* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Sevgi Temelli Bir Kardeşlik Ahlâkı  (Okunma sayısı 135 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Sevgi Temelli Bir Kardeşlik Ahlâkı
« : Eylül 20, 2023, 07:26:56 ÖS »
   

Sevgi Temelli Bir Kardeşlik Ahlâkı

İman sevgisi yalnız temiz (saf) bir kalpte olur; hased etmeyen, çekiştirmeyen, karşısındakini küçümsemeyen biri ancak ve ancak İslâm kardeşliğini yaşayabilir. İman sevgisi yalnız temiz (saf) bir kalpte olur; hased etmeyen, çekiştirmeyen, karşısındakini küçümsemeyen biri ancak ve ancak İslâm kardeşliğini yaşayabilir. 

İslâm ahlâkının hayata aktarımı noktasında karşımıza çıkan ilk mesele kardeşlik ve kardeşler olma meselesidir. Kelimenin kökü olan ahî, Arapça'da "içtenlikle bağlılık" ve "aynı değerler etrafında buluşan" manalarına gelmektedir. Müslümanlar açısından ayette belirtildiği şekliyle "iman sahibi tüm fertlerin kardeşliği" ilkesi esastır. Bu ilke belirli bir zaman aralığı yahut coğrafya ile sınırlandırılamayacak kadar cihan şümuldür.

Hicretten hemen sonra Müslümanlar -hükmü birkaç sene sürecek şekilde- birbirlerine miras hususunda varis olacak kadar yakın kılınmışlardı. Malları ortaktı ve birinin ölümü ile diğer kardeşine geçebiliyordu. Üstelik bundan ötürü içlerinde en ufak bir sıkıntı hissetmiyorlardı.¹ Onların birbirleri arasındaki bu yakınlığı Rabb Teâlâ kurmuştu: "Yeryüzünde olanların hepsini harcasaydın onların kalplerini kaynaştıramazdın. Fakat Allah onların kalplerini kaynaştırdı."² Bu kaynaşma, sevgiden başkası değildi.

Kur'an'daki ifadesiyle "ihvan"-ı müslim, öncelikle birbirlerine her koşulda imanî bir sevgi neticesi bağlı olan bir topluluğun adıdır. Bu durumda kardeşlik ahlâkının ilk öngörüsü, onun, "sevgi" temelli olmasıdır. Salt  ideolojik söylem üzerine böylesine engin bir vasfı hayata geçiremezsiniz! "Birbirini sırf Allah rızası için sevenler"den olmak³ İslâm kardeşliğinin başlangıç noktasıdır. Ahmed b. Hanbel rivayetli bir hadiste şöyle denir: "Mü'min olman için gereken şartlardan birisi de, nesebinden olmayan bir kimseyi yüce Allah için sevmendir."⁴

Öyleyse insan önce sevmeyi bilmeli ve bunu sırf Allah rızası için yapmalıdır. Pek çok hadiste geçtiği üzere, kul böyle yaptıkça imanı olgunlaşacak ve nihayet inandığı değerlerden tat almayı başaracak… Kıyamet gününde nebîlerin ve şehidlerin kendilerine gıptayla bakacaklar, geniş gölgelikler ve tahtlar üzerine oturacaklardır.

İmani sevgi yalnız temiz (saf) bir kalpte olur; hased etmeyen, çekiştirmeyen, karşısındakini küçümsemeyen biri ancak ve ancak İslâm kardeşliğini yaşayabilir. Aksi durum, onu her gördüğünde ve gıyabi anışında kendisinden nefret ile bahsedeceğin bir arkadaşlığın Allah indinde kıymeti yoktur. İslâm'ın vaazı bunun tam zıddına, muhalefet eder:

"Sen kötülüğü güzellikle sav, böyle yaparsan bir bakmışsın, seninle aranda düşmanlık bulunan kimse sana yakın bir dost oluvermiş…"⁵

Ebu Talib el-Mekkî'nin "Kutu'l-Kulub" adlı eserinde der ki: "Kardeşlik (uhuvvet); esasen arkadaşlık (sohbet) ve dostluktan (sadakât) sonraki bir haldir; tıpkı yüksek rütbeli bir âmir gibi; birbiriyle kardeş kılınanlar, dost ve arkadaş olanlardan daha imtiyazlıdırlar… Bu rütbenin üstünde ancak Halîl ve Habib kılınanlar vardır. Bunların sayısı ise pek azdır. Allah bizi böylesi azınlıklardan kılsın."

Sevginin çoğalması hususunda Allah'a çokça dua etmek gerekir. Belki şu dua bir örnektir: "Ey Rabbimiz! Bizleri katında muhabbetin ile kardeş kılınanlardan eyle! Hem öyle ki birimizin sevgisi diğerindeki tüm buğzu ve kini söküp alsın. Beni tek bir kardeşime dahi nefretle bakan eyleme!" Bu sözleri gün içersinde beş vakit söyleyen bir Müslüman, artık hangi husumeti yüreğinde taşıyabilir?

Rasûlallah (sav) buyuruyor: "Sizden biriniz kardeşini severse bunu ona iletsin…" Zira bu söz, aramızdaki kardeşliği ve dostluğu artıran bir durumdur. Bizler içimizden geçen salih duygularımızı birbirimizle paylaştıkça ilahi rızaya yakın olacağız. Hem vaad edilir; İslâm için kardeş olanlar cennette öyle bir derece yükseltilirler ki, bu derecenin amellerden herhangi biriyle kazanılması mümkün değildir.

Böylece kardeşlik ahlâkının sende ürettiği bir değer olarak; çevrendeki Müslümanları seversin, onlarla mücadele etmez ve zamanının önemli bir kısmını onlarla arandaki hukuku güzelleştirmek üzere geçirirsin… İslâm adına birlikte olur, muhabbet eder, şakalaşırsın… Kardeşinle ünsiyet kurabileceğin ilişki zeminleri oluşturursun. Ziyaretleşir, hediyeleşir ve dertleşirsin… Senin peygamberin de böyle yapardı, O bu konuda nice şey söyledi ve teşvik etti:

"Allah Teâlâ buyurdu ki: Muhabbetim; birbirlerini Benim için seven, Benim için ziyaretleşen, Benim için birbirlerine harcayan ve birbirlerine Benim için sadaka verenlere haktır."⁶

Sevgi, sana nefsini aşma ve kardeşini tercih etme kapısı aralar; öyle zaman olur ki, ihtiyacın varken dahi kardeşini öne geçirirsin. Ve öyle zaman olur bedenindeki yorgunluğu hiç hesaplamaz, kardeşin için kullanırsın kendini. Kalkar, "bir ihtiyacı var mı acaba?" diye düşünür, yanına uğrarsın...

"Kişi, başka bir beldedeki din kardeşini ziyaret etmek için yola çıktığında Allah Teâlâ yolunun ortasına onu gözleyen bir melek koyar. Melek, 'Nereye gidiyorsun?' diye sorduğunda 'Filan beldedeki din kardeşimin ziyaretine' der. Bunun üzerine melek, 'Onunla aranda bir akrabalık veya sana dokunmuş bir iyiliği var mı?' diye sorar. Adam 'Hayır, ben onu sırf Allah için sevdim' der. Bu cevap üzerine melek, 'Ben Allah Teâlâ'nın elçisiyim. Sen onu sevdiğin için Allah Teâlâ da seni sevdi.' der."⁷

Dikkat edilmesi gereken bir husus da şudur: Kardeşlik, aynı zamanda güzel geçinme sanatıdır;  nitekim, "Kendisiyle kolay geçinilmeyen kimsede hayr yoktur."⁸ denilmiştir. Öyle ya, bir kimse hem "seni seviyorum" diyecek, hem de huysuz bir ahlâka sahip olacak; böylesi biriyle nasıl kardeş olunur? Hem sürekli kaşları çatık, yüzü sert bir ifade ile sana dik dik bakacak, hem de "kardeşim, şu işime yardım eder misin?" diyecek.  "Kardeşine yapacağın hiçbir iyiliği küçük görme, hatta tebessüm etmeyi bile…" diyen bir elçinin ümmetine dâhil değiliz biz. "Müslümanın kardeşine yapacağı bir tebessüm dahi onun için sadakadır…" hadisini hatırımızdan çıkarmayalım.  "İnsanları malla rahatlatamazsınız, ama güleç bir yüz ve güzel bir ahlâk ile rahatlatabilirsiniz." diyen o rahmet Peygamberini unutmayalım Katı yürekli ve asık suratlı olma durumunda ancak şeytana fırsat vermiş oluruz?

Rivayet edilir ki; İblis'in (aleyhillâne) askerleri arasında bir zümrenin vazifesi; sırf mü'minlerin arasını açmaktır. Kardeşi hakkında su-i zan üreterek onları birbirine düşürmektir. Allah bizleri hidayetinden ayırmasın, bu zorlu bir imtihandır... Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Muhakkak ki şeytan aralarını bozmaya çalışır."⁸  Şimdi burada durup tedebbür etmemiz gerekir: "Benim tutumum kimlere karşı yumuşak, kimlere karşı da sert olacak idi?" diye nefsimize sormak, kendimizi sorgulamak gerekir. Maide suresi 54. ayette geçen; "Onlar ki mü'minlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı izzetlidirler." emrini belki gün boyu tefekkür etmeliyizdir. Farkında olmadan kaç kalp kırdığımızı, kaç mü'minin iç dünyasını incittiğimizi diz çöküp hesap etmeliyiz. "Kardeşini ezik (zelil) olarak görmen sana kötülük olarak yeter." diyor Rasûlallah (sav); bu sözün kıymeti nedir mesela? Bunu tezekkür etmemiz gerekir…

Doğrusu Müslümana yakışan, İslâm ahlâkından başka hiçbir ahlâka sapmamasıdır. Hatta bunun için öyle bir örnekliğe tutunmalıyız ki tek adım mesafesi olsun câhiliye sokaklarına dalmış olmayalım! İşte Ebu'd-Derda'nın (ra) rivayetine bir bakalım:

Bir defasında kuyu başında geceleyin konuşan bir gruba rastladı. Oradakiler, yanlarında bulunmayan bir Müslüman hakkında kötüleyici bir takım sözler sarf ediyorlardı. Ebu'd-Derda (ra) sordu onlara:

– Burada ne yapıyorsunuz?

– Filancanın durumu hakkında konuşuyorduk…

– Peki, o kardeşiniz şu kuyuya düşmüş olsa, onu kurtarmak için gayret etmez miydiniz?

– Evet, ederdik..?

– Öyleyse onu yaptıklarından ötürü ayıplamayın. Ola ki bir vakit gelir, o kimse amelinden döner ve yine sizin kardeşiniz olur. Şimdi eğer kızacaksanız onun sadece ameline kızın.

Onun bu tutumu bugün psikolojide dahi ele alınan bir başlığı hatırlatır: Şöyle ki, insanın bir şahsı vardır ve bir de yaptıkları. Şahsı (özü, zatı) ile yaptıkları bir, özdeş değildir. Belki de yaptığı kendi özünden tamamen başkadır. Bu durumda karşısındakini anlamak isteyen, önce onun zatı ile amellerini ayıracak, sonra nefretini sadece kötü olan ameline yöneltecektir. Yoksa  kardeşindeki imana dair olan diğer tüm güzellikleri gözden kaçırır. Allah (cc) Şuara suresi 216. ayette şöyle buyurmuştur: "Sana karşı çıkarlarsa, de ki: Ben, yaptıklarınızdan beriyim." Dikkat edilirse, burada "sizden beriyim" denilmemiş, işledikleri amelden beri olmak kastedilmiştir.

Hülasa; kardeşlik Allah'ın bir imtihanıdır. Fakat insanlara karışan ve onların verdiği rahatsızlıklara karşı sabreden kimse, onlara karışmayan kimseden daha hayırlı kılınmıştır.  Bazen kardeşinin bir huyunu beğenmez yahut gıyabında dahi sitem edersin. Ama aslında hangi hukuku çiğnediğinin farkında bile değilsindir! Rabbimiz bizleri hakikî kardeşlerden eylesin, hakikî kardeşliği yaşayanlarla beraber haşreylesin ve cenneti birbirimize vesile olacak bir müjde kılsın.  Tâbiîn döneminin ekseriyetinin şöyle dediği rivayet olunur: "Dostlarınızın sayısını arttırın. Zira her mü'min için bir şefaat hakkı vardır. Umulur ki siz de bir mü'min kardeşinizin şefaatine nail olursunuz."¹


---------------------------------------------------------

Dipnotlar:

1. Bkz. Ahzab: 6 ve Haşr: 9.

2. Enfal: 63. Ayrıca bkz. Âl-i İmran: 103.

3. Tirmizî, Birr, 58.

4. Ahmed, Müsned, IV, 11; Heysemî, Zevaid, I, 53.

5. Fussilet: 34.

6. Muvatta', Şa'r, 16; İbn Hanbel, V, 229.

7. Müslim, Birr, 38; İbni Hanbel, 11, 292.

8. İsra: 53.

9. İbni Mâce, Fiten, 23; Tirmizî, Kıyamet, 55; İbn Hanbel, XI, 43.

10. Bkz. el-Mekkî, Allah İçin Dostluk, Hacegan Yay.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]