Çocukları Çok Severdi
On yıl süre ile Hz. Peygamber'e hizmet eden Enes b. Mâlik radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çocuklara karşı insanların en şefkatlisiydi" der. [1]
Abdullah ibn Ömer radıyallahu anhümâ, torunları Hasan ve Hüseyin için Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in " dünyadaki iki reyhanım benim"[2] dediğini; Enes b. Mâlik de Resûlullah'ın onları koklayıp bağrına bastığını, duâ ettiğini bildirir. Usâme b. Zeyd radıyallahu anh ise, "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni bir dizine, Hasan b. Ali'yi de öteki dizine oturtur, sonra ikimizi birlikte bağrına basar ve: "Ey Rabbim, bunlara rahmet et, ben bunlara karşı pek merhamet duyuyorum"[3] derdi, demek suretiyle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin engin sevgi ve şefkatinin sadece kendi torunlarına yönelik olmadığını belirtir.
"Küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir."[4] buyuran sevgili Peygamberimiz, kız-erkek ayırımı yapmaksızın çocuklara olan sevgi ve şefkatini çok çeşitli şekillerde ve her fırsatta en nezih biçimde göstermiştir. Anne ve babaları, büyükleri de daima çocuklara karşı anlayışlı olmaya davet ve teşvik etmiştir.
Muhtelif sahabîlerce verilen haberlere göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çocukları kucaklar, müsait yerlerinden öper, okşar, bineğine alır, selam verir, hal-hatır sorar, hastalandıklarında ziyarete gider, şakalaşır, eğlendirir, omuzuna, sırtına bindirir, onları asla azarlamazdı. Hatta sevmek için kucağına aldığı zaman, üzerine akıtsalar bile kızmaz, bu durumda başkalarının çocuğa müdahale etmesini de kabul etmezdi.
Ashâbın konuya ait gözlemlerinden bazıları şunlardır:
Yûsuf b. Abdillah b. Selâm anlatıyor; "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni Yûsuf diye isimlendirdi, kucağına aldı ve başımı okşadı."[5]
Abdullah b. Büsr, Resûlullah'a yemek ikram ettiklerini, yemekten sonra âdeti üzere ev halkına duâ buyurduğunu, daha sonra da başını okşayıp "bu çocuk bir asır yaşayacak”[6] buyurduğunu haber veriyor.
Abdullah b. Ca'fer radıyallahu anh: “Resûlullah seferden dönerken ben, Hasan ve Hüseyin'den biri karşılamaya çıkardık. O da kendisini ilk karşılayanı önüne, diğerimizi arkasına bindirir, Medine'ye kadar öylece getirirdi” der.
Enes b. Mâlik radıyallahu anh Resûlullah'ın çocuklara "es-Selâmü aleyküm yâ sıbyân - Selâm size ey çocuklar" diye selâm verdiğini[7]; çok sevdiği küçük kuşu ölmüş olan kardeşine ise "Yâ Ebâ Umeyr, küçük kuşun ne yaptı?" diye hal-hatır sorduğunu, onu üzgün görünce de tesellî ettiğini nakleder.[8]
Mahmûd b. Rebi', kendisi beş yaşlarında iken Hz. Peygamberin bir kovadan ağzına su alarak üzerine püskürttüğünü söyler. Bu, Resûlullah'ın çocuklarla şakalaşmasının bir örneğidir.[9]
Ya'lâ b. Mürre de, Resûlullahın bir davete giderken, çocuklarla oynamakta olan torunu Hüseyin'i de götürmek istediğini fakat Hüseyin'in dedesini görünce kaçmaya başladığını, Resûlullah'ın da arkasından çocuk gibi sağa-sola sallanarak koştuğunu anlatır.[10]
Ebû Hureyre radıyallahu anh, torunlarından birini öpen Hz. Peygamberi görünce Akra' b. Habis'in; “Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmedim," dediğini, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in de ona, "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz!” cevabını verdiğini belirtir.[11]
Aynı durumda Medineli bir kişinin;
-Benim bir oğlum var, bülûğ çağına geldi, halâ onu bir kerecik olsun öpmüş değilim” dediğini, Peygamber aleyhisselam'ın ona da: "Allah merhameti kalbinden söküp almışsa ben ne yapayım (bunda benim günahım ne?)" cevabını verdiği kaydedilir.[12]
Ayrıca Hz. Peygamber, çocuklarına ihtimam gösteren anne ve babaları da över, takdir ederdi.
------------------------------------------------
[1] Bezzâr, Müsned, II, 351
[2] Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, I, 43
[3] Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 205
[4] Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 15
[5] Beyhakî, Şuabu’l-îmân, VII, 471
[6] Bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 187-188
[7] Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 183
[8] Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 114, 119, 171, 188
[9] Bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 427
[10] İbn Mâce, Mukaddime, 11
[11] Bk. Buhârî, Edeb 18,27; Müslim, Fezâil 65
[12] Buhârî, Edeb 18; Müslim, Fezâil 64
Prof Dr. İsmail Lütfi Çakan.