İstanbul’un Fethi ve Fethi Müjdeleyen Hadis-i Şerif
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından fethi müjdelenen, bu sebepten dolayı fethi için defaatle teşebbüste bulunulan aziz İstanbul, bundan 567 yıl önce 29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmiş ve o günden sonra İslâm dünyasının en önemli merkezlerinden birisi olmuş, yıllarca Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’ye başkentlik yapmıştır.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yüzyıllar öncesinden bu kutlu beldenin fethedileceğini müjdelemiş ve bu sebeple İslâm tarihi boyunca fethi düşlenmiş, bu uğurda defalarca fethedilmesi için seferler düzenlenmiştir.
Fetih için ilk sefer Hz. Ömer (r.a.) zamanında 655 yılında gönderilen donanmayla başlamış, ilk ciddi kuşatma ise miladi 669 tarihinde Emeviler zamanında Muaviye’nin (r.a.) gayretleriyle Fadala b. Ubeyd komutasındaki İslâm ordusuyla gerçekleştirilmiştir. Bu seferde Ebu Eyyüb el-Ensari (r.a.) yaşı ilerlemesine rağmen sefere iştirak etmiş ve İstanbul’da vefat etmiştir. Muaviye (r.a.) döneminde 673 yılında tekrar kuşatılmıştır. 717 yılındaki kuşatmadan sonra 781 yılında Abbasiler döneminde Harun Reşit komutasındaki ordu İstanbul’u kuşatmıştır.
Ecdadımızın 1071 Malazgirt Zaferi’yle Bizans’ı yenerek Anadolu’nun kapılarını Türklere açmasından sonra Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Süleyman Şah tarafından 1075’te İstanbul tekrar kuşatıldı. Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra sürekli İstanbul’u fethedilmesine yönelik düşünce devam etmiş, Orhan Bey ve I. Murat zamanında kısmi kuşatmalar yapılmıştır.
Osmanlı’da ilk kuşatma Yıldırım Bayezid zamanında 1391 yılında yapılmış, Bayezid 1394, 1397 ve 1400 tarihlerinde İstanbul’u tekrar kuşatmış ve İstanbul Boğazı’na Anadolu Hisarı’nı yaptırmıştır. 1412 yılında Şehzade Musa Çelebi tarafından kuşatılan İstanbul, Fatih Sultan Mehmet’in babası II. Murat Han tarafından da kuşatılmıştır. Ve nihayet 29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet Han ve ordusu Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hadis-i şerifteki müjdesine nail olmuştur. İstanbul’un fethi için İslâm tarihinde bu denli fazla sefer yapılmasının sebebi Peygamber Efendimizin (s.a.v.), “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; onu fetheden ordu ne güzel ordudur” (Ahmed bin Hanbel) müjdesidir.
Bazı dinde reformistlerin İstanbul’un fethini müjdeleyen hadis-i şerifin sahih olmadığı yönündeki iddialarının hiçbir dayanağı yoktur. Dört büyük mezhep imamından birisi olan Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inden başka Buhârî’nin et-Târihu’l-Kebîr ve et-Târihu’s-Sagîr’i, İbn Ebu Heyseme’nin Kitâbu’t-Târih’i, Bezzâr’ın Müsned’i, Taberânî’nin el-Mu’cemu’l-Kebir’i, Hâkim’in Müstedrek’i ve İmam Suyûtî’nin el-Câmiu’s-Sagîr’inde mezkûr hadis-i şerif zikredilmiştir.
Fethi müjdeleyen hadis-i şerifin altı sahih hadis kitabını içeren Kütüb-i Sitte’de (Buhârî, Müslim, Tirmizi, Ebû Davud, Nesâî, İbn Mâce) zikredilmemesi bu hadis-i şerifin zayıf olduğu anlamına gelmez. Bir hadis-i şerifin sıhhati, hangi kitaplarda bulunduğuna bakılarak değil, senet zincirindeki râvilerin haline bakılarak tayin ve tespit edildiği malumdur. Kaldı ki Kütüb-i Sitte’de geçmediği halde sahih olan birçok hadis vardır.
Mezkûr hadis-i şerifin farklı kaynaklardaki senedi hemen hemen aynı olduğu ve senedinin muttasıl olduğu bilinmektedir. Hadisi Müstedrek’inde zikreden Hâkim “isnâd-ı sahih” derken İmam Zehebi hadisin “sahih” olduğunu beyan etmiştir.
Mahmud Ebû Reyye ve Nâsiruddin el-Albânî gibi reformistlerin dışında gerçek ulemadan hiç kimse bu hadis hakkında “uydurma” ve “zayıf” dememiştir.