[37] 4/Nisâ, 4
[38] 4/Nisâ, 19
[39] 4/Nisâ, 20-21
[40] 4/Nisâ, 22-24
[41] 4/Nisâ, 25
[42] 4/Nisâ, 34
[43] 4/Nisâ, 35
[44] 4/Nisâ, 127
[45] 4/Nisâ, 128
[46] 4/Nisâ, 129
[47] 4/Nisâ, 130
[48] 5/Mâide, 5
[49] 7/A’râf, 189
[50] 24/Nûr, 3
[51] 24/Nûr, 26
[52] 24/Nûr, 32
[53] 24/Nûr; 33
[54] 28/Kasas, 26-28
[55] 30/Rûm, 21
[56] 33/Ahzâb, 50
[57] 33/Ahzâb, 6
[58] 33/Ahzâb, 53
[59] 60/Mümtehıne, 10
[60] 64/Teğâbün, 14
[61] 66/Tahrîm, 10-12