Gönderen Konu: Sahabe Gibi Olmak (Okunma sayısı 204 defa)

webtasarim · « : Aralık 04, 2024, 04:25:13 ÖS »

Sahabe Gibi Olmak

Bir müslüman olarak aklıma hep şu soru gelir. "Acaba bizler neden dine yardım konusunda sahabe gibi olamıyoruz.?"

Herhalde benim gibi bu soruyu sorupta cevabını bir başkasının vermesini bekleyen birçok müslüman vardır.

Sahabe tahayyül edildiğinde hele birde onlardan günümüze ulaşan kılıç, kalkan, zırh gibi eşyalar görüldüğünde ilk akla gelen şey bir insan olarak neye benzedikleridir. Yaratılmış ve sorumlu tutulmuş insanlar olarak Sahabe ile bizim vucut yapısı konusunda bir farkımızın olmadığı aşikardır. Sahabelerin vücut yapısı olarak daha iri bir yapıya sahip oldukları bilimsel olarak ispatlansa da bu durum onlar için artı bir avantaj değildir, zira sahabenin muhatap olduğu insanlar da aynı vucut yapısına sahip idiler. Bu konuda bizlerde aynı değerdeki insanlarla muhatap olduğumuzdan aradaki fark sadece yaşadığımız tarihten ibarettir.

Dine yardım da, Sahabe gibi olamamaktan yakınanların ikinci olarak aklına gelen şey ise: Sahabe ve bizim muhatap olduğumuz islamda bir farklılık olup olmadığıdır. Bu soruya her kesin vereceği cevap aynıdır; çünkü inanılması ve amel edilmesi gereken şeylerde ne bir eksilme ne de fazlalaşma söz konusu deyildir. Ehli sünnet vel cemat bu konuda icmaya sahiptir. Yine aradaki fark İslamın her iki tarafın sahabe ve bizim hayatlarımızın ne kadarını kuşattığıyla sınırlıdır.

Öyle ise fıtrat ve teklif te bir fark olmadığına göre, o zaman Hep söylenmekte olan: "biz sahabe gibi olamayız, onlar Allah resulü ile beraber idiler." Sorusunun sahabe gibi olmaya mani olup olmadığına bakmak gerekiyor. Bu nimetin gerçekten belirgin bir fark olduğu ve sahabeye bir çok şey kattığı aşikardır, ancak teklifi yerine getirmek isteyenler için bir gerçek vardır ki :

Din tamamlanmıştır. Allah rasulü ile beraber aynı dönemde yaşayamamak ne teklifin şartlarındandır ne de asla teklifi yerine getirememenin mazerti değildir. Allah resulünün veda haccın da Allah'ı şahid tutarak bıraktığı Kuran ve Sünnetin tamamı, teklifi yerine getirmek isteyenler için başka bir şeye ihtiyaç bırakmaz. Üstelik Allah resulünün cismi o dönemde yaşamış insanlardan bazılarının müşrik olarak kalmalarını engellememiştir. Ayrı yeten islamın kaynaklarına ulaşma konusunda sahabeden artı durumda olduğumuz bile söylenebilir,zira sahabenin elinde hafız olanlar hariç ne kur'ân'ın tamamı ne sünnettin tamamı mevcut deyildi . Allah resulünün vefatından sonra Kur’an'ın Hz. Osman zamanında çoğaltıldığı sünnet konusunda da sahabenin günlerce süren yolculuklara çıktıkları bilinen bir gerçektir. Matematiksel olarak düşünüldüğünde her birimizin evinde bir kaç Kuran ve tefsiri bir kaç Hadis kitabının olması sahabeyi her konuda geçmemiz gerktiğini gündeme getirir. Ama bırakın sahabeyi geçmeyi deyim yerinde ise yanlarına bile yanaşamadığımız AYAN BEYAN dır.

FITRAT, TEKLİF ve elde bulunan KAYNAKLAR konusunda sahabe ile ya aynı durumda yada artı durumda olduğumuza göre dine yardımda sahabe gibi olamamanın sebeblerini herhalde başka cihetlerde aramak gerekiyor.

a) Sahabeyi dini yaşamak ve dine yardım konusunda iki guruba ayırmak gerekir.

1) Çogunluk olarak TAKVA ile hareket edenler.

2) Genel çoğunluğa göre RUHSAT ile hareket denler

Fakat iş günümüzde tersine dönmüştür

Dini yaşamak ve dine yardım konusunda ruhsat ile hareket edenler genel ekseriyeti, takva ile hareket ise edenler azınlığı temsil eder durumdadır.

Başka bir deyişle: Sahabede vucud bulan islam TAKVA ile RUHSAT arası iken bizden anlaşılan islam RUHSAT ile HARAM arasıdır.
Elbeteki bu tasnifi yaparken fetva ile hareket eden müslümanların islamın dışına çıktıklarını kastetmiyoruz.

Mesela: yaşadığımız beldede müslümanlardan az bir kısım Allah'ın dinini hakim kılmaya çalışırken büyük çoğunluk bu sistemde yaşayabilmenin fetvasını tahsil ile meşgul kimselerden oluşmaktadır. Dünya geneline bakıldığında da az sayıda ki müminler gayri islami sistemlerle CİHAD ederken çoğunluk başka yolları tercih eden müslümanlardan oluşmaktadır.Başka bir misal verecek olursak : Gayri islami idarenin isteklerine HAYIR diyerek takva ile hareket eden sahabe bizim için GÖZ YAŞARTMA malzemesi niteliğini taşırken Bu konuda ruhsat ile hareket eden sahabe büyük çoğunluğun çok iyi bildiği ve amel ettiği DELİL niteliğindedir

b) Sahabede dine yardım konusunda iki müslüman profili mevcut idi

1) Allah 'ın dinini yaşama ve yaşatma gayretiyle başlarına gelenlere sabredip hicret eden MUHACİRLER

2) Muhacirleri her konuda destekleyip techiz eden ENSAR

Yine sahabede genel ekseriyeti bu iki müslüman profili oluştururken günümüze yansımasında durum az bir müslüman gurubun bu konumda olduğu yönündedir. Mesala: Yaşadığımız belde itabariyle dünyada devam etmekte olan fiili kıtaller konusunda ENSAR ve MUHACİR profili genel çoğunluğa göre az sayıda bir grubun temsilindedir. Yine yaşadığımız belde itibarıyla, ENSAR olmayı tercih ederek başka beldelerdeki kıtallere Katılanların kıtalden döndükten sonra az bir kısımı hariç çizgilerinde tercih etikleri ensar olmaktan bir eser kalmadığı muhacir olmayıda dünyaya ait menfaatlere tercih ettikleri müslümanlar tarafından tesbit edilmiş bir durumdadır.

c) Sahabenin VAHDET konusundaki tavrının çok net olmasıdır

Sahabede DARUL ERKAM dan başka bir eğitim, erkam cemaatinden başka bir oluşumun olmadığının adeta imandan bir cüz olarak görülmesi vahdeti büyük çoğunluğun nezdinde daim kılmıştır. Sahabe için ÜMMET olarak kalmak aynı zamanda müslüman olarak yaşayabilmenin teminatı sayılmıştır.Bu yüzden de sahabenin FIRKA'I-NACİYE den olma zozunluluğu olmamıştır.

Herhalde VAHDET olma düsturunun bizde nasıl uygulanmakta olduğunu söylemek özel yetenek gerektiren bir durum deyildir.

Yaşadığımız ülkede gayri islami idarenin bile mevcut ERKAM'ların sayısını tespitte zorlandığı düşünülürse durum daha iyi anlaşılır. Eğer islam topraklarında bir erkamı oluşturanların kolayca diğer bir erkama geçmeleri veya yeni bir erkam oluşturmaları islami hareketin devam ettirilmesi diye açıklanıyorsa VAHDET 'in hayalden başka bir şey olması düşünülemez. Göz açıp kapayıncaya kadar geçecek dünya hayatında Fırka'i Naciyeyi bulmak için kaç erkam dolaşmak gerktiğini gelin siz düşünün.

d) Sahabenin dünyadaki nasipleri İSLAM dan kalan artık vakitlerde idi.Sahabe dine yardımın sonucunda dünyalık bereketin geleceğinin şuuru ve tevekkülü içerisinde idi.

Ayrıca şaşırtıcı olarak sahabenin dine yardım konusunda HAFTA SONU tatillerinin olmamasıda başka bir meseledir. Ancak sahabenin dinlendikleri anlarının bizdeki herşeyden el etek çekip kendimize tahsis ettiğimiz tatil anlayışıyla alakası yoktur.

Şu an ise kendisini Allah'ın dinine yardıma adamış kimselerin dışında müslümanların genelinin islamı tahsil ve tebliğ çalışmalarının sadece GECE'nin bir bölümünde gerçekleşiyor olması gerçekten üzüntü vericidir. Üstelik gayri islami idareler tarafından islami hareketin önüne set çekilmişken geneli ilgilendiren faliyetlerin hafta sonu günlerine sıkıştırılması bütün insanları kuşatan bir dinin genel tebliğ anlayışıyla bağdaşan bir durumda deyildir.

Eğer Allah'ın dinine yardım dünya menfaatlerinden artırılmış vakitlere tahsis ediliyorsa müslümanların dünyadaki durumuda MUSTAZAFLAR olmaktan öteye geçemez.

e) Sahebe DİNİ maddi açıdan yeterince destekliyor idi.

Allah'ın emirlerinden biri olan infak meselelesinde çok sağlam bir itaatin olması her şeyleri ellerinden alınmış müslümanların müşriklerle gerek içtimai gerekse fiili mücadelerde sağlam bir duruşta olmalarını temin ediyordu. Öyleki sahabe için maddi metalar islama hizmetten geriye kalanlar olarak kullanılıyordu.

Allah'ın kuranda müslümanların vasıflarından saydığı Allah'ın dinine mallar ile infak dinin hizmetinde olması gereken bir kaynaktır.Bu müessenin malların kırkta birini kapsayan ZEKAT ile bir alakası yoktur Zekat her müslümanın üzerine hoşuna gitsin gitmesin farzdır.Zekat müessesi tamamen müslüman bireyler arasında olan ve sosyal yapıyı tanzim için kullanılan bir mekanızmadır. Oysa Allah yoluna mallardan infak zekat vermek ile yerine getirilemez .Bu tamamen müslümanların dine bağlılıklarıyla alakalı olan bir GÖNÜL amelidir.

Günümüzde tamamen dinin hizmetinde olması gereken infakın zekat vermek ile telafi edildiğine de hep beraber şahid olmaktayız. Üstelik islamı her konuda red edip kendi heva ve heveslerini iktidar etmek isteyen kafirlerin bağlı bulundukları ülkelere hem vergi verip hemde mallarından islamın aleyhinine olmak üzere büyük oranlarda paralar ayırdıkları düşünüldüğünde bizim islamın ilgasını zekat vermekle geçiştirdiğimiz ortadadır Batıl davalara büyük paralar harcayıp bundanda hiç bir şekilde üzüntü duymayanlar kadar olamamak büyük bir davanın sahipleri olan bizler için gerçekten çok acıdır.

Sonuç:

Bilgim dahilinde önemli görerek özetlemeye çalıştığım sahabe ve bizim aramızdaki farkların bir gün yazıda deyilde hayatımızda olması niyaziyla Allah'ın bizleri dinine yardımda takva ile amel eden, vahdeti düstur edinip ahidleştiğimiz erkamlardan ayrılmayan, vakitlerini islamın hizmetine adayan ve Allah yolunda infak eden ya ENSAR'dan ya MUHACİR'lerden eylemesi dileğiyle vesselam.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Sahabe Gibi Olmak (Okunma sayısı 204 defa)

webtasarim

Sahabe Gibi Olmak

BENZER KONULAR