Sadece Sevgi Yeterli Mi?
Bildiğiniz gibi Başkanlığımızca aylık olarak yayınlanan bir Çocuk dergimiz var. Çocuk Dergimiz olmasına rağmen bu sayımızın çocuklarla ilgili meselelere tahsis edilmş olması belki yadırganabilir. İlk bakışta bu düşünceye hak vermek gerekli gibi görünse de meselenin özü değişiktir. Burada hedef kitle çocuklardan sorumlu olan şahıs ve kurumlardır.
Yani çocuk dergimizin değil bu derginin okuyucularıdır. Sizde kabul edersiniz ki çocuk kadar çevresi de önemlidir. Çevre ailedir, sokaktır, okuldur, arkadaştır; basın, sinema tiyatro ve televizyondur. Biz çocuktan ziyade çevreye sesleneceğiz. Çocuğuyla ilgilenme imkânı adeta elinden alınmış ailelerin sıkıntılarını dile getireceğiz.
Sorumsuzca açılan langırt salonları, diskotekler, kontrolsüz kahvehaneler, örf ve adetlerimize uymayan tatil köyleri, maksatları yalnızca para kazanmak olan müstehcen yayınlar, şans oyunları, yozlaşmış sokaklar... çocuğa menfi şekilde tesir ediyor. Bunları görmeye ve göstermeye mecburuz. Aksi takdirde bu şartlarda yetişen çocuklar büyüdükçe ve cemiyette söz sahibi oldukça problem de büyüyor. Çocuklardan sorumlu olan bugünün büyükleri Peygamber Efendimizin şu sözüne iyi kulak vermeli:
"Ibn-i Ömer Radiya’llahü anhuma-dan, Resûl-i Ekrem’in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivayet olunmuştur:
"Hepiniz çoban ve muhafızsınız, maiyetinizde bulunanların hukukundan mes’ulsünüz. iş başındakiler de muhafızdır, memurlarından mes’uldür. Erkek, ailesi efradının çobanıdır ve onlardan mes’uldür. Kadın da kocasının evinde bir muhafızdır, o da ondan mesuldür.
Hülâsa; hepiniz muhafızsınız ve maiyyetinizdekilerden mes’ulsü-
Demek ki bir çobanın koyunlarını dikkatle güttüğü, kurttan kuştan ve eşkiyadan koruduğu gibi, sorumluluk mevkiinde bulunan her insan maiyetindekiler sahip çıkmak ve onları birtakım tehlikelerden korumak zorundadır.
Nitekim Kur*an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: (Âl-i lmran:104)
"Sizin içinizde iyiliğe çağıran, doğruluğu emreden, kötülükten men eden bir cemaat bulunsun. İşte bunlar felaha erenlerdir."
Kuran-ı Kerim’in bu talimatına uyarak çocukları iyiliğe çağıran, kötülerin şerrinden koruyan cemiyetler geleceklerini de korumuş olurlar.
Müslümanların bu önemli görevi nasıl yapacaklarına dair yine mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim aşağıdaki destek formülünü beyan buyuruyor:
"Mü’min erkekler ve kadınlar, birbirlerinin yardımcılarıdır, iyiliği emrederler ve kötülükten nehye-derler."
Peygamber Efendimiz çirkin işlerle ve kötü davranışlarla nasıl mücadele edilmesi gerektiğini aşağıdaki meşhur hadis-i şerifinde şöyle açıklıyor:
"Sizden bir kimse çirkin bir iş görürse, onu eliyle değiştirsin. Eğer buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalben nefret etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir".
Peygamberimizin bu görüşü elbette genel anlamdadır ve her türlü kötülüğün ortadan kaldırılmasına, kötülüğü yaymaya çalışan bulanık seslerin susturulmasına, özellikle çocuklarımıza uzanan karanlık ellerin kırılmasına matuftur.
Aksi takdirde aşağıdaki âyet-i kerimenin hükmünü yerine getirmemiz mümkün olmaz: (Tahrim:6)
’Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi ateşten koruyunuz. Onun odunu insanlar ve taşlardır."
Sevgili Peygamberimiz, çocuklarınıza vereceğiniz en büyük hediye, onlara kazandıracağınız güzel terbiyedir, buyuruyor. Bu güzel tebiyeyi çocuklarımıza sevgi ile kazandırabileceğimizi .unutmamalıyız. Bize bu konuda en büyük yardımcı, sevgidir. Sevgiden yoksun gönüllerin çocukları kazanması, şefkatsiz, dinî ve millî değerleri onlara aktarması mümkün olmaz. Vermek istediği değerler ne olursa olsun, çocuğu sevdiğini ispat-layan yaklaşım başarılı olur.
Her şeyden önce çocuk sevgiye lâyıktır, şefkate muhtaçtır. Peygamberimiz:
"İnsanlara merhamet etmeyen kimseye, Allah merhamet etmez" buyurur.
Hz. Aişe (R.anha) anlatıyor:
Çölde yaşayanlardan bazıları Resûl-i Ekrem Efendimizin yanına geldiler. Müslümanların çocuklarını öpüp sevdiklerini görünce:
- Siz çocuklarınızı öpüp seviyor musunuz? dediler. Müslümanlar:
- Evet, cevabını verdiler. Onlar:
- Vallahi çocuklarımızı öpmek adetimiz değildir, dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz;
- Allah kalplerinizden merhameti çıkardıktan sonra sizin kalplerinize şefkat koymak benim elim de mi?
buyurdu.
Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki Müslümanlık, çocuklarla ve çevresi ile ilgili güzellikleri geliştirmiştir. Çocuklarını sevmeyen, hatta kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar sevgiden uzaklaşan insanların karanlık bakışlarının aydınlanmasına müslümanlık sebep olmuştur. Bir gecede ülkesindeki bütün çocukların öldürülmesini emreden zalimleri, firavunları, zulüm tahtlarından müslümanlık indirmiştir.
Aşağıdaki hadis-i şerif de aynı konuya bir başka açıdan bakıyor:
Ebu Hureyre (R.anh) anlatıyor:
Bir gün Nebi (S.A.S.) Efendimiz, Hz. Ali (R.A)nın oğlu olan torunu Hasanı öpüp okşuyordu. O sırada yanında bulunan Akra b. Habis:
- Benim on çocuğum var. Bunlardan hiç birini öpmüş değilim, dedi. Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz, evlat şefkatinden mahrum olan bu adama hayretle baktı ve:
- Merhamet etmeyene merhamet olunmaz, buyurdu.
Dünyada birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki kelime varsa oda (çocuk ve merhamettir.
Kur’an-ı Kerim konuyla ilgili olarak şu mesajı veriyor: (Duhâ; 9-10)
"Sakın yetime kahretme, sâili azarlama."
Yetimin de bir çocuk olduğunu unutmamak gerekir.
Peki şimdi soruyorum; çocukları sadece sevmek yeterli mi?
Kur’an-ı Kerimin en yüksek ahlâk üzerine gönderildiğini haber verdiği Hz. Muhammed (S.A.S.)geniş sevgi ve toleransına rağmen, çocukların yemek yeme tarzlarına bile müdahale edilmesini gerektirecek şekilde dikkatle takibe alınmasını ve her ha-reketlerinin kontrol edilmesini tavsiye ediyor.
Sevgi çocuğu şımartmıyacak; tolerans çocuğu başıboşluğa itmeyecek; cesaret kovboyculuğa sebep olmayacak; takip ve kontrol çocuğu sindirmeyecek; eğitim çocuğu bunalıma itmeyecek; ahlâkî yönlendirme riyakârlık tarzında ortaya çıkmayacak. Demek ki bu değerleri çocuğa aktarırken insaflı ve izanlı olmak gerekir.
İşte bu ölçüyü Kur’an-ı Kerim ortaya koyuyor: (isrâ: 31)
"Çocuklarınızı yoksulluk sebebiyle öldürmeyin! Biz onlara da, size de rızık veririz. Onları öldürmek şüphesiz büyük bir günahtır."
Çocuklarımızı sadece sevgi ile bağrımıza basmak yetmiyor. Onlara ahlâkî değerleri kazandıracak; sorumluluğunu bilen insan1 ıf olarak yetişmesine, Islâmî ve insani değerleri benimseyerek olgunlaşmasına zemin hazırlayacak imkânları da sağlamalıyız.
İşte o zaman sevgi, onların hayatında gerçek tezahürünü gösterecektir.
“Çocuklarınıza vereceğiniz en büyük hediye, Onlara kazandıracağınız güzel terbiyedir.”