* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Çocuklarımıza Ne Kadar Yakınız  (Okunma sayısı 851 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Çocuklarımıza Ne Kadar Yakınız
« : Şubat 28, 2017, 12:57:51 ÖÖ »
Çocuklarımıza Ne Kadar Yakınız?

Çocuklarımız her zamankinden daha fazla izlenmeye ve takip edilmeye   muhtaç. Onların ahlâklarını bozacak o kadar fazla sebep var ki, yanımızda   olduğunu sandığımız evlatlarımızı belki de kaybetmek üzereyizdir.   

Günümüz müslümanları kendi imanlarını koruma endişesi yanında bir de   çocuklarının imanını koruma endişesi taşımaktadırlar. Hatta çocuklarına yönelik   endişeleri, kendilerini kurtarma korkusundan çok daha büyüktür. Zira din adı   altında türlü türlü sapkın ve yoldan çıkmış akımlar çocuklarımızı kendilerine   bağlamaya çalışmakta ve son derece yanlış işlere sürüklemektedir.

Diğer   taraftan çağın ürettiği gençlik akımları körpe dimağları kolayca etkisi altına   alabilmektedirler. Anne babalar olarak kiminle mücadele edeceğimizi,   çocuklarımızı nasıl koruyacağımızı şaşırmış durumdayız. Cihat adına gençlerin   eline silah tutuşturmaya, halk düşmanı bir zümre oluşturmaya çalışanlardan tutun   da satanistlere varıncaya kadar her gün bir yenisi ortaya çıkan gençlik   furyaları karşısında aklımız karışmış durumda. Mutluluk vesilemiz olan   yavrularımız, onlar adına taşıdığımız kaygılar nedeniyle adeta kâbusumuz olmuş   durumda. Cep telefonuyla bile internetin her alanında gezinen, ar hayâ tanımadan   her türlü haram fiili mübah gösteren ve bizleri bunlara alıştırmaya çalışan   dizileri ve filmleri seyretmek durumunda kalan çocuklarımızı muhafaza edemez   olduk.

Bütün bu olumsuz tablo karşısında ailemizle ilgilenmekten başka   çıkar yol da bulunmamaktadır. Durum ne kadar vahim gözükse de bu yönde atmamız   gereken birkaç basit adım bulunmaktadır. Sonrası ise dua ve tevekkül...   

Sorunları kapının önünde bırakın

Gün içerisinde hepimiz pek çok   sıkıntı yaşarız. İnsanlarla birlikte çalışmanın çeşitli zorlukları vardır.   İşveren de olsanız, işçi veya memur da olsanız farketmez. Sonuçta her biri   farklı tabiata sahip kişilerle birlikte işleri yürütmek zorundasınız.   İstemeseniz de anlaşamadığınız, birbirinize sinirlendiğiniz, temas etmekten   kaçındığınız kişiler olur. Bazen de başarmanız gereken işi istediğiniz gibi   sonlandıramazsınız. Kimi vakit satışlar iyi gitmez, üretimde sorunlar   yaşarsınız. Bazen çekler ve senetlerin vadesi size rahat nefes aldırmaz.   

Böyle nice sorunlar zihninizi gün boyu meşgul eder, beyninizi yorar.   İnsan bir bilgisayar olmadığından, mesai bittiğinde makineyi kapatıp yarın   kaldığı yerden devam etmek üzere işe bir son veremezsiniz. Gün boyunca   boğuştuğunuz sorunlar iş çıkışında da sizinle beraberdir. Ne kadar isterseniz   isteyin, problemleri zihninizden atamazsınız. Çünkü yarın o sorunları çözmesi   gereken yine sizsiniz. Eve yollandığınızda çoğu kez kafanızın içi boş değildir.   

Burada önemli olan, kafanın içi tamamen boşaltılamazsa bile günün   gerilimlerini aileye yansıtmamaktır. Çünkü hem eşiniz hem çocuklarınız sabahtan   beri sizi beklemektedirler. Kapıdan içeri gergin, yüzünüz asık girdiğinizde evin   tüm huzuru kaçacağından, dışarıdaki sorunları eve taşımaktan daha kötü bir şey   olamaz. Sofrada dalgınlaşmak, günün problemlerinden dolayı asabileşmek,   çocukların aralarındaki şakalaşmalara bile tahammül edememek ailenizin sizden   beklediği davranış değildir. Sizinle kader birliği etmiş ev halkından bir   gülücüğü esirgemek, sanki onlar çözecekmiş gibi eşi çocukları gündelik sorunlara   ortak etmek, baba ve eş şefkatine muhtaç olan aileye karşı büyük haksızlıktır.   

Evde konuşmayı unutmayın

Günümüzde evde babalarını ve eşini   bekleyen ailelerin en çok şikayetçi olduğu husus, evin reisinin görevini ihmal   etmesidir. Baba akşam eve geldiğinde yemeğini afiyetle yiyor, sonra eline   kumandayı alıyor, kuruluyor televizyonun karşısına. O kanal senin bu kanal   benim, koltuğundan kalkmıyor. Çocukların sorunlarıyla, dersleriyle uğraşan,   zaman zaman da sinirlenen, yetişemeyen annenin çabalarına bir taraftan üzülüyor,   diğer taraftan da ilgilenmek zor geldiğinden umursamazlığa veriyor.   

İşte, elini kolunu kıpırdatıp çocuklarla ve dersleriyle ilgilenmeyen bir   baba!.. Evi geçindirmeyi yeterli sanan bir eş!.. Televizyonda seyredecek bir şey   bulamadığında internetin başına çöküp haber sitelerinde aynı haberleri döndürüp   döndürüp okuyan, sosyal paylaşım sitelerinde olan bitenleri takip ederek gece   yarısını eden ve en nihayet gözlerine çöken ağırlık ile kendini yatağa atan bir   reis!..

Oysa günümüz çocukları her zamankinden daha fazla ilgiye, takip   edilmeye muhtaç. Onların ahlâklarını bozacak o kadar fazla sebep var ki,   yanımızda olduğunu sandığımız evlatlarımızı belki de kaybetmek üzereyiz.   Duygusal dünyaları her an bir şeylere kapılmaya açık. Cep telefonlarında her   türlü filmi seyretmeleri, internette gezinerek olmayacak yerlere takılmaları   mümkün. Bunların bir şekilde takip ve kontrol edilmesi gerekmektedir.   

Çocuklarımızı özgür kılacağız, kişiliklerine zarar vermeyeceğiz diye   kendi odalarına kapanmalarına müsaade etmek, onları etkilendikleri şeylerle baş   başa bırakmaktır. Çünkü odasına çekilip ne yaptığından az buçuk haberdar   olamadığımız çocuğumuz, çok yanlış mecralara kulaç atıyor olabilir. Nice dindar   ailenin çocuklarının kendilerinden çok farklı bir yaşam biçimini   benimsemelerinin temelinde, ailenin vurdumduymazlığı yanında onu kendi haline   bırakmayı özgürlük olarak anlaması yatmaktadır. Oysa çocuk olsun, delikanlı veya   genç kız olsun, sonuçta hayattan öğrenecek daha çok şeyi olan genç bir dimağı   kötülüklerin önüne bırakmak, tehlikeli sonuçları da beraberinde getirecektir.   Baba veya anne, çocuğu odasına çekildiğinde her şeyin süt liman olduğunu,   yavrusunun ders çalıştığını sanabilir. Ama kapalı kapının arkasında çocuğun   hayatının ileriki dönemlerini olumsuz etkileyecek bir senaryonun yazılmadığından   emin olamaz. O yüzden baba gömüldüğü koltuktan kalkmalı ve asla kırıp dökmeden,   usulünce çocuğuyla ilgilenmelidir.

Yemekleri birlikte yeyin   

Ailede herkesin bir arada olduğu en güzel ortam yemek sofrasıdır. Hep   birlikte sofra başında buluşmanın, yemek yemenin kıymetini ne yazık ki   bilmiyoruz. Sofra, bir evi aile yapan, ebeveynle çocukları kaynaştıran yerdir.   Yemek masası aynı zamanda ailedeki sorunların rahatça görüşülebileceği,   çocukların hallerinin sorulabileceği, okulları, dersleri ile ilgili bilgi   alınabileceği ortamdır. Sofra sohbetleri gönüllerinin okşanabileceği, tatlı   kelamın edilebileceği, eşlerin yaptıkları yemeklerin takdir edilerek   gönüllerinin alınabileceği, kısaca aile sevgisinin pekiştirilip dayanışmanın   sağlamlaştırılabileceği en uygun atmosferdir. Bu bakımdan gerek kahvaltıda   gerekse akşam yemeklerinde çok önemli bir mazeret yoksa sofra başında birlikte   olmaya özen gösterilmelidir.

Tatlı dilli olun

Ebeveynin   çocuklarını ahlâken şekillendirdikleri en güçlü vasıtalardan birisi ev içinde   kullandıkları dildir. Eşlerin birbirlerine ve çocuklarına karşı hitapları   onların konuşma üsluplarını şekillendirir. Nezaket ifadeleri kullanan, ağzından   her zaman güzel kelimeler dökülen, kızdığında bile sövüp saymayan, küfretmeyen,   sokak ağzı kullanmayan anne babanın çocukları insanlarla nasıl konuşulacağını bu   yolla öğrenir. Belki sizler de bu satırların yazarı gibi birer köylü çocuğusunuz   ve köklü şehir ailelerinden gelmiyorsunuz. Ancak bu durum aile içinde tatlı ve   hoş bir lisan kullanmamıza engel değildir. Teşekkür etmesini bilmek, Allah razı   olsun demek, çocuklara onların duyacağı şekilde hayır duada bulunmak ne kadar   güzeldir.

Şefkati unutmayın

İnsanın yoksun kalamayacağı tek şey   şefkattir. Herkes birileri tarafından sevildiğini, gözetildiğini, dostları   olduğunu bilmek ister. Rabbimize meftun olmamızın pek çok nedeninden bir tanesi   de bu değil midir? Zira biz mümin kullarını sevdiğini ve bizleri affetmek için   sebepler aradığını, cennetine girmemizi bizden daha fazla arzuladığını bilmemiz   hepimizi mutlu etmektedir. Bu O’na olan sevgimizi artırdığı gibi ibadetlerimizi   daha bir iştiyakla yapmamızı da sağlamaktadır.

Çocuk da bunun gibidir.   Sevildiğini hem bilmek hem de bunun söz ve davranışla gösterilmesini bekler. Onu   kucaklamak, moralinin veya derslerinin kötü olduğunda yanında yer almak,   dayanacağı bir yer olduğunu hissettirerek rahatlatmak yavrumuzu ayakta tutar.   

Çocuğuyla kol kola girmiş, bir pastanede veya lokantada karşılıklı   oturarak tatlı bir sohbete dalan, şakalaşan anne ve babalar bu görevi büyük   oranda başarıyorlar demektir. Ama öyle anne babalar da var ki, çocukları onlarla   iki kelam etmeye ürkerler. Her an fırça yemeleri, hakaret işitmeleri   muhtemeldir. Kucaklanma beklerlerken itilmenin verdiği kalp burukluğuyla   gönülleri hep hüzünlüdür. Bu yüzden de sığınacak ve içlerini dökecekleri yerleri   dışarıda ararlar, evlerine gelmek istemezler. Evin haricinde nasıl bir ortamda   ruhlarını teskin etmeye çalıştıkları ise bizim meçhulümüzdür. Ama bunun   faturasının yine bize çıkacağı her birimizin malumudur.

Birlikte okuyun   

Okullarda verilen din dersi ile gençlerin İslâm’ı öğrenmesi mümkün   değildir. Öğretilen bilgiler sınırlı ve yüzeyseldir. Hem öğrenci resmi   müfredatın bir parçası olan din dersini matematik, coğrafya veya diğer dersler   gibi algılamakta ve işin gönül boyutuyla ilgili bir gelişme hemen hemen hiç   olmamaktadır. Bu nedenle din adına öğrenilecek hususlar yazları gönderilecek   kurslar yanında büyük oranda aile içi eğitime kalmaktadır. Haftanın en azından   birkaç günü beraber okumalar yaparak, konuşarak, çocukların hem bilgilerinin   pekişmesi sağlanabilir hem de dinî duyarlılıkları ve dindarlıkları   artırılabilir. Bu süreçte aile içi sevgi bağının kuvvetlenmesi de bir başka   kazançtır.

Namazlara dikkat edin

Gençlerde kulluk bilincini, din   sevgisini en çok güçlendiren araç namazdır. Namaz kulluğun anahtarı, diğer   ibadetlerin kendisine bağlı olduğu temeldir. Namaz bırakıldığı zaman kulluk bağı   gevşemeye başlar ve insan diğer ibadetlerden de kopar. Bu ibadeti boşlayınca   kendisini ayakta tutan cemaatten de kopacağı için onu kontrol edecek bir   mekanizma kalmaz ve dinden uzaklaşma çok hızlı olur.

Bu nedenle   çocuklarımızın namazlarını ifa etmelerine son derece önem vermek, bunu takip   etmek, sabah namazlarına kalkmalarını sağlamak ve mümkün olduğunca cemaatle   namaz kılmak güzel olacaktır. Rabbimiz bu hususta ne güzel buyurmaktadır:   “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et.” (Tâhâ, 132)

Hafta   sonu çarşı iznine çıkan üç askerin, Sivas’ın eksi onüç derece soğuğunda abdest   alarak öğle namazını kılmak üzere camiye girişlerine şahit olduğumda, onlara bu   din duygusunu veren anne babaya dua ettim. Gıpta ettim ve keşke hepimiz onlar   gibi yapabilsek dedim. Hiç şüphesiz sizler de şu soğuk kış günlerinde cemaate   koşan gençleri gördüğünüzde yüreğiniz hafifliyordur.

Şikayetten vazgeçin   

Burada hatırlamamız gereken önemli bir husus bulunmaktadır: Hepimiz   dünyanın bozulduğundan ve çevrenin çok kötü olduğundan bahisle dertleniyoruz.   Etrafımızda pek çok şeyi suçluyoruz. Bu tespitlerimizde haklıyız da...   

Ancak unuttuğumuz bir şey var: Biz dertlendiğimiz zaman çocuklarımız   düzeliyor mu? Onlar yine dışarının olumsuz baskısına ve etkisine maruz kalmaya   devam etmiyor mu? Elbette ediyor. Demek ki, sızlanmamız ve dertlenmemiz   çocuklarımızın elimizden kayıp gitmesine ve bizlere yabancılaşmasına mani   olmuyor.

O zaman direnmek ve üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Bunu   yaptığımız takdirde ortam ne kadar bozuk olursa olsun, çocuklarımızı yanımızda   tutabildiğimizi göreceğiz. Yeter ki onlarla usulünce ilgilenelim ve varlığımızı   hissettirelim. Ciğerparelerimizi şu zamanın zehirli rüzgârına bırakmayalım.   

Allah ve Rasulü’nden Buyruklar

Allah Tealâ şöyle buyuruyor:   

“Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihan konusudur. Allah   yanında ise büyük bir mükafat vardır.” (Enfal, 28)

“Ey inananlar!   Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun.” (Tahrim, 6)   

Allah Rasulü s.a.v. de şöyle buyuruyor:

“İyilik etmeleri için   çocuklarınıza yardımcı olun. İsteyen, çocuklarının itaatsizliğine engel   olabilir.” (Taberânî)

“Ebeveynin senin üzerinde hakkı olduğu gibi   çocuğunun da hakkı vardır.” (Heysemî)

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]