* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: ÇEVRESEL SORUNLAR VE İSLAMIN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ  (Okunma sayısı 436 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ÇEVRESEL SORUNLAR VE İSLAMIN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
« : Aralık 03, 2019, 11:25:38 ÖS »
ÇEVRESEL SORUNLAR VE İSLAMIN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Dinimiz İslam, sonsuz kudret sahibi Allah Teala’nın vahyinin eseri, son ve en mükemmel dindir. Her bir meselenin çözümü onda mevcuttur. Hele hele insanlık âlemini olumsuz yönde etkileyen çevresel problemlerin önlenmesinde, ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle mutlak tezini ortaya koyarak, ahlaki yapımızı şekillendirmeye çalışır.

Şayet barındığımız dünyanın yarınlarında kaliteli yaşam istiyorsak, çevresel temizliğe önem vermeli, daha az çöp üretmeli ve bilinçli tüketici olmalıyız. Atıkların geri dönüşümünü ve tekrar kullanımını denemeliyiz. Terk edilen her atık çöp değildir. Geri dönüşümle kazanılan her atık maddenin, millî ekonomiye katkı sağlayacağını ve doğal kaynaklarımızı koruyacağını unutmamalıyız. Bununla beraber çöplerin uygun yollarla bertaraf edilmesini ve düzenli depolanmasını da teşvik etmeliyiz.

Aksi hâlde küresel ısınma ve iklim değişiklikleri gezegenimizi yaşanmaz hâle getirir. Nice bozguncu, isyankâr ve hudut tanımaz kavimlerin dünyevi afetlerle helak olup yerle yeksan olduklarını Kur’an’daki kıssalardan öğreniyoruz.

Hızlı iletişim, sınırlandırılamayan teknoloji, kuralsız kentleşme, denetlenemeyen enerji ve aşırı tüketim, çevre kirliliğinin en önemli nedenlerindendir. Buna karşı bizler, baş döndürücü bir hızla ilerleyen sanayileşmeyle birlikte, insanın ve ekosistemdeki diğer canlıların yaşadığı olumsuzlukları göz ardı etmeyip, insanlık ailesinin sorumlu bireyleri olarak; canlılar âlemi için daha kaliteli ve sürdürülebilir çevre şartlarını oluşturmanın azminde olmalıyız. Aksi hâlde üzerinde barındığımız dünya gezegeni; gayri ben bu kadar gam ve kederi çekemem dercesine alarm sirenlerini çalmaya başlar. Çevre Bakanlığının verilerine göre bir yılda, ülkemizde yaklaşık olarak 24 milyon ton, dünyada ise 1 milyar tondan fazla katı atık ortaya çıkmaktadır. Yedekte bekleyen başka bir dünya olmadığına göre, çevresel risklere karşı akılcı yollarla mücadele ederek yaşam kalitemizi yükseltmenin çarelerini aramalıyız.

Bütün bu menfi gidişata rağmen dinimiz İslam, ilahî mesajlarını sunarak bizi çaresiz bırakmıyor ve “Çare sizsiniz.” diyor. Böylece yükün ağır kısmının biz Müslümanların omuzlarında olduğunu belirtiyor. Göklerin, yerin ve dağların yüklenemediği ilahî emaneti, insan omuzlamıştır. O hâlde bu büyük mesuliyetin bir gereği olarak, ekolojik kirliliğe karşı nelerin yapılabileceğini ortaya koymaya çalışalım.
İsraf ahlaki bir marazdır

Savurganlığın ve israfın kısmen önlenmesi demek, kirliliğin yanında ekolojik sorunların da azalması demektir. Hoyratça tüketilen gıda maddelerinden tutun da bir defa kullan ve sonra at anlayışı ile oluşan yığın yığın atıklar, israfın en açık örneğini teşkil etmektedir. Ahlaki bir zaaf olarak değerlendirilen israfın, ayet-i kerimelerle yasaklandığını görürüz. “Yiyiniz içiniz fakat asla israf etmeyiniz.” (Araf, 7/31.) Kişinin ihtiyacından fazla tüketmesine, genel manada israf denir. Müsrif ve savurgan ise temel ihtiyaçlarını karşılarken ölçüsüz davranan, kuralsız yaşamayı tercih edendir. Kişinin kanaat sahibi olması, israfın önlenmesinde en etkili ahlaki haslettir. Zira kanaat tükenmeyen bir hazinedir. “Ölçülü harcayıp iktisat eden asla fakir olmaz.” (El-Camiussağir, 7939.) Kur’an-ı Kerim, sosyal bünyede ağır tahribatlar meydana getiren müsrifleri “şeytanın kardeşleri” diye nitelendirir. (İsra, 17/27.) TÜİK verilerine göre; bir ton kullanılmış beyaz kâğıt geri kazanıldığı takdirde 16 adet çam ağacı kesilmekten kurtarılmış oluyor.

Ne yazık ki ülkemizde 1 milyon ton kâğıtla gereksiz yazışma yapılmaktadır. Üstelik bir büro elemanı, yılda 81 kilo yüksek vasıflı kâğıdı çöpe attığını yapılan araştırmalardan biliyoruz. Çevre Bakanlığının 2010 yılına ait verilerine göre, ülkemiz topraklarının üçte ikisinin su ve rüzgâr erozyonunun etkisi altında kalarak her geçen yıl 1 cm. kalınlığında ve yaklaşık olarak Kıbrıs adası büyüklüğünde verimli toprak örtüsü yok olup gitmektedir. Lakin 1 cm. kalınlığındaki toprağı tekrar kazanalım dersek, üzerinden bir kaç yüzyılın geçmesi gerekir.

Her zerresi Allah’ı tespih ve takdis eden varlığı koruma ve kollama görevimiz vardır. Anasır-ı Erbaa (dört temel unsur) su, hava, toprak ve ateş (enerji) dünya gezegeninin vazgeçilmez ana maddeleridir. Temel unsurların ahenkli bir şekilde oranlarının korunması elzemdir. Suyun, havanın, toprağın ve enerjinin kalitesi, insan hayatının kalitesi demektir. Her alanda tüketimi azaltmak suretiyle katı, sıvı ve gaz atıkları da o nispette azalmış olur. Çevre kirliliğine sebep olan etkenler azaldıkça, sınırlı olan doğal kaynaklarımız daha az zarar görür ve sürdürülebilirliği kolaylaşır. Gelecek kuşaklara güzel bir miras bırakmanın yolu da budur.

Ağaçlandırılan sahalar ve ormanlık alanlar temiz hava için zorunludur

Erozyon ve çölleşmeye karşı ağaçlandırma faaliyetlerine hız vererek ormanlık alanların çoğaltılması, sağlıklı çevre için kaçınılmaz bir yöntemdir. Ormanlar temiz havayı, verimli toprağı ve kaliteli suyu üreterek eko sisteme sunar. Sel felaketlerinin önlenmesi de ağaçlandırma ile sağlanır. Hz. Peygamberimiz; “Kim bir ağaç dikerse, Allah Teala o kimseye ağaçtan hâsıl olacak ürün ve fayda miktarınca sevap verir.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, 5/415.) buyurmaktadır. Dinimiz İslam’ın çevreye, ağaca, temizliğe ve hayvan haklarına vermiş olduğu ehemmiyeti sair dinlerde görmek mümkün değildir. İlmihal kitaplarında, hac esnasında ihramlı olan kimselerin yeşil otu koparmalarına ve küçücük bir böceği ezmelerine müsaade etmeyen fıkhi kurallar vardır.

Müslüman birey gönüllü çevre koruyucusudur

İslam dini sadece çevre korunmasını teşvik etmekle yetinmez, bilakis Müslüman bireylerin çevrenin koruyucusu, kollayıcısı ve takipçisi olmalarını ister. Yüce Rabbimizin bizlere sunduğu sayısız nimetleri koruyup kollama işini, ahlaki değerlerimizin gereği olarak görürüz. Âdeta marufu (iyiliği) emretmekle ve münkeri (kötülüğü) yasaklamakla görevli olan Müslümanlar haddizatında etkili birer çevre korumacısıdırlar.
Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim, kirlenmenin maddi cihetini ele alırken, insanın manevi ve ruhi kısmına ait olan kirlenmelere bigâne kalmıyor. Allah Teala fıtrata müdahale edilmesine, tabii dengenin bozulmasına ve fesat ortamlarının yeşermesine kesinlikle müsaade etmiyor: “De ki, murdarın çok olması hoşunuza gitse bile; pis olanla temiz olan eşit olmaz, o hâlde ey gerçek akıl sahipleri; çirkin olan haramlar hususunda Allah Teala’dan korkun ki bu sayede belki kurtuluşa erersiniz.” (Maide, 5/100.)

İslam ahlakına sahip olan Müslümanın çevresi, en tabii ve en güzel çevredir. Ahlaki değerlerimizi ön planda tutarak yaşamlarımızı sürdürdüğümüz müddetçe, maddi ve manevi hiçbir çevresel sorun, çözümsüz kalmayacaktır. Tabii dengenin muhafaza edilmesinde asıl özne insandır. İnsan kirlenirse kâinat kirlenir. Zira onun bünyesinde koskoca bir evren dürülüp dercedilmiştir. Âlemde Âdem, eşref-i mahlukat olarak tasavvur olunur. Nihayet her şey insan için insan da Allah için varlığını sürdürmeli ve şöyle dua etmeli; “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver.” (Bakara, 2/201.)

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: AĞAÇ VE ÇEVRE
« Yanıtla #1 : Aralık 03, 2019, 11:30:10 ÖS »
AĞAÇ VE ÇEVRE

Açıklama

Hadisin metni Sahih-i Buhari’ye aittir. Sahih-i Müslim metninde ise sadakanın “kıyamet gününe kadar” cari olacağına dair bir kayıt vardır. (Müslim, Müsakât, 10.) “Çalma” ve “eksiltme” ayrıntısı da yine başka bir Müslim hadisinde vardır: “Herhangi bir Müslümanın diktiği ağaçtan yenen şey, onun için sadakadır. Çalınan ve eksiltilen şey de onun için sadaka yerine geçer.” (Müslim, Müsakât, 7.)

Hadiste geçen “kıyamet gününe kadar” ifadesi, “çok uzun bir süre”, “ağaç ve ekinden yararlanıldığı sürece” veya “o ağaç ve ekinden yeni ağaç ve ekinler üretildikçe onlar da aynı hükme dâhildir” şeklinde yorumlanır. “Sadaka” ise “sevap için hibe olunan maldır” diye tarif edilir. (Mecelle, madde: 835.)

Ebu’d-Derda (r.a.) Şam’da ağaç dikerken yanına birisi yaklaştı ve “Sen, Hz. Peygamber’in dostu olduğun halde, ağaç dikmekle mi meşgul oluyorsun?” diyerek gördüğü hali yadırgadığını ifade etti. Ebu’d-Derda (r.a.) adama şu cevabı verdi: “Acele edip hemen hakkımda hüküm verme! Ben Rasulüllah’ı (s.a.s.) şöyle buyururken işittim: ‘Bir kimse ağaç diker de o ağacın meyvesinden herhangi bir insan veya yaratık yerse, bu yediği o ağacı diken için sadaka olur.’” (Ahmed b. Hanbel, VI, 444.)

Bu hadisler, ağaç-çevre ilişkisinin önemsenmesi gerektiğini gayet açık bir şekilde ifade eder. Yine hadislerin öğrettiği ilke ve esaslara göre, insan olsun hayvan olsun canlılara yapılan her türlü iyilik, merhamet ahlakını gösteren ve cennete götüren erdemli bir davranıştır. (Buhari, Şürb, 9; Müslim, Selam, 153.) Aç susuz bırakıp acı çektirerek öldürmek ise cehenneme sevk eden büyük günahlardandır. (Buhari, Enbiya, 54; Müslim, Selam, 151.)

Öte yandan, kabristanın yanından geçen Rasul-i Ekrem’in, “Bu ikisi, kendilerince büyük olmayan birer günahtan dolayı azap görüyorlar. Evet, aslında (günahları) büyüktür. Biri kovuculuk yapardı. Diğeri ise idrarından sakınmaz, iyice temizlenmezdi.” diyerek kabir azabına maruz kalan iki kişinin halini haber verir ve yaş bir hurma çubuğu isteyip onu ikiye ayırdıktan sonra, “Bunlar yeşil kaldıkça belki azapları hafifler.” buyurarak o iki kabrin üzerine diktiği bilinir.

Buhari bu hadisi önce abdest konusunda, “İnsanın bevlinden sakınmaması, büyük günahlardandır.” anlamına gelen bir başlık (Vudû, 55.) altında, sonra da cenaze konusunda “kabrin üzerine hurma çubuğu” anlamına gelen bir başlık (Cenaiz, 82.) altında zikreder. O, ikinci konu başlığı altında Horasan bölgesinde sahabeden en son vefat etmiş olan Büreyde b. Husayb el-Eslemi’nin kabri üzerine iki hurma çubuğunun dikilmesini istediğine dair vasiyetini de zikreder.

Öyle anlaşılıyor ki, Rasul-i Ekrem’in ve onu örnek alan ashab-ı kiramın bu uygulamaları, günahkârlara karşı duyulması gereken merhamet vurgusu yanında kabristanın ağaçlandırılması ve yeşillendirilmesi için bir teşvik niteliği taşımaktadır.

Ayrıca çevre boyutunun gözetilmesinde, park ve bahçe kültürünün geliştirilmesinde, ağaçlandırma, yeşillendirme, çimlendirme ve çiçeklendirme işlerinde, yamaçlarda ve dağ başlarındaki bitki türlerinin getirilip yaygınlaştırılmasında, ağaç, ekin, meyve ve sebze türlerinin ıslahında emeği olan herkes için bir sevap yazılır. Zira bu faaliyet, aşırıya kaçılmaması ve israftan kaçınılması şartıyla iyi bir çığır açmak demektir. Tam tersi bir faaliyet ise, yani zararlı veya yasak bir ekim-dikim çığırını açan, mevcut yeşili yok eden veya dikili ağacı kesen de hak ettiği cezayı görür. Ataların “Yaş kesen baş keser” sözü, bu kötü çığırın vahim akıbetini anlatır.

Günümüz dünyasında insanoğlunun maruz kaldığı en büyük sıkıntılardan birisi çevre problemidir. Ne yazık ki, bu problemi üretip huzur ve emniyeti yok eden, ekini ve nesli helak eden (Bakara, 2/205.), genetik müdahalelerle fıtratı değiştiren, karada ve denizde fesat çıkarıp ekolojik dengeyi bozan da yine modern insandır. Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Böylece Allah, dönüş yapsınlar diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” (Rûm, 30/41.)

Her türlü fesat hareketine rağmen ekolojik dengeyi korumak, huzur ve emniyeti sağlamak, görev ve sorumluluk bilincine sahip olan müminin elindedir. Esasen dünyayı imar etmek ve onu her bakımdan yaşanabilir kıvama getirmek, bir Müslüman için varoluş sebebi ve yaratılış hikmeti demektir. Zira Kur’an-ı Kerim, muhatabını yeryüzünü imar ve ıslah ederek orada bir medeniyet kurmakla yükümlü tutmaktadır: “Sizi yerden/topraktan yaratıp geliştiren ve orayı mamur kılmanızı isteyen/sağlayan O’dur.” (Hûd, 11/61.)

Keza bu konuda akarsuların israf edilmemesi, hayvan ağıllarının su havzalarından uzak tutulması, su kaynaklarına, meyveli ağaçların altlarına, gelip geçilen yollara ve canlı varlıkların gölgelendikleri yerlere abdest bozulmaması gerektiğine dair pek çok hadis vardır. Yine sahih bir hadis-i şerifin ifadesiyle, “kıyamet kopmak üzereyken bile eldeki fidanın dikilmesi”nin talep edilmesi, işin önemini kavratıp çevre bilinci ve duyarlılığı oluşturmaya yönelik olmalıdır. Bir yerde bu talep, elindeki taşı gediğine koyma çabası, yapılan işin meyve vermesi, ecir ve sevabın er geç görülmesi demektir.

Hadisten Öğrendiklerimiz

  Canlı varlıkların yararlanması için yeşil bir çevre oluşturmak üzere ağaçlandırma faaliyeti bir sadaka-i cariyedir.

  İnsanın içinde bulunduğu ve içinde yaşadığı mekân olarak çevre, maddi ve manevi açıdan nezih bir ortam olmalıdır.

  Bir Müslüman için sadaka, dünyevileşme yüzünden kirlenen ruh dünyasını tezkiye işlevi görür.

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]