* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Peygamberler İnsanlığa Daima Yol Gösterici Omuşlar  (Okunma sayısı 1957 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı webtasarim

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 219


Peygamberler İnsanlığa Daima Yol Gösterici Omuşlar

Peygamberler, insanlığa daima yol gösterici olmuşlar, onların maddi ve daha ziyade manevi alanlarda kalkınmalarını ve ilerlemelerini sağlamışlardır.”

“Peygamberler, insanlığa daima yol gösterici olmuşlar, onların maddi ve daha ziyade manevi alanlarda kalkınmalarını ve ilerlemelerini sağlamışlardır.”

“Biz müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki artık peygamberlerden sonra insanların, Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın.” (Nisa, 4/165.) ayeti bağlamında İslam düşüncesi açısından peygamberlik nedir? Peygamberliğin dinî açıdan gerekliliğinden söz edebilir misiniz?

Bahsettiğiniz ayet bağlamında Kur’an-ı Kerim’de Allah-insan ilişkisinin peygamberlik ile sağlanmış olduğunu net olarak söyleyebiliriz. Allah Teâlâ insanlara bildirmek istediği emir ve yasakları peygamberleri vasıtasıyla ulaştırmış ve onlardan da bizzat kendisinin seçmiş olduğu söz konusu peygamberlere iman ve itaat etmelerini istemiştir.

“İnkârcıların ve itaatsizlerin bahanelerini ortadan kaldırmak” ve “Bize bilgi gelmedi, uyarılmadık.” diye kendilerini savunmalarına imkân vermemek için Allah tarafından peygamberlerin gönderilmiş olması, peygamberler gelmediği dönemlerde yaşayan veya bulundukları yer ve durum itibarıyla peygamberlerin tebliğlerini alamamış, bunlarla yeteri kadar ilişki kuramamış insanların sorumluluklarını akla getirmektedir. Bu konu İslam düşüncesinde tartışılmış ve üç görüş ortaya çıkmıştır. Birincisi, “Allah’ı bilme ve O’na inanma dâhil hiçbir sorumluluk bulunamaz çünkü insan aklı bunlar için yeterli değildir.”

Görüşü; ikincisi, “Allah’ın varlık ve birliğini bilmek ve O’na inanmak yükümlülüğü vardır.” görüşü; üçüncüsü de “İmana ek olarak aklın iyilik ve kötülüğünü bilebileceği birçok davranışıyla da yükümlülük vardır.” şeklindeki görüştür.

Bunlardan ilk ikisi Ehl-i sünnete ait olup ikincisi orta yolu temsil etmektedir. Bu tartışma, “peygamberi görmemiş, davetini işitmemiş, onunla yeteri kadar ilişki kuramamış” insanlarla ilgilidir. Hz. Peygamber’in davetini işitip onunla uzun zaman yaşadıktan, itirazlarına cevap aldıktan sonra hâlâ inkârda ısrar edenlerin, aynı şekilde sonraki asırlarda dünyaya geldiği hâlde hak dini sahih bir şekilde yani aslına uygun olarak işittiği ve bildiği hâlde imana gelmeyenlerin sorumlu olacakları hem akıl hem de belirttiğiniz ayet-i kerime ve benzeri nakil yollarıyla anlaşılmaktadır.

İnsan aklı, peygamberlerin getirdiği dinî ve ahlaki ilkelere tek başına ulaşabilme potansiyeline sahip midir? Peygamberlerin gönderiliş gayesine ve insanların doğru bir Allah tasavvuruna ve tevhid inancına ulaşabilmedeki rollerine yönelik neler söylemek istersiniz?

İslam âlimleri, insanların hakikate ulaşmada zaafları olduğu gerçeğinden hareketle toplumlara rehberlik edecek peygamberlerin varlığına ihtiyaç olduğunu vurgulamışlardır.

Kur’an-ı Kerim’de de bu husus insanların eksik ve zayıf yönlerine işaret edilerek ortaya konulmuştur. Pek çok ayette insanın aciz, hırslı, sabırsız, sıkıntılara karşı tahammülsüz,
aceleci, nankör, şımarık ve kibirli olduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan Enbiya suresinin 73. ayet-i kerimesinde insanın hidayetini sağlayacak, ona doğruyu gösterecek, iyiyi kötüden ayırt etmesini kolaylaştıracak rehberlerin gönderildiği bildirilmiştir. Kur’an-ı Kerim’deki peygamberlikle ilgili ayetlere bakıldığında, insanın iradesinin zayıflığı ve ahlaki zaaflarının olmasının, Allah’ın peygamberler göndermesinde önemli bir etken olduğu görülmektedir.

Bu bakımdan zaafı olan insanoğlunun bir rehbere olan gereksinimi fıtri bir durum olmaktadır. Nitekim bazı âlimler peygamberlere duyulan ihtiyacı, aklın yeterli olamayacağı hususlardan yola çıkarak vazgeçilmez görmüşlerdir. Verdikleri örneklerin birinde, aklın tek başına insanın sağlığı açısından faydalı olan ilacı, zararlı ilaçlardan ayırt etmeye yeterli olamayacağı yorumu vardır. Bu durumda olan insanın uzman bir doktorun yardımına ihtiyaç duyacağı, ancak o şekilde faydalı olanı zararlı olandan ayırt edebileceği belirtilmiştir. Bu durumda tıpkı hastalıkların tedavisinde kullanılacak olan faydalı ilacın belirlenmesi için bir uzman doktor gerekli olduğu gibi aynı şekilde insan için hem dünyada hem de ahirette en doğru yola ulaştıracak bir rehbere ihtiyaç vardır, o rehber de peygamberlerdir. Zira akıl, ahiret için kurtuluşu sağlayacak fiilleri peygamberin bildirimi olmadan bilemez. Neticede akıl, kimi bilgilere ulaşsa bile tam bir tespit yapamayarak peygamberin bildirimine muhtaç kalır. Bu da peygamberlere duyulan ihtiyacın ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

İnsanlar için her biri kurtuluş rehberi olan peygamberlerin Kur’an-ı Kerim’de hayatlarına dair kesitler sunulmasına dair maksatlar nelerdir? Peygamberlerin örnek hayatlarıyla insanlığa vermiş oldukları mesajlardan kısaca bahsedebilir misiniz?

Bu anlatımlara “kıssa” diyoruz. Daha doğru bir ifadeyle “kısas-ı enbiya” diyoruz. Yani geçmiş ümmetler ve Cenab-ı Hak tarafından onlara gönderilen peygamberlerin hayatlarından bazı kesitler. Bu anlatılar çok sayıda kitap ve makaleye konu olmuştur.

Kur’an-ı Kerim’in önemli bir kısmını ihtiva eden kıssaların, Hz. Âdem’den günümüze, doğruları ve yanlışları algılama imkânı verdiğini dikkate almak gerekir. Kıssalar, İslam’a inanan insanları müjdeleme, inanmayanları uyarma, terbiye etme, haber verme, güzel ahlakı tanıma, akide ve ibadetlerin esasını bilme açısından önemlidir.

Kıssalarda söylenenler ve kıssalarla söylenenler bir amaçtan ziyade hedefe götürmede âdeta önemli bir vasıta kabul edilir. Zira Kur’an, insanları hidayete ulaştırmak için gönderilmiştir. Bu yapılırken hikmet ve güzel öğüt kıssalarda kendini gösterir. Bu bakımdan, kıssalara hikmet ve öğüt nazarıyla bakılabilir. Kıssalarda yaşanmış olaylar etkili bir üslupla anlatılmış, insanlığın başına benzer olayların her zaman gelebileceği hatırlatılmıştır. Onlarda sözü edilen şahıs, olay, hadise, yer ve zaman unsurlarıyla sunulan hedefler, dolaylı bir anlatım ile geliştirilmek istenen bilinçler esas kabul edilmektedir. İnsan, kıssalarda tasvir edilen olaylarla kendini ve içinde yaşadığı toplumu sorgulama imkânı bulabilir. Kıssalardaki olumlu ve olumsuz anlatımları, dünyadaki yaşamı ve geleceği hakkında vereceği kararlarda bir mihenk noktası kabul eder.

Dolayısıyla, Kur’an kıssalarında verilmek istenilen mesajı algılamak, insanlığın sıkıntılardan kurtulması ve Yaradan’ı tanıması açısından önem taşır.

Allah’ın “Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr eden kimse iyice sapıtmıştır.” (Nisa, 4/136.) ayetinde yer aldığı üzere Allah’a imanın hemen ardından peygambere imanın gelmesinin hikmeti ve önemine yönelik neler söylersiniz?

Kur’an-ı Kerim’de ikinci iman ilkesi peygamberlere imandır. İman, özünde gaybi olana yönelik kesin inanç hâli olduğuna göre peygamberlere iman, temelde peygamberlik müessesesine iman demektir. Bir başka ifadeyle Cenab-ı Hakk’ın nübüvvet vasıtasıyla gerçekleştirdiği hayata müdahalesine iman demektir. Gönderilen elçiler Allah’ın insanlığa bir lütfudur. Kitap ve hikmeti öğreten peygamberler, bu yolla onlara dünya hayatında yol göstermiştir. İlahi kelamın, Allah’a iman mevzuunda olduğu gibi peygamberlik konusunu örneklendirirken de aynı akli zeminde izahlar yaptığı görülmektedir. Bu nedenle Kur’an’da peygambere itaat de genellikle Allah’a itaat emrinin hemen arkasından gelmektedir.

Bu meseleye Yüce Allah’ın insanlık tarihi boyunca onların içinden peygamber seçip göndermesinin, insanlara lütfetmiş olduğu en büyük nimetlerinden biri olması yönüyle bakmak mümkündür. Çünkü peygamberler, insanlığa daima yol gösterici olmuşlar, onların maddi ve daha ziyade manevi alanlarda kalkınmalarını ve ilerlemelerini sağlamışlardır.

Her peygamber insanlığa yeni ufuklar açmış, yenilikler getirmiş ve kendisine inananların insanca yaşamaları için onlara doğru yolu göstermiştir. Bunların sonuncusu, bütün insanlık için bir müjdeci, bir uyarıcı ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. Onu peygamber olarak göndermesi, Yüce Allah’ın tarihî olarak ilk Müslümanlara, evrensel olarak da bütün insanlara verdiği nimetlerin en büyüğüdür demek mümkün.

Her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderen ve “Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.”

(Nisa, 4/80.) ayetince peygamberleri çok özel bir konumda konumlandıran Yüce Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin seçilmişliğinden de bahseder.

Bu bağlamda nübüvvet zincirinin son halkası Peygamber Efendimiz’in tevhid ve tebliğ mücadelesini kısaca açıklayabilir misiniz?

Sevgili Peygamberimiz dâhil

Kur’an’da zikri geçen diğer peygamberler, bütün zorluklara, kendilerine yönelik saldırılara ve işkencelere rağmen Allah Teâlâ’nın insanlara tebliğ etmek üzere kendilerine vahyettiği buyrukları pazarlık konusu yapmamış, kendilerine karşı çıkanlarla uzlaşmaya yanaşmamıştır. Çünkü Yüce Yaradan tarafından peygamber olarak seçilmiş birer insan olduklarını asla unutmamışlardır. Bu konuda en ayrıntılı örneği Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hayatında görmek mümkündür.

Mekke’de zulmün, vahşet ve işkencelerin tarihe kara bir leke olarak geçtiği o karanlık dönemde, hem kendisine hem de müminlere insanlık dışı baskı ve işkence yapılırken işkenceleri durdurmak ya da biraz olsun hafifletmek için bile tevhidden ve ilkelerinden en küçük bir taviz dahi vermemiştir. Mekke’nin müşrik önderlerine, mütekebbir yöneticilerine, zenginlikle şımaran siyasi zorbalarına karşı iletilmesi gereken ilahi mesajı gizlemeye, çarpıtmaya yeltenmemiş, putları ve putçuları övecek tavır kesinlikle sergilememiştir.

Kendisinin ve müminlerin hayatı pahasına, işkencelere, boykotlara rağmen kimseden çekinmeden, sözlerini eğmeden, bükmeden, müşrik önderlerin hoşuna gitmese de Kur’an’ı ve Allah’ın hükümlerini, açık ve net bir şekilde insanlara tebliğ etmiştir.

Allah’ın “Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda dolaşırlardı.”

(Furkan, 25/20.) diye buyurduğu peygamberlerin bizim gibi beşer ve onların uyulabilir ve örnek alınabilir olmaları hiç şüphesiz ki bizler için Allah’ın büyük bir lütfudur. Allah, gönderdiği peygamberler ve özellikle de Hz. Muhammed aracılığıyla hangi amelleri ve davranışları mümin kullarından görmeyi istemektedir?

Peygamberin, izinden gidilecek rehber ve bir örnek olabilmesi, tebliğ ettiklerinin muhatapları tarafından kabul edilebilmesi her şeyden önce onun gönderildiği varlık cinsinden olmasını gerektirmiştir. Bu, onları anlaması ve kendilerine bir şeyler açıklayıp aktarabilmesi yani tebliğ ve tebyin açısından çok önemlidir. Çeşitli ayetlerde geçen “kendi nefislerinden/canlarından olan” ifadeleri peygamberlerin kavimleriyle empati kurabilecek bir yapıya sahip olduğunu da anlatmaktadır. Peygamberler, tebliğ görevlerini layıkıyla yerine getirmek ve gönderildikleri insan toplumunu örnek bir hâle getirebilmek için bizzat yaşayarak dereceli ve kademeli olarak tebliğde bulunmuşlardır. Bu durum özellikle Hz. Peygamber’e Kur’an’ın indirilmesi ve onun insanlara tebliğinde daha açık bir şekilde gözükmektedir.

Son din İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.), bir peygamber olmakla birlikte insan olmanın bireysel gerekliliklerinin tamamına muhataptı. O, hayatın içinde ailesi ve toplumuyla iç içe canlı bir hayata sahip olduğu için, eş zamanlı olarak pek çok toplumsal rolü birlikte yaşadı. Bu durumunu hayattayken birçok defa bizzat kendisi de dile getirdi. Diğer insanlardan üstünlüğünü/farklılığını sadece peygamberlikle görevlendirilişi bakımından benimsemişti.

Allah’ın peygamberleri aracılığıyla insanlığa gönderdiği vahyin hedefinin, insan aklını, gönlünü ve inancını her türlü şüpheden arındırmak, insanın Yaradan’ına karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmesini sağlamak ve insanlık için Yüce Allah’ın tayin ettiği ölçülere göre bir dünya hayatı tesis etmek olduğunu öncelikle hatırlamak gerekir. Zira böylece bir taraftan kâinatı müşahede ederek ve inceleyerek tabiatın düzenini keşfetmekle emrolunan insanoğlu, diğer taraftan bu düzeni yaratan Allah’a teslim olmaya, kulluk ve itaatıyla da bu teslimiyetini göstermeye davet edilmiştir. İşin açıkçası bu da Yüce Allah’ın, hayatın ve ölümün, “kimin daha güzel işler yapacağını sınamak için” var olduğunu beyan etmesi dikkate alınarak ömür boyu iman ve amel bütünlüğünü sağlama çabasında olup peygamber ahlakını yaşamak ve yaşatmak olarak özetlenebilir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]