Kudüs Bizim Neyimiz Olur
Ümmet-i Muhammed’in darmadağın olduğu ve bu durumdan yararlanan “çağdaş haçlılar”ın İslâm dünyasını talan ederek kan ve gözyaşına boğdukları ve mübarek Kudüs-ü Şerif ile Mescid-i Aksâ’nın tarihin en karanlık günlerini yaşadığı netameli bir süreçten geçiyoruz. ABD Başkanı Evanjelist Trump ile terör devleti İsrail’in lideri Netanyahu ikilisinin Kudüs’ü işgalci Siyonist rejimin “bölünmez başkenti” ilan eden ihanet planları, Kudüs’ün Müslüman kimliğini tamamen yok etmeyi amaçlıyor.
Böylesine sıkıntılı bir zaman diliminde sabırla ve namazla Allah’tan yardım dileyerek (Bakara 2/45, 153) kardeşlik ve birlik ruhu ile direniş ve cihad bilincini kuşanması gereken İslâm ümmeti ne yazık ki, çoğunlukla başlarındaki iş birlikçi rejimlerin iktidar korkuları nedeniyle silik ve sinik bir tavır sergiliyor.
Tarihte, ümmetin yine böyle darmadağın olup kendi aralarındaki iç çatışmalarla sarsıldığı ve bunu fırsat bilen haçlı sürülerinin Kudüs’ü işgal ettikleri bir dönemin ardından Müslümanları bir araya getirerek “İslâm birliğini” kuran ve seksen sekiz yıl aradan sonra Kudüs-ü Şerif’i ve Mescid-i Aksâ’yı kurtarma şerefine nail olan ünlü mücahid komutan ve devlet adamı Selahaddin Yusuf Eyyûbî’yi şu kasvetli günlerde özlemle hatırlıyor ve tüm Müslümanları onun yöntemlerini izlemeye davet ediyoruz.
Selahaddin Eyyubi 1187 (H. 583) yılında, Recep ayının 27’sinde tam da Miraç gecesinin sene-i devriyesinde Kudüs’e girmiş; mübarek Mescid-i Aksâ’yı tekrar özgürlüğüne kavuşturup şirkten arındırdıktan sonra da Halep’ten getirttiği meşhur minberde hutbe okuma görevini çok saygı duyduğu Kadı Muhyiddin Efendi’ye tevdi etmişti. Kadı Muhyiddin’in minber-i Aksâ’da Allah’a hamd u sena ve Rasûl’üne salât u selamdan sonra gür sesi ile okuduğu tarihi hutbe, sadece o ânın önemini değil, aynı zamanda Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın Müslümanlar için ifade ettiği anlamı da tüm cihana haykırmıştı:
“Ey insanlar! Bugün, en büyük gayeniz olan Allah’ın rızasını kazandınız!… Müjdeler olsun size!…
Bir asra yakın müşriklerin elinde boynu bükük kalan bu mübarek beldeyi tekrar geri alıp İslâm’daki yerine iade ettiniz!
Allah’ın adının anılmasını istediği bu mübarek Mescid’i tekrar şirkten arındırdınız! Şirkin uzun yıllar hüküm sürdüğü ve Allah adının hakkıyla zikredilmediği bu takvâ ve tevhîd üzere kurulup inşa edilen Mescid’i hürriyetine kavuşturdunuz!
Bu Mescid, ilk gününden beri takvâ üzerine inşa edilmiş olan bir mesciddir!
Burası, atamız Hz. İbrahim’in (a.s) vatanı ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.) miraç mekânıdır!
İslâm’ın ilk günlerinde namaz için yöneldiğimiz kıblemiz burasıdır!
Peygamberlerin diyarı, Allah’ın sevgili kullarının ziyaretgâhı burasıdır!
Burası, resullerin ikametgâhı, vahyin indiği toprak, emir ve nehyin, Allah’ın hükümlerinin indirildiği bucaktır!
Burası, Cenab-ı Allah’ın Kitab-ı Mübîn’de ismini andığı Arz-ı Mukaddes’in parçasıdır!
Bu Mescid, Hz. Peygamber’in (s.a) mukarreb meleklere namaz kıldırdığı mesciddir!
Bu şehir, Allah’ın kelimesi ve ruhu olan Hz. İsâ’yı (a.s) Hz. Meryem’e ilkâ ettiği şehirdir!
İsa Aleyhisselâm ki, Allah’ın peygamberlikle şereflendirdiği bir elçisidir! (…)
Bu şehir, iki kıblenin birincisi, iki mescidin ikincisi, haram beldelerin de üçüncüsüdür!
İki Mescid’den (Mescid-i Haram, Mescid-i Nebî) sonra ziyaret edilebilecek yegâne Mescid burasıdır!
Cenâb-ı Allah sizi, kimsenin ulaşamadığı bir noktaya, kimsenin size komşu olamayacağı büyük bir şerefe eriştirdi!… Ne mutlu size!…
Siz, nübüvvet mucizelerinin, sayenizde gerçekleştiği bir ordusunuz!
Bedir olaylarının, Hz. Ebû Bekir (r.a) azminin, Hz. Ömer (r.a) fütuhatının, Hz. Osman (r.a) ordularının, Hz. Ali (r.a) kahramanlığının bir benzerini yaşadınız!
Kadisiye gününde, Yermuk olaylarında, Hayber kuşatmalarında Halit b. Velid’in (r.a) hücumlarında olduğu gibi, bugünkü gayretiniz de İslâm içindir!
Allah sizi en güzel şekilde mükâfatlandırsın!
Düşmanı perişan etmek amacıyla yaptığınız hücumlar için size teşekkürler ederiz!
Kan deryasına ve şehadete yaklaşmak için sarf ettiğiniz gayretiniz kabul oldu inşallah!
Mutluların yurdu olan Cennet sizin olsun!
Kalkınız! Bu nimete şükrediniz…”
Kudüs’ün özgürlüğüne kavuşmasına şükredeceğimiz günlerin uzak olmadığı bilinci ve özlemi ile…