* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: SEVGİ VE SEVGİDE İSLÂMÎ ÖLÇÜ  (Okunma sayısı 477 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
SEVGİ VE SEVGİDE İSLÂMÎ ÖLÇÜ
« : Mart 18, 2019, 12:13:34 ÖS »
SEVGİ VE SEVGİDE İSLÂMÎ ÖLÇÜ

Sevgi bir gönül işi, kaynağı da Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleridir. Allah Teâlâ’nın güzel isimlerinden birisi de seven manasına gelen el-Vedûd ism-i şerifidir.

Kur’an-ı Kerim’de, “Benim Rabbim merhamet eden ve çok sevendir.”1 Yine başka bir ayette; “O, çok bağışlayan ve sevendir.”2 buyrulmuştur.

Allah Teâlâ’nın iki türlü muhabbeti vardır. Tekvin (var etme) sevgisi, Teşri’ (hüküm koyma) sevgisi.

Tekvinî sevgisinden bütün varlıklar bir pay almış, Tekvinî muhabbetiyle sevmediği hiçbir şeyi yaratmamıştır.

Hangi mahlûk olursa olsun yokluk âleminden varlık âlemine çıkarken Allah Teâlâ’nın esmasının tecellilerinden bir pay alır. Onlarca ismin tecellisiyle bir şey vücuda gelir. İnsanlarda meydana gelen muhabbette böyledir.

el-Vedûd ism-i şerifiyle önce sevmiş ve sevdikten sonra İrade sıfatıyla murad etmiş, el-Mübdi ism-i şerifi ile varlığını başlatmış, el-Bedi’ ismiyle onu eşsiz bir halde, el-Musavvir ism-i şerifiyle en güzel sûret ve kıvamda, el-Hâlik ism-i şerifiyle murat ettiği gibi icat ve halk etmiştir. el-Mâlik ism-i şerifiyle sahiplenmiş, el-Kayyûm ism-i şerifiyle yarattığını yokluğa sevk etmeyip varlığını murat ettiği kadar bâki kılmış, yaratılanı canlı kılacaksa el-Muhyî ism-i şerifi ile ona hayat bahşetmiş, istediğini istediğine, el-Vehhab isminin tecellisi olarak ihsan ve ikram etmiştir. Varlıklardaki fıtrî sünnet-i ilahi böyle cereyan eder. Bu sevgiden dolayı her şey bir şeyi sever. Bundan hayvanlar, bitkiler, biraz daha derinlemesine tefekkür edilirse, cansızlar da dâhil olmak üzere hiçbir varlık müstağni kalamaz. Allah Teâlâ zatında sevgili, sıfatında sevgili, ef’alinde sevgilidir. Yarattığı her şeyde bu sevgiden bir pay vardır.

Varlıklar arasına Allah Teâlâ’nın indirdiği bu sevgi, onların birbirlerini sevmesine, birbirlerine istinat etmesine sebep olmuştur. Netice de bu âlem de müspet ve menfi ne varsa her şey O’na aittir.

Yırtıcı bir aslanı anası zannederek emmeğe çalışan bir ceylan yavrusuna, aslanın gösterdiği ana şefkati, başka yırtıcılara karşı onu himaye ettiği ender de olsa bu âlemde görülen ibretli olaylardandır. Bunlar hep o muhabbetten doğan merhametin eseridir. Bir hayvan emzireceği yavrusuna zarar vermemek için ayaklarını dikkatlice kullanır. Yavrusuna zarar vermemeye özen gösterir.

Saksıdaki toprak gül fidanına öyle muhabbetle varlığını bağışlar ki, ondan insanı mest eden renkler ve kokular yayılır. Mermer ustası cansız taşa muhabbetle insanı hayran edecek şekilleri nakşeder.

Bitkiler, çiçekler hep boyunlarını, dal ve budaklarını güneşe uzatır, toprakta köklerini hep derine salarlar. Hayatın her kademesinde varlıklar bu muhabbet ile sarmaş dolaştırlar.

Allah Teâlâ, mü’minleri ve dostlarını, Tekvini muhabbetinin yanı sıra, Rasûlleri aracılığı ile duyurduğu talimatlara uyanları ise Teşrii muhabbetiyle sevdiğini duyurmuş, onları dost edinmiş onlara cennet ve cemalini vaat etmiştir.

Bizdeki bu sevgi onun sevgisinden bir taksimattır. Allah Teâlâ Teşrii olarak da mü’minlerin birbirlerini sevmesini peygamberi diliyle istemiştir. “İman etmeden cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” Burada gözetilmesi gereken en önemli husus, İnsan bu sevgisini Allah Teâlâ’nın ve Rasûlullah’ın isteklerine göre ayarlamalı, başkasını severken birinci ölçü Allah ve Rasûlünün sevdiklerini sevmek, sevmediklerini de sevmemektir.

Bu sevginin kapsam alanının ve seviyesinin, şeriatın hükümleri ile tayin ve tespit edilmesi gerekmektedir. Bu sevgi derece derecedir.

Sevginin en geniş alanı imandır. İmanın aslında herkes eşittir. Haşyet ve takva, en evlasına yapışma, hevâi arzulara muhalefet bakımından aralarında üstünlük vardır. Mü’minlerin tamamı Allah Teâlâ’nın dostlarıdır. Onların en kıymetlisi de Kur’an’a en fazla uyan ve itaat edenleridir. Sevilecek kişinin bu ölçüler çerçevesinde Müslüman olması, kâfir olmaması şarttır. Kuran-ı Kerim’de, “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah ve Rasûlüne düşman olanları sevdiklerini göremezsin.”3 İman ehline muhabbet, küfür ehline adavet bu işin sınır taşlarıdır. Hududullahtır. Allah Teâlâ sınır taşlarını yerinden oynatanları asla sevmez.

Muhabbetin özel alanı ise, Takva’dır. Takva ise emredilenleri yerine getirmek ve yasaklananların gizli ve aşikâra olanını bırakmakla olur. Asıl muttakiler dinini dünyasıyla koruyanlar, dinini korumak için dünyasını feda edenlerdir. Yoksa dünyasını korumak için dinini feda edenler Müslüman olsalar da muttaki değillerdir. İşte kişinin seveceği insan, iman ehli ve böyle takva sahibi sâlih mü’minler olmalıdır.

İnsan, Allah Teâlâ’nın ve rasulünün neleri sevdiğini, neleri sevmediğini bilmesi gerekir ki, sevgi ölçüsünü ona göre ayarlayabilsin. Onun için Allah Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de kimleri ve neleri sevip, kimleri ve neleri sevmediğinin bilinmesi zarureti vardır.

Allah Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de sevdiğini bildirdikleri:

Allah, mü’minleri, ihsan sahiplerini, tevbe edenleri, muttakileri, sabredenleri, kendisine tevekkül edenleri, adil olanları, içini ve dışını pak edenleri, kendi yolunda cihad edenleri, Muhammed aleyhisselam Efendimize tabi olanları, mü’minlere karşı şefkatli alçak gönüllü, kâfirlere karşı onur ve zorlu olanları, günahlardan sakınan, emredilenleri yerine getirenleri sever.

Mademki, Allah Teâlâ yukarıda sayılan vasıfların sahiplerini seviyor, o zaman da bir mü’min Allah’ın sevdiği bu insanları sevmesi, onları dost ve yaran edinmesi gerekir. Bu sevgi yukarıda güzel vasıfları sayılanlarda bu vasıfların artmasıyla artması, azalmasıyla azalması gerekir. Bu vasıflar ne nispette fazla ise, muhabbetinde o nispette fazla, bu vasıflar ne nispette az ise muhabbetinde ona göre olması lazımdır. Kişi sevdiğini bu ölçüye göre sevmelidir.

Allah Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de sevmediğini bildirdiği kimseler şunlardır;

Allah Teâlâ Kâfirleri, ona ortak koşanları, din düşmanlarını, din düşmanlarını dost edinenleri, küfürde ve günahta ısrar edenleri, dinin sınırlarını çiğneyen haddi aşanları, din yolunu ve mü’minlerin düzenlerini bozup ifsat edenleri, zalimleri, israfçıları, ahdine ve emanete riayet etmeyen hainleri, yalan söyleyenleri, müstekbirleri, yani büyüklük taslayan, kendini beğenenleri sevmez.

Dünyayı ahiretten daha üstün zanneden, ahireti unutup dünya ile şen şakrak olanları, çirkin şeyleri yaymaya çalışanları, dünya ve dünyalıkları, saraylarını köşk ve evlerini, Allah ve rasulünden daha önemli görüp cihadı terk edenleri, günahları işleyenleri, emredilenleri yerine getirmeyenleri ise sevmez.

Mademki, Allah Teâlâ yukarıdaki sayılan kötü vasıfların sahiplerini sevmiyor, o zaman da bir mü’minin Allah’ın sevmediği bu insanları sevmemesi gerekir. Bu nefret veya buğz yukarıda kötü vasıfları sayılanlarda bu vasıfların artmasıyla artması, eksilmesiyle azalması gerekir. Bu kötü vasıflar ne nispette ise nefret ve sevgi de o nispette olmalıdır. Kişi sevgisini bu ölçüye göre ayarlamalıdır.

“(Dünyada isyan yolunda birbiriyle) dost olanlar, Kıyamet gününde birbirine düşman olacaklardır. Takva sahibi olanlar ise müstesna.”4

“Kişi dostunun dini üzeredir. Sizden her biriniz dostunun kim olduğuna bir baksın.”5

“Bir adam ister hayır olsun isterse şer olsun, bir toplumun amelini, işini severse o ameli yapan gibidir.”6

Yukarıdaki ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerden anlaşılan odur ki, kişi dünyada seveceği kişiyi araştıracak çok hesap edecek ve sonunda ince bir mizan ile sevgi ve nefret ölçüsünü ona göre ayarlayacak. Sevgide ifrat (aşırı sevgi) ve tefrit (aşırı düşmanlık)tan kaçınacak.

Rasûlullah (s.a.v), “Dostunu ölçülü sev. Olur ki gün gelir düşmanın olur. Düşmanına ölçülü düşmanlık yap. Umulur ki gün gelir dostun olur.”7 Dostunu severken de, düşmanına öfke duyarken de, ifrat ve tefrite, düşmeden, aşırılığa kaçmadan orta yollu, bir ölçü içerisinde davranılması gerekir.

Elif okuduk ötürü

Pazar eyledik götürü

Yaratılanı hoş gördük

Yaradan’dan ötürü

Hz. Ali (r.a), bir gün minberde şahadet parmağı ile orta parmağını göstererek, benim hakkımda iki kişi helak oldu. Aşırı sevenle, aşırı buğzeden, buyurdu.8

Yine Ali Efendimiz, “Benim bu ümmet içerisindeki durumum Meryem oğlu İsa gibidir. Onu bir taife sevdi ve sevgisinde aşırı gitti, (İsa Allah’tır, Allah’ın oğludur dediler) sonunda helak oldular. Ona bir taife buğz etti. Buğzetmelerinde aşırı davrandılar (İsa’nın anasına iftira ettiler) ve sonunda helak oldular. Onu bir taife sevdi ve sevgilerinde aşırılıktan kaçındılar (İsa Allah’ın kulu ve elçisidir dediler) onlar da kurtuldular.”9 diye buyurdu.

İtaat ile sevgi arasında hassas bir münasebet vardır. Bazen sevilir itaat edilemez. Kişi sevse de, yaratıcıya isyan olan yerde mahlûka itaat edilmez. Bazen sevilmez ama itaat etme zarureti doğar. Yaratıcıya isyan olmayan hususta, idareciler sevilmeseler de, istenilen hoşa gitmese de itaat edilir.

Bir adam anasını babasını, eşini çocuklarını, kardeş ve akrabasını kâfir olursalar belki kevnî sevgi ile sevecek ama dost edinmeyecek. Severken şurası kevnî sevgi, şuradan şurası da şer’î sevgi ayrımı elbette ki bu mümkün değildir. Ancak bu gibi özel durumlarda ayırıcı ölçü, itaat etmeyecek ve dost edinmeyecek. “Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) dost edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.”10

Kişinin sevgisinde ana ölçüsü, sevdiğinin Müslüman olması, sâlih insan olmasıdır. Sevmediğinin ise Allah Teâlâ’nın, İslam’ın ve Mü’minlerin düşmanı olan zalimler olmasıdır. Sevgi ve nefrette haddi aşmayıp ifrat ve tefritten kaçınıp orta yolu tutacak.

--------------------------------------------------------

1 - Hud, 90

2 - Büruc, 14

3 - Mücadele, 22

4  - Zuhruf, 67

5 - Ebu Davut, 4- 404

6 - Ettebvibül mevzuiye, 1-12051

7 - Tirmizi, 4-360

8  - Camiu’l ehadis, 30-464

9 - Fezailüssahabe, Ahmed b. Hanbel, 2-275

10 - Tevbe, 23

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]