* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: SEVGİ SAYGI VE MERHAMET  (Okunma sayısı 395 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
SEVGİ SAYGI VE MERHAMET
« : Eylül 20, 2019, 06:29:00 ÖÖ »
SEVGİ SAYGI VE MERHAMET

İnsani İlişkilerde Üç Temel:

Sevgi, Saygı, Merhamet

Tarih boyunca İlahi Dinler Allah ile kul arasındaki münasebeti düzenlemekle kalmamış, insanlar arasındaki ilişkileri de tanzim etmiştir. Ne var ki kralların zorlaması, din adamlarının tavizleri ile dinler tahrife uğramış, insanın sosyal hayatını şekillendiren ilahi kanunlar rafa kaldırılmıştır. Din uzlet içinde yaşanan, kul ile Allah arasındaki ibadet hayatını düzenleyen, toplumun işleyişine karışmayan bir hale getirilmiştir. Avrupalılar bu yaklaşımı “Sezar’ın hakkı Sezar’a, Tanrının hakkı Tanrıya” şeklinde özetlemişlerdir.

Yüce dinimiz evvel emirde insan ile Rabbi arasındaki münasebeti kulluk bağlamında düzenlemiş, hemen peşinden de insanın sosyal ilişkilerini tanzim etmiştir: İslam akrabalık, anne-babalık, karı-kocalık, komşuluk, dindaşlık kısaca her tür insani bağlar ile ilgili emir ve yasaklar koymuştur, yapılan ihlalleri de cezalandırmıştır. Bugün İslami yaşantıya yapılan itirazların çoğu bu sahalarda görülür. Bazıları istiyor ki din kul ile Allah arasına sıkıştırılsın,  ticaret, evlilik, akrabalık, devletlerarası ilişkilerimizi biz kendi menfaatlerimize göre şekillendirelim. Hâlbuki Kuran-ı Kerim’in önemli bir bölümü bizim bu dünyadaki yaşantımız ve ilişkilerimiz ile ilgilidir. Bu yazımızda insani münasebetlerimiz bağlamında Hucurat suresini ve sufilerin beşeri ilişkilere verdiği ehemmiyeti sırasıyla ele alacağız:

1-Allah ve Resulü ile olan hukukumuz, onlara tam teslimiyet şeklinde olmalı, kul kendi düşünce ve fiillerini Kuran ve sünnetin önüne geçirmemelidir. Kendi aklımızla fetva verip Kur’an ve Sünnetin buyruklarını çiğnemeyeceğiz. Bu teslimiyet halini Mevlana hazretlerinin şu beyitleri ne güzel anlatır:

“Ben yaşadıkça Kur’an’ın kölesiyim, Ben, Hz. Muhammed Musta­fa’nın yolunun tozuyum.

Biri benden bundan başkasını naklederse, Ondan da şikâyetçiyim, onun sözünden de”

2- Surede ikinci olarak Müminin mümin ile ilişkisi ele alınmış, bu ilişkinin çerçevesi kardeşlik olarak çizilmiştir. İnsan nasıl kendi ailesini ve kardeşlerini seviyorsa diğer müminleri de böyle sevmeli, onların aralarındaki anlaşmazlıkları da en güzel şekilde gidermelidir:

“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah´tan korkun ki rahmete eresiniz.” (Hucurat, 10) bir sonraki ayette kardeşlik hukukunu bozan bazı en temel davranışlar ise yasaklanmıştır: “Ey inananlar, içinizden bir topluluk, başka bir toplulukla alay etmesin, olabilir ki alay edilenler, öbürlerinden daha hayırlıdır ve kadınların bir kısmı da başka kadınlarla alay etmesin, olabilir ki alay edilen kadınlar, öbürlerinden daha hayırlıdır ve birbirinizi kınamayın ve kötü lakaplarla çağırmayın.” (Hucurat, 11)

Allah Teâla müminler arasındaki ilişkileri bozan sui zan, tecessüs, dedikodu, gibi günahları zulüm olarak görmüş, tevbe etmeyenleri ciddi bir cezanın beklediğini haber vermiştir. Bugün Müslümanlar olarak kardeşlerimizle ilişkilerimizde bu hassasiyetleri gözden geçirmemiz gerekir.

Sufiler ise bu yıkıcı davranışları kıllet-i kelam prensibi ile terbiye etmeyi hedeflerler. Dikkat edersek insan ayette bahsedilen haramları dilini kontrol edemediği için işler. Bu prensip sayesinde salik elinde geldiğince az konuşur, dili ile kul hakkına girmekten korunmuş olur.

Cenab-ı Hakkın büyük bir ciddiyetle men ettiği bu yıkıcı davranışlar  maalesef İslam toplumlarında aynı ciddiyetle akis bulmamaktadır: Başka birinin bir lirasını almanın günah olduğunu bilen mümin bundan titizlikle kaçınırken, biraz sonra bir mümin kardeşinin şerefi, ırzı ile ilgili bir konuda hiç çekinmeden ileri geri konuşabilmektedir. Hümeze suresi önemsiz görülen bu çirkin davranışların acıklı sonunu şöyle anlatır: “Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline! (Hümeze, 1)

3- Devletlerarası ilişkilerimiz: Hucurat suresi Müslüman milletler arasındaki ilişkilerde adaleti öne çıkarmış, hiçbir şekilde bir kavmin başka bir kavme zulmetmesine seyirci kalınmamasını emretmiştir. Uluslararası ilişkilerin temeline her zaman sevgiyi koymak mümkün değildir, ama adaletli olmak mümkündür. Yine bu hususta günümüzde ayetin emrinin çok gerisinde kaldığımızı görmekteyiz. Müslüman ülkeler birbirlerine düşmanlık etmekte, hatta birbirleri aleyhine düşmanlarla işbirliği yapabilmektedir. Bu hususta idarecilerimizi uyarmalı, ümmetin dirliği için çalışanlara destek vermeyi vazife bilmeliyiz.

4- Gayr-i müslim milletler ile olan ilişkilerde ise muarefe onlarla tanışmak, konuşmak ve karşılıklı saygı öne çıkar. Allah Teâlâ hepimizin bir ana ve babadan geldiğimizi bu sebeple kimsenin kimseye üstünlüğünü olmadığını ifade eder. Irkçılık problemini en güzel şekilde çözen yüce kitabımızdır: “Ey insanlar, şüphe yok ki biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve sizi, aşiretler ve kabileler haline getirdik tanışın diye; şüphe yok ki Allah katında sevabı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir;” (Hucurat, 13) ayeti hiçbir kavmin bir diğerine üstünlüğünün olamayacağını zira hepimizin aynı anne babadan geldiğimizi ifade etmektedir. Üstünlük ancak güzel ahlakta ve takvadadır.

Modern hayata baktığımızda ise maalesef bugün gayri müslim halklar ile olan ilişkilerimiz onları taklit etme şeklinde olmaktadır. Onlar hiçbir konuda bizi ciddiye almaz iken biz kılık kıyafetimiz, düğünlerimiz, davet usullerimiz ve pek çok konuda onları körü körüne taklit etmekteyiz.

Hâlbuki dinimiz bu hususta güzellikleri paylaşmayı emretmekte, dinimize ters olan taklidi yasaklamaktadır.

5- Ailemizin en kıymetli fertleri olan anne babalarımızla ilişkimizde de Kurani ölçü sevgi, saygı ve merhamettir. Bu saygı o kadar ileri boyuttadır ki en ufak bir rahatsızlık ifadesi olan “öf” demek bile ayet tarafından yasaklanmıştır: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle, Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (İsra, 23-24)

6-Aile fertleri ve anne babalar ile ilişkide sevgi, merhamet öne çıkar. Rabbimiz eşler arasındaki ilişkiyi şu ayetle veciz olarak tarif eder:

“Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir.” (Rum, 21) Eğer bugün yuvalar yıkılıyor, aile içi şiddet hatta cinayetler artıyor ise bu bizim bu ayetin ruhundan ne kadar uzak olduğumuza delildir.

Mahmut Sami Ramazanoğlu maneviyat dersi aldıktan bir süre sonra eşinden ayrılmak isteyen bir müridine; “Biz bu dersi sizin ailenizi parçalamak için vermedik” demiş ve ailenin bölünmesine izin vermemiştir.

İmam Rabbani hazretleri bu dünyada kullara karşı işlediğimiz sorumsuz davranışların ahirette karşımıza büyük bir vebal olarak çıkacağını, bu sebeple insanlarla ilişkilerimizde dikkatli olmamızı bizlere hatırlatır:

“Salik kul haklarını ödemek için azamî çaba sarf etmelidir ki boynunda kimsenin hakkı kalmasın. Dünyada kul hakkını ödemek mümkündür, insan yumuşaklıkla ve nezaketle kul haklarından kurtulabilir. Ama bu iş ahirete kalırsa, çözümü mümkün olmayan bir probleme dönüşür. (Mektubat, c.1:73. Mektup)

Netice olarak İslam insani ilişkilerin temeline saygı, sevgi, adalet, yumuşak başlılık, ara bulma gibi bugün çokça ihtiyacını duyduğumuz duyguları yerleştirmiştir. Bugün bazı mahfillerde Müslümanlara yakıştırılmaya çalışılan, şiddet yanlısı olma, insanlara kaba davranma, kadınları aşağılama gibi davranışların Kuran ve sünnet ile yakından uzaktan hiçbir alakası yoktur. Bilakis Peygamberimizin tüm hayatı şiddet, taassup,  zulüm gibi çirkinliklerle savaşmakla geçmiştir. Peygamberimizin insani ilişkilerindeki nezaketi, hilmi, hoşgörüsü Sufiler tarafından en güzel şekilde yaşanmış ve Yunus Emre bu tutumu “Yaratılanı sevdik Yaratandan ötürü” şeklinde ifade etmiştir. İnsani ilişkilerimizde sufilerin bu nebevi anlayışlarına her zamankinden daha çok ihtiyaç duymaktayız. Rabbimiz güzel dinimizi tüm boyutları ile yaşamayı, aramızda kardeşliği, adaleti, sevgiyi ve merhameti yaşamayı hepimize nasip etsin.

Amin.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: SEVGİ SAYGI VE MERHAMET
« Yanıtla #1 : Eylül 20, 2019, 06:33:02 ÖÖ »
MERHAMET FEDAKARLIKTIR

Yüce Rabbimiz, Peygamberini ve ashabını tarif ederken onların öncelikli vasfı olarak kâfirlere karşı aşır sert, birbirlerine karşı ise son derece merhametli olmalarını beyan etmiştir. Hatta Rabbimiz müminler arasındaki merhamet özelliğini dinin en kıymetli ibadeti olan namaz ve secdeden bile önce zikretmiştir. İmam Rabbani de peygamberimiz ve ashabının bu özelliğine dikkat çekmiş ve şöyle demiştir:

“Muhammed, Allah’ın peygamberidir. Onun beraberindekiler ise, kâfirlere karşı çok çetin, kendi aralarında son derece merhametlidirler... (Fetih, 29) Hak Sübhânehû bu ayette; birbirlerine karşı kâmil bir rahmet ve sevgi içinde olmaları sebebiyle Beşeriyetin Efendisi (s.a.v.)’in ashabını övmüştür. Zira «Ruhamâ» kelimesinin müfredi olan «rahîm» kelimesi merhamette aşırılığı, sıfat-ı müşebbehe olması hasebiyle de merhamette sürekliliği ifade etmektedir. Onların arasındaki muhabbet ve birbirlerine gösterdikleri bu merhamet hem Peygamberimiz sağ iken hem de vefat ettikten sonra devam etmiştir. Birbirlerine karşı olan bu rahmet ve muhabbete ters düşen her tür yakışıksız tavır onlardan daimi olarak uzaklaştırılmıştır. Birbirlerine buğz etme, kin, haset ve düşmanlık besleme gibi adi işler bu büyüklerden daimi anlamda kaldırılmıştır. Zira ayette geçen, «vellezîne» lafzı umumilik ve kapsayıcılık özelliğine sahiptir, yani bu kelimenin de gerektirdiği gibi, Sahabe-i kirâmın (r.a.) tümü ayetteki güzel sıfatlarla vasıflanmıştır… (c.III, 24. Mektup)

İmam Rabbânî’nin ifade ettiği üzere merhamet ashabın ortak özelliğidir, tarih buna şahittir, nitekim hicret sonrasında Medineli Ensar insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir şekilde yüzlerce muhacir aileyi kendi evlerinde barındırmış, mallarını, bağlarını hurmalıklarını, kısaca her şeylerini muhacirlerle paylaşmışlardır. Hiç kimse aç ve açıkta kalmamıştır.

Bu ayette ilginç olan başka bir anlatım ise Rabbimizin, elçisinin arkadaşlarını sahabe olarak değil de “onun yanında olanlar” şeklinde tarif etmesidir. Peygamberimizin yanında olmak mecazi olarak bizim için de mümkündür, zira Onun getirdiği dini kabul eden ve Onun gibi yaşayan herkes Onun yanındadır. Nitekim bugün bazı nadanlar da fikir ve yaşantıları ile Efendimizin karşısındadır.

Bir mümin peygamberine yakınlaştıkça zalimlere, din düşmanlarına karşı sert, müminlere de merhametli olacaktır. Aksine Ondan uzaklaştıkça da zalimlere karşı yumuşak başlı, müminlere karşı da acımasız ve şedid olacaktır. Sufiler Peygamber Efendimizin ve onun yanındaki sahabenin merhametini günümüze en iyi şekilde taşımaya gayret etmişlerdir. Tazim li emrillah, ve şefkat lihalkillah prensibince, sadece insana değil, dağdaki kurda, havadaki kuşa, yerdeki karıncaya bile merhamet ile yaklaşmışlardır. Çünkü onların Hz. Peygambere (s.a.v) ulaşan tarikat silsilesinin başında Ebu Bekir (r.a) vardır ve onunla alakalı İmam Rabbani şöyle der:

“Şüphesiz bu sıfatlar sahabede ve özellikle Ebu Bekir (r.a)de en kâmil şekliyle zuhur etmiştir, öyle ki Efendimiz (s.a.v.) “Ümmetim içinde ümmetime karşı en merhametli olanı Ebu Bekir’dir” (Tirmizî, nr. 3790) buyurmuştur.”

Peygamberimizin merhamet ve cesaretine, Hz. Ebu Bekir yoluyla ulaşan Nakşi meşayihi de bu konuda dillere destan örnekler sunmuşlardır. Mesela Ebu’l Hasan Harakani şöyle der: “Türkistan’dan Şam’a kadar birinin ayağına diken batmış ise o diken benim ayağıma batmıştır, birinin ayağına çarpan taş benim ayağımı incitmiştir, bir kalpte hüzün varsa o hüzün benim hüznümdür.”

Silsilenin bir diğer abide şahsiyeti Ali Ramitani de şöyle buyurur: “Minnet ederek (başa kakarak) hizmet eden çoktur,  hizmeti minnet bilerek hizmette bulunanlar ise azdır.” (Altın Silsile) Böylece o bizden müminlere hizmet etmeyi bir fırsat olarak görmemizi ister.

Bu yola adını veren Bahauddin Nakşibend hazretleri de manevi yolda aldığı kemalâtı, insanlara hizmet ve hayvanlara merhamet ile elde ettiğini söylemiştir. Kısacası bu maneviyat yolunun yolcuları sadece Rablerine ibadetleri, Ona tazimleri ile değil, tüm mahlûkata merhametleri ile maruf olmuşlardır. Hamdolsun ki bugün de o kutlu yolun takipçileri aynı merhameti vakıf hizmetleri ile devam ettirmektedirler. Afrika’da açılan su kuyuları, aşevleri, Filistin’e, Kudüs’e, Yemene uzanan yardım eli hep Hz. Peygamber’in yanında olmanın, onun merhametini müteselsilen günümüze taşımanın bir neticesidir. Bu sebeple hepimiz merhamet abidesi olan vakıflarımıza sahip çıkmalı eğer şahsen mazlumlara yardım edip merhamet eli uzatamıyorsak, onlar vasıtası ile yardımlarımızı göndermeliyiz. Hiçbir şey yapmadan, acı dolu mesajlar paylaşmanın, ah vah etmenin kimseye faydası yoktur. Böyle davrananlarının halini Mevlana şu ibretlik hikâye ile ne güzel tasvir eder:

Bir bedevinin çok değer verdiği bir köpeği vardı. Bir gün bu köpek hastalandı, can çekişiyordu. Bunu fark eden adam ağlayıp gözyaşı dökmeye başladı. O sırada oradan bir dilenci geçiyordu; merak edip sordu: “Neden böyle ağlıyorsun? Ne oldu?”  Adam hüzünle cevap verdi : “Bir köpeğim vardı, çok akıllı çok marifetli bir köpekti, bak işte şuracıkta, yolun üstünde ölmekte, onun için ağlıyorum.” dedi.  Dilenci adamın fakir olduğunu zannederek, “Bu derde, bu mihnete sabret dedi, Allah, sabredenlere karşılık ihsanda bulunur” dedi ve  “Köpeğinin derdi neydi, neden ölüyor?” diye sordu. Bedevi cevap verdi: “Zavallı köpeğim açlıktan ölüyor.” Bunun üzerine dilenci:    “Duvarda asılı olan şu torbada ne var.” Dedi.  Bedevi: “Dün geceden kalan ekmeğim, azığım.” dedi. Dilenci hayretle: “Madem öyle neden o zavallı köpeğe bir parça ekmek vermedin de şimdi ağlayıp duruyorsun.” Deyince, bedevi şu ilginç cevabı verdi: “Ekmeği insana kimse bedava vermiyor, fakat gördüğün gibi gözyaşı dökmek bedava... Onun için bırak da doya doya ağlayayım.” Dilenci bu duruma şaştı kaldı ve hayretle: “Ey içi boş kof Adam, demek senin yanında ekmek gözyaşından daha kıymetli ha! Gözyaşı aslında kandır, onu dert su haline getirmiştir. Topraktan meydana gelen ekmek için boş yere hiç kan dökülür mü? Dedi, kızarak yoluna devam etti. (Mevlana, Mesnevi, c.5:477-88)

Bugün İslam âlemi adeta yanmakta: savaş, açlık fakirlik, hastalık ve çaresizlik İslam topraklarında kol gezmekte. Yangın büyük, düşman kavi, talih zebun. Bu sebeple her birimiz merhamet elini kardeşlerimize uzatmak zorundayız. Aynen Peygamberimizin, sahabenin ve büyüklerimizin yaptığı gibi. Onlar yaptıysa biz de yapabiliriz. Maneviyat yolunda incelen bir kalbin Müslümanlara, Allah’ın mahlûkatına bakış açısı zaten başka türlü de olamaz. Unutmayalım ki Allah’ın kullarına yapılan her hizmet Hakka verilen bir borç gibidir, yarın kıyamette bu iyilikler kat kat mükâfat olarak karşımıza çıkacaktır. Yüce Rabbimiz bu şuurla yaşamayı, Peygamber Efendimizin, ashabının ve onun yolundan giden hak dostlarının merhametini yaşamayı hepimize nasip etsin.

Amin.

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]