Çok Seviyorum
“Rabbimin yarattığı kullarını şartsız, koşulsuz sadece onun için sevmek, her yarattığında yüceler yücesininin nurunu görebilmek.” Ne güzel değil mi?
Bu duyguyu hissedebilmek o kadarda zor olmasa gerek diye düşünüyorum. Tam aksi meşguliyetlerimiz içinde kaybolup, her yapılanı eleştiren, insanların yüzüne nefretle ve asık suratla bakan bir insan profili çizmek daha zor olsa gerek.
Hz. Ali’nin şu veciz sözünden sonra bu kanıya varıyorum. “Sabırsızlık insanı sabretmekten daha çok yorar.” Hayata ve insanlara karşı tutumumuzda, sakin, ılımlı, duyarlı ve önyargılardan uzak, annemin söylemiyle bir kişi için “Yook o kesinlikle böyle yapmak istememiştir, muhakkak unutmuştur.” bakış açısıyla bakmak, insanın ruhunu ve psikolojisini cidden yormuyor.
Nedense biz insanlar kolay olanı, hayatımızı farklı kılacak, bizi bir çok insandan özel ve ayrıcalıklı sayacak hikmet gözüyle bakabilme makamını elimizin tersiyle sürükleyip bir kenara atabiliyoruz.
Tabiri caizse işi olabildiğince yokuşa sürüyoruz. Çünkü fıtratımızda sevgisizlik ve önyargılarla bezenmiş duygusuzluk hali olduğunu düşünmüyorum.
Bizler bu davranışları sonradan ediniyoruz. Ve o kadar bilinçsizce sahipleniyoruz ki zaman içinde çekilmez bir karaktere dönüşüveriyoruz.
İnsan kendi eliyle kendini ziyan eder mi?
Ne yazık ki zorda olsa başarabiliyoruz. Çünkü farkındalık duygusundan uzak, her gece başımızı yastığa koyunca Hz. Ömer gibi gün içinde yaptıklarımızın muhasebesinden bir haber isek; gönüllere sevgi tohumları değil de nefret tohumları ekebiliyoruz.
Çevremizdekilere elle tutulur hiç güzel bir davranışı yokmuş gibi rahatlıkla yargısız infaz yapabiliyoruz.
Son günlerde çok hoşuma giden içinde birden çok anlam içeren bir sözü sizlerle paylaşmak isterim. “Öyle bir toplum olduk ki yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.”
Öğrendiklerimizle yaptıklarımız arasında, büyük çelişkiler var.
Kıymetli Peygamberimiz hep kusurları kapatıcı, örtücü, hoşgörü kanatlarını esirgemeden kucaklamış ,pozitif enerjisini hiç kaybetmemiş sevgi kaynağı olmuş nasıl sevmemiz konusunda bizlere örnek olmuştur.
Geliyoruz günümüze: Hocalarımızın üslubuna baktığımızda gördüklerimiz çok ibret verici. Ayıplarımızı yüzümüze vurmayan, hep bağışlayıcı, sabırla muameleyi hangimiz inkar edebiliriz?
Bu çelişkilerle daha ne kadar yaşantımıza devam edebiliriz?
Öğrendiklerimizi ne zaman uygulamaya başlayacağız?
Yine ertelemeler yapıp bin bir bahane mi üreteceğiz?
O kadar uzun yaşayacağımızın garantisini hangi güvenilir kaynaktan aldık?
Evet bu sorulara cevap bulabilecek miyiz?
Sorgulayalım bakalım. Farkındalığımızı artıralım.
Kalpleri fetheden erdemli yeteneğimiz varken, niye yapmayalım ki?
Gönüller inşa edebilecekken, sevgi iksirini herkesle paylaşmak varken,
Potansiyellerimizi çıkaralım gün ışığına. Hepimizde ayrı ayrı ne cevherler var..
Paylaşalım artık. İnanın huzur ve mutluluk paylaşmakta.
Sizleri “insanlara gelin birde, bu pencereden bakalım düşüncesine davet ediyorum. (unutmayın davete icabet sünnettir. Allah’ım ne güzel ne özel yaratmışsın. Ne hoş vasıflarla süslemişsin. Yeryüzünün en kıymetli varlığı olarak şereflendirmişsin, taçlandırmışsın kullarını ve benim gibi aciz bir kula yoldaş etmişsin sonsuz şükürler olsun.
Ne güzel söylemiş Yunus Emre yaratılanı severim yaratandan ötürü diye…Seviyorum… Çünkü seni çok seviyorum “ALLAHIM” işte bu hikmetli bakışla insanlara bakmayı unutturma Rabbim bize.
Amin.