SEVGİNİN BEDELİ
Enes (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
Kimde üç şey bulunursa, imanın tatlılığını tatmış olur:
Allah ile Rasulü, kendisine başkalarından daha sevgili olmak.
Bir kimseyi sevmek, fakat yalnız Allah için sevmek.
(Allah, onu küfründen kurtardıktan sonra) yine küfre dönmekten, ateşe atılacakmışçasına hoşlanmamak. 1
İmam Nevevî (rh.a.), bu hadisi izah ederken şunları kaydeder:
Bu hadis, İslâm asıllarından büyük bir aslı dile getirmektedir. İlim adamları -Allahın rahmeti üzerelerine olsun- şöyle demişlerdir:
İmanın tadı, itaatlerden zevk almak, Azîz ve Celîl Allahın rızası uğrunda zorluklara katlanmak, bunu dünya malına tercih etmektir. Kulun, şanı yüce Rabbini sevmesi ise, Ona itaat olanları yapmak, Ona muhalefeti terk etmekle olur. Rasulullah (s.a.s.)in sevgiside böyledir. 2
Allah ve Rasulünü herşeyden ve herkesden çok sevmek, kâmil imanın göstergesi olup, bunu gerçekleştirenler, bu konudaki samimiyetlerini ispatlamış olurlar
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâyı sevdiğini iddia eden bir kişi, bu iddasını ispat etmelidir
Bunun isbatı da, Allahın beyan buyurduğu ölçü ile olmalıdır
İşte Rabbimiz Allahın beyan buyurduğu ve hiç değişmeyen ölçü:
De ki: Eğer siz Allahı seviyorsanız, bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.
Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
De ki: Allaha ve Rasulüne itaat edin . Eğer yüz çevirirlerse, şübhesi Allah, kâfirleri sevmez. 3
İmam İbn Kesîr (rh.a.), meşhur tefsirinde bu ayetleri tefsir ederken şöyle der:
Bu, ayet-i kerime, Allahı sevdiğini iddia edipte Muhammedî yolda olamayan herkese karşı hüccettir. Çünkü ayet, bu iddia sahibini tüm söz, fiil ve hâllerinde Muhammedî şeriata uymadıkça yalancı saymaktadır.
Bu yüzden yüce Allah şöyle buyuruyor:
De ki: Eğer Allahı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin . Yani, öyle yaptığınızda Onu sevmekle elde etmek istediğinizden fazlası gerçekleşecek ki, o da Allahın sizi sevmesidir. Bu ise, değerinde daha büyük bir nimettir.
Nitekim bilge bir âlim şöyle der:
Önemli olan sevmen değil, sevilmendir!
Hasan-ı Basrî ve seleften bazıları da şöyle der:
Bazı kimseler, Allahı sevdiklerini iddia edince, Allah onları bu ayetle imtihan ederek: De ki: Eğer Allahı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allahda sizi sevsin buyurdu.
Yüce Allah daha sonra şöyle buyuruyor:
Ve günahlarınızı bağışlasın. Yani, Peygambere uymanız sayesinde siz, bunların hepsini elde edeceksiniz. Tüm bunlar, Hz. Peygamber (s.a.s.)in elçiliğinin bereketiyle elde edilen nimetlerdir.
Yüce Allah daha sonra avam ve havas herkese hitaben şöyle buyuruyor:
De ki: Allaha ve Rasulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse yani, emirlere uymazlarsa, bilsinler ki Allah, kâfirleri sevmez. Bu gösteriyor ki, bu yolda Hz. Peygamber (s.a.s.)in emirlerine uymamak küfürdür ve kişi, kendisinin Allahı sevdiğini ve Ona yaklaştığını iddia etse ve sansa bile Peygamberlerin sonuncusu, Allahın cinler ve insanlar âlemine elçi olarak bu Ümmî Nebî ve Rasule tabi olmadıkça Allah, o vasıflara sahib kimseyi sevmeyecektir. Öyle ki, Nebîler ve Rasuller, hatta Ulul-Azm Peygamberler (Muhammed s.a.s. dışında, Nuh, İbrahim, Musa ve İsa), Onun zamanında gelmiş olsalardı, Ona ve dine tabi olmaktan başka bir şey yapmazlardı. 4
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Hani Allah, Peygamberlerden kesin bir söz (misâk) almıştı: Andolsun, size Kitab ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir Rasul geldiğinde, Ona kesin olarak iman edecek ve Ona yardımda bulunacaksınız. Demişti ki: Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı? Onlar: İkrar ettik demişlerdi de: Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım demişti. 5
Allahı sevdileklerini iddia edenlerin, bu iddialarının isbatı, ancak en son Nebî ve en son Rasul Rasulullah Muhammed (s.a.s.)e itaat etmekle gerçekleşir
Rasulullah (s.a.s.)e vahyedilen Kurâna ve Kurânın hayata uygulanışı olan Sünnete tabi olanlar, iddia ettikleri sevgiyi isbat etmiş ve bu sevginin bedelini ödemiş olurlar
Kadı Beydâvî (rh.a.) Envarut Tenzil ve Esrarut Tevil adlı meşhur tefsirinde bu konuda şunları söyler:
De ki: Eğer Allahı seviyorsanız bana tabi olun. Muhabbet, nefsin bir şeyde fark edilen kemâlden dolayı ona meyletmesidir. Bu da onu, ona yaklaştıracak şeye sevkeder. Kul, gerçek kemâlin yalnız Allaha aid olduğunu ve nefsinde ve başka yerde gördüğü her kemâlin Allahdan, Allah ile ve Allaha aid olduğunu bildiği zaman sevgisi ancak Allah için ve Allahta olur. Bu da, Ona itaat etmeye götürür. Bunun içindir ki, muhabbet ( sevgi ) itaat istemekle tefsir edilmiş ve ibadetinde, itaatine hırsta Rasule tabi olmayı gerektirmiştir. Allahda sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Bu, emrin cevabıdır, yani sizden razı olsun, kusurlarınızdan geçerek kalbilerinizin üzerindeki perdeleri açsın da sizi, Cenâb-ı İzzetine yaklaştırsın. Bunu da istiâre ve mukabele yoluyla muhabbet ile ifâde etmiştir.
Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. İtaat ederek ve Nebîsine tabi olarak kendine sevilmeye çalışanı çok bağışlayıcıdır.
De ki: Allaha ve Rasulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse şübhesiz Allah, kâfirleri sevmez. Onlardan razı olmaz
Yüz çevirmenin küfür olduğuna, bu itibarla Allah sevgisine zıd olduğunu ve Onun sevgisinin müminlere özgü olduğunu bildirmek içindir. 6
İmam İbn Kesîr (rh.a.) ve Kadı Beydâvî (rh.a.)bu hakikatı apaçık beyan ettiler
Yegâne hayat düstûrumuz Kurân-ı Kerimin en tanınmış müfessirlerinin muteber olan tefsirlerinden yapılan nakiller den de anlaşıldığı gibi, Allah muhabbetinin bedeli, Allah yolunda olmak ve Onun, âlemlere rahmet olarak gönderdiği Rasulü Muhammed (s.a.s.)e tabi olup itaat etmektir
Çünkü:
Kim Rasule itaat ederse, gerçekte Allaha itaat etmiş olur. Kimde yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. 7
Allahı seven, Rasulullah Muhammed (s.a.s.)e itaat etmelidir
Rasulullah (s.a.s.)e itaat etmek, Ona uymak, Onun gibi inanıp, Onun gibi amel işlemekle olur
Onun Sünnetine tabi olmak, Ona itaat etmektir
Sünnet, Rasulullah (s.a.s.)in hayatta davranışı ve Kurân-ı Kerimi hayat uygulayışıdır
Ona tabi olup itaat eden, gerçekte Allahın hükümlerine tabi olup itaat etmiştir
Çünkü Rasululah (s.a.s.), Allahın Kitabını sözleriyle ve fiilleriyle açıklamak, insanlar arasında Allahın hükümleriyle hükmetmek üzere Allah tarafından vazifeli kılınmıştır
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Azze ve Celle:
Sana da Zikri (Kurânı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye. 8
Biz kitabı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyleri onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir gaye ile) indirmedik. 9
Şübhesiz, Allahın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için Biz sana Kitabı hak olarak indirdik. 10
Sana da (ey Muhammed,) önündeki Kitab(lar)ı doğrulayıcı ve ona bir şahid gözetleyici olarak Kitabı (Kurânı) indirdik. Öyleyse aralarında Allahın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların hevâ(istek ve tutku)larına uyma. 11
Rasulullah (s.a.s.), Âlemlerin Rabbi Allahın kendisine indirdiği hükümleri tebliğ etti, açıkladı ve uyguladı
O (s.a.s.) , hevâsından hiçbir şey söylemedi
Söyledikleri ve yaptıkları, Allahın muradına ve rızasına uygun olan, kendisine vahyedilenden başkası değildi
Rabbinden vahyedilene uy. Ondan başka ilâh yoktur. 12
Emrine dosdoğru uyan ve gereğini emrolunduğu gibi yerine getiren Rasulullah (s.a.s.)in bu durumu için şöyle buyuruyor Allah Teâlâ:
O, hevâdan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir. 13
Rabbimiz Allah, kendisine katıksız iman edenlere, Rasululllah Muhammed (s.a.s.)e uymalarını ve itaat etmelerini emrediyor
Onlar, emredileni gereği gibi yaptıkları takdirde Allahın sevgisini ve rızasını kazanacaklardır
Allah, onlardan razı olmuştur, kendileride onlardan razı, (hoşnud-memnun) kalmışlaradır. 14
Allah kendisinin onları sevdiği, onlarında kendisini sevdiği
15
Allahı ve Rasulü Muhammed (s.a.s.)i sevenler, bu sevginin bedelini hakkıyla ödedikleri takdirde, sevgilerinde sadık olduklarını isbat etmiş olurlar
Allahı sevdiğini iddia edenler, Rasulü Muhammed (s.a.s.)e uyup itaat ederek bedelini öder ve iddiasında sadık olduğunu isbat eder
Böylece sevdiğinin sevgisini ve rızasını kazanarak, Onunla beraber olur
Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.)e:
Kıyamet ne zaman (olacak)? diye sordu.
O da:
Sen, onun için ne hazırladın? buyurdu.
O zât:
Ben, kıyamet için çok namaz, çok oruç ve çok sadaka hazırladım. Lâkin ben, Allahı ve Rasulünü seviyorum, dedi.
Rasulullah (s.a.s.):
Sen, sevdiklerinle beraber olacaksın. buyurdu. 16
Ben, Allahı ve Rasulünü seviyorum.
Diyen muvahhid bir mümin, bu iddiasını ispatlar ve iddiasında sadık olduğunu katıksız imanıyla, Sünnet üzere olan salih ameliyle belgeler ise, onun müjdesi:
Sen, sevdiklerinle beraber olacaksın dır.
Allah Azze ve Celleyi sevmenin isbatı, Onun Rasulü Muhammed (s.a.s.)e uyup itaat etmek olduğunu beyandan sonra, Rasulullah (s.a.s.)i sevmenin bedelinden bahsede biliriz
Rasulullah (s.a.s.), kendisine olan sevginin bedelini, hadislerinde Ümmetine bildirmiştir
Abdullah b. Muğaffel (r.a.) anlatıyor:
Bir adam, Rasulullah (s.a.s.)e:
Ya Rasulalllah, vallahi, ben seni gerçekten seviyorum! dedi.
Rasulullah (s.a.s.):
O söylediğin söze dikkat et! buyurdu.
Adam tekrar:
Seni ben gerçekten seviyorum, dedi.
Rasulullah (s.a.s.):
Söylediğin söze iyi dikkat et, ciddî misin? buyurdu.
Adam:
Vallahi, seni gerçekten seviyorum, diyerek üçüncü sefer aynı sözü tekrar etti.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
Eğer beni seviyorsan, fakirliğe karşı bir kalkan hazırla. Çünkü fakirliğin, beni sevene doğru akması, selin durak yerine doğru akmasından daha hızlıdır! 17
İşte, Rasulullah (s.a.s.)i sevmenin bedeli!.. İddia sahibi, bu bedeli ödemeye kendisini hazır etmeli, fakirliğe karşı sabır kalkanını hazırlamalı ve tahammül zırhını kuşanmalıdır
Allahı ve Rasulü (s.a.s.)i her şeyden daha çok sevmek, tadına ulaşılmış kâmil imanın gereği, muvahhid mümin olmanın vazgeçilmezidir. Sevgi noktasında ihlâslı ve sadık olan mümin müslüman, gereğini yerine getirmeye hazır olmalıdır
Bu hadisin şerhinde şunlar beyan edilmiştir:
Hz. Peygamber, kendisini sevdiğini açıklayan sahâbîye, ne dediğini iyi düşünmesini söylemekle, sevginin gereğini hakkıyla yerine getirmenin zorluğunu ve bu yüzden başına gelecek güçlüklere, acılara, kederlere, bir takım belâ ve musibetlerin hedefi olmaya hazırlanmasını hatırlatmıştır.
Peygamberler, her hususta olduğu gibi, belâ ve musibetlere karşı sabır ve direniş göstermede de insanlığa örnek şahsiyetlerdir. Her Peygamber, insanları Allahdan uzaklaştıran, bir takım putları ilâh edinen, menfaat ve çıkarcılık üzerine kurulmuş zulüm düzenlerine son vermek, yeryüzünde hakkı ve adâleti hâkim kılmak üzere gönderilmiştir. Dolayısıyla, bütün emperyalist, baskıcı, sapık ve çıkarcı çevreler, zulme dayalı düzenleri yıkıp adâlet esası üzere bir düzen kurmak için gelen tüm Peygamberlere karşı çıkmış, onlara en çirkin hakaret ve en ağır işkenceler yapmışlardır. Bu Peygamberlere inanalar da aynı eziyet ve işkencelere mâruz kalmışlardır.
İşte Peygamber Efendimiz, kendisini sevdiğini söyleyen Sahâbîye bütün bunlara karşı hazırlıklı olma gereğini hatırlatmış bulunmaktadır. Bunları duyan sahâbî, iman ve sevgisindeki samimiyetini ve ihlâsını göstermek üzere, söylediği sözü bu defa, Allaha yemin ederek üç defa tekrar eder. Böylece kararlılığını ve bu yüzden başına gelecek her şeye, kısaca sevgisinin gereği ne ise onu yerine getirmeye hazır olduğunu açıkça belirtmiş olur. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, o sahâbînin başına gelecek ilk musibetin fakirlik olduğunu ve buna karşı bir zırh hazırlaması gereğini kendisine duyurur. 18
Rasulullah (s.a.s.)i gerçekten seven bir mümin müslüman kişi, Onun yolunda olur
Onun yolunda olan, Onun Sünneti üzere bulunup gereğince amel eden ise, Onunla beraberdir
Böyle bir şahsiyet, Allah tarafından imtihan edilir
Çünkü gerek Peygamberler, gerekse ümmetleri imtihan olundular
Zorluklarla, belâlarla, musibetlerle ve sıkıntılarla imtihan olunanlar, sabır zırhını kuşanarak, imtihanlarını başarıyla neticelendirdiler
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ:
Yoksa sizden önceki gelip geçenlerin hâli başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda Rasul, beraberindeki müminlerle: Allahın yardımı ne zaman? diyordu. Dikkat edin. Şübhesiz Allahın yardımı pek yakındır. 19
Bundan dolayı Rasulullah Muhammed (s.a.s.)in Ümmeti, Rabbimiz Allahın öğrettiği duâ ile duâ etmektedirler.
Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. 20
Rasulullah (s.a.s.)i sevmek, Onun izinden gitmek ile isbatlanır
Onun izinde yürüyenler, Onun karşılaştığı belâ, musîbet, zorluk ve sıkıntılarla karşılaşırlar
Fakirlik, bu imtihanların başında gelir
Dünya, ebedî kalınacak bir yer değildir
Fânî olan dünyada belli ve kısa bir zaman kalan insan, ölümü tattıktan sonra kabir hayatı, daha sonra tekrar diriliş ve ebedî bir hayata başlayış
Ebu Hureyre (r.a.)ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
Dünya, müminin zindanı, kâfirin cennetidir. 21
Dünya zindanında rahatlık aramak, iman ehlinin işi olmamalıdır
Çünkü dünya, rahat etme yeri değil, ahiretteki ebedî hayata hazırlanma yeridir
Rasulullah (s.a.s.) Ümmeti için en güzel, en hayırlı ve ev faydalı bir örnektir
22
Onu ihlâs ile seven sadık mümin müslümanlar Onun Sünneti üzere bir hayat sürmelidirler
Onun Sünneti üzere yaşamaya çalışanların başına, Rasulullah (s.a.s.)in başına gelenler gelebilir
Bundan dolayı maddî ve mânevî hazırlık içinde olmalı, önderi Rasulullah (s.a.s.) bu hâller Onun başına geldiğinde nasıl davranmış ise, öyle davranılmalıdır
Sabırla, namazla, Allahdan yardım istenmeli ve bilinmelidir ki, Allahın yardımı sabredenlerle beraberdir
Dünyevîleşmemeli, fânîyi, bâkîye fedâ etmeli ve tercihi bâkî olan olmalıdır
Hatırlayıp hatırlatalım!..
Sehl b. Sad es-Saidî (r.a.) anlatıyor:
Bir adam, (bir gün) Rasulullah (s.a.s.) yanına gelerek:
Ya Rasulallah bana öyle bir amel (ibadet) göster ki ben, onu işlediğim zaman beni Allah sevsin ve insanlarda sevsin dedi.
Rasulullah (s.a.s.):
Dünyaya rağbet gösterme ki, Allah seni sevsin ve insanların ellerinde bulunan (nimet ve imkânlar) dan yüz çevir ki onlar (da) seni sevsin. buyurdu. 23
Hakikat bu
Bu, böyle biline!..
---------------------------------------------------------
Dipnot
1- Sahih-i Buhârî, Kitabul-İman, B. 8, Hds. 9.
Kitabul-Edeb, B. 42, Hds. 70.
Kitabul-İkrâh, B. 1, Hds. 2.
Sahih-i Müslim, Kitabul-İman, B. 15, Hds. 67.
Sünen-i Tirmizî, Kitabul-İman, B. 10, Hds. 2759.
Sünen-i Nesâî, Kitabul-İman, B. 2, Hds. 4954-4955.
Sünen-i İbn Mâce, Kitabul-Fiten, B. 23, Hds. 4033.
2- İmam Muhyiddin en-Nevevî, Sahih-i Müslim Şerhi el-Minhâc, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2012, C. 1, Sh. 520.
3- Âl-i İmrân, 3/31-32.
4- İmam Hafız İbn Kesîr, İbn Kesîr Tefsiri-Tefsirul-Kurânil-Azim, çev. Dr. Savaş Kocabaş, İst. 2010, C. 2, Sh. 398-399.
5-Âl-i İmrân, 3/81.
6- Kadı Beydâvî, Beydâvî Tefsiri, çev. Doç. Dr. Abdulvehhab Öztürk, İst. 2011, C. 1, Sh. 375-376.
7- Nisa, 4/80.
8- Nahl 16/44.
9- Nahl 16/64.
10- Nisa, 4/105.
11- Mâide, 5/48.
12- Enâm, 6/106. Arâf, 7/3. Ahzab, 33/2.
13- Necm, 53/3-4.
14- Beyyine, 98/8. Mücadele, 58/22.
15- Mâide 5/54.
16- Sahih-i Buhârî, Kitabul-Edeb, B. 96, Hds. 195.
Sahih-i Müslim, Kitabul-Birri ves-Sılâ, B. 50, Hds. 161-164.
17- Sünen-i Tirmizî, Kitabüz-Zühd, B. 24, Hds. 2454.
18- İmam Nevevî, Riyâ züs-Sâlihîn -Peygamberi-mizden Hayat Ölçüleri, Terc. ve Şerh: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Vdğ. İst. T.Y. C. 3, Sh. 231, Hds. 485in Şerhi.
19- Bakara, 2/214.
20- Bakara, 2/286.
21- Sahih-i Müslim, Kitabüz-Zühd, Hds. 1.
Sünen-i Tirmizî, Kitabüz-Zühd, B. 12, Hds. 2426.
Sünen-i İbn Mâce, Kitabüz-Zühd, B. 3, Hds. 4113.
22- Bkz. Ahzab, 33/21.
23- Sünen-i İbn Mâce, Kitabüz-Zühd, B. 1, Hds. 4102.