* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: KADINLARIN ÖZEL HALLERİNDE YAPAMIYACAKLARI İBADETLER  (Okunma sayısı 2352 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
KADINLARIN ÖZEL HALLERİNDE YAPAMIYACAKLARI İBADETLER
« : Ocak 09, 2020, 09:58:16 ÖS »
KADINLARIN ÖZEL HALLERİNDE YAPAMIYACAKLARI İBADETLER

Dinimiz müslümanları ibadet etmekle yükümlü kılmıştır. Hemen her konuda olduğu gibi bu konuda kadın ile erkek arasında bir ayırım yapmamıştır. Çünkü erkeğin olduğu kadar kadının da ibadete ihtiyacı vardır. Erkek, yapmakla yükümlü olduğu ibadet görevini yapmadığı zaman Allah’a karsı sorumlu olduğu gibi, kadın da aynı şekilde sorumludur.

Ancak kadınlarda, ayhali (hayz), lohusalık (nifas) ve istihaza [özür akıntısı] denilen, kendilerine özel bazı haller vardır. İste bu tür hallerin yaşandığı günlerde bir kısım ibadetleri o halleri devam ettiği sürece yapamazlar.

Bu hallerden birisi olan ayhali kadınlarda erginlik çağına gelmeleriyle baslar, yaklaşık ellibeş yaşına kadar devam eder.

Kadının, âdet gördüğü zaman temizleninceye kadar eşi ile cinsî ilişkide bulunması, namaz kılması, oruç tutması ve Kâbeyi tavaf etmesi helâl olmaz. Bunda icma vardır. Ezâri- ka(1) hariç, hiç bir İslam âliminin bu konuda aykırı bir görüsü yoktur(2).

Adet gören kadınla temizleninceye kadar cinsî ilişkide bulunalamıyacağı Kur’an-ı Ke- rim’de bildirilmiştir. Konu ile ilgili âyet-i kerime meâlen şöyledir.

"(Ey Muhammed], Sanakadınların ayhalini sorarlar. De ki: O, bir eza (bir çeşit hastalık)tır. Ayhalinde olan kadınlardan uzak durun (onlarla cinsî ilişkide bulunmayın). Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Sunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri sever, temizlenenenleri de sever”(3).

Adet gören kadının namaz kılamıyacağı, oruç tutamıyacağı ve Kâbeyi tavaf edemiyeceği hususu ise Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. Nitekim Buhârî, Müslim ve diğerlerinin rivâyet ettikleri bir hadîs-i şerif meâlen şöyledir:

Fatıma binti Ebî Hubeyş, Peygamberimize gelerek:

- Ey Allah’ın Resûlü, ben istihazalı (yani tenasül organından devamlı kan gelen) bir kadınım, hiç temizlenemiyorum. Acaba namazı bıraksam mı? diye sordu.

Peygamberimiz:

- Hayır, o, (bir hastalık sebebiyle) damardan gelen bir kandır, (rahimden gelen) hayız kanı değildir. Hayız günleri gelince namazı bırak, gittiği (yani temizlendiğin) vakit kanı yıka ve namazını kıl, buyurdu(4). Bu durumda olan hanımlar, taharet yönünden özürlü kimseler gibi, her vakitte abdest alarak namazlarını kılarlar.

Rivayete göre Muâze adında bir hanım şöyle demiştir:

"Ben Hz. Aişe’ye:

- Neden, âdet gören bir kadın (temizlendikten sonra âdet günlerinde kılmadığı namazları kaza etmiyor da tutmadığı oruçları kaza ediyor? diye sordum. Bana:

- Sen Haruriye’den(5) misin? dedi.

- Hayır, Haruriye değilim, ama (öğrenmek için) soruyorum, dedim. Bunun üzerine Hz. Aişe:
- Vaktiyle bu iş bizim başımıza geldiğinde, orucu kaza etmekle emrolunduk, namazın
kazasıyle emrolunmadık, dedi” (6)

Hz. Aişe şöyle demiştir:

“Hac niyetiyle (Medine’den) çıktık, Şerif (denilen yer)e gelince âdet görmeye başladım. Peygamberimiz yanıma geldi. Ben (o halde hac görevimi yapamıyacağım diye) ağlıyordum. Peygamberimiz:

• Nen var, yoksa kirlendin mi? diye sordu. Ben:

- Evet, kirlendim, dedim. Peygamberimiz:

- “Bu Allah Teâlâ’nın, Hz. Adem’in kızları üzerine yazdığı bir şeydir, [senin elinde olan bir sey değildir). Hacıların, hacla ilgili yaptıklarını sen de yap. Ancak âdet gördüğün sürece Kâbeyi tavaf etme, buyurdu”(7).

Nifas (lohusalık) hali de hayız gibidir. Hayız ile ilgili hükümler aynen nifas için de geçerli- dir. Peygamberimiz “Nifas" kelimesini bazen “Hayız” anlamında da kullanmıştır, ibn Hazm diyor ki, Peygamberimizin "Nifas” kelimesini “Hayız” anlamında da kullanmasından, hayız ile nifasın hükmünün aynı olduğu anlaşılmaktadır(8).

İslam âlimleri nifasın, hükmünün hayız gibi olduğu hususunda ittifak halindedir(9).

Adet gören veya lohusa olan kadınların Kur’an-ı Kerim’i okumalarına gelince; bu konuda İslâm âlimlerinin farklı görüşleri vardır.

İmam Mâlik ve Ahmed ibn Hanbel, el sürmeyerek ezbere veya yüzünden Kur’an-ı Kerim’i okuyabileceklerini söylemişlerdir(10).

Ayrıca imam Malik âdet gören veya lohusa olan Kur’an öğretici ve öğrencilerinin Kur’an-ı Kerim’i tutmalarını da öğretme ve öğrenme zaruretine binaen câiz görmüştür(11).

İbn Hazm ise hayız ve lohusa olan kadınlarla cünüp olan kimselerin hem Kur’an-ı Kerim’i tutmaları ve hem de okumalarının câiz olduğunu söylemiştir(12).

Hanefi ve Safiîler ise Tirmi- zî, ile ibn Mâce’nin ibn Ûmer (r.a.)’den rivâyet ettikleri:

“Ayhali olan kadın ve cünüp olan kimse Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz”(13), ha-dis-i şerifini esas alarak, hayız veya lohusa olan kadınların Kur’an-ı Kerim’i okumalarının caiz olmadığını söylemişlerdir.

Kur’an-ı Kerim’de bir yasak olmadığı için, kadınların âdet günlerinde ibadet edebileceklerini yani namazlarını kılıp oruçlarını tutabileceklerini söylemek doğru olmaz. Bu, hem bu konudaki hadis-i şeriflere ve hem de Peygamberimizden günümüze kadar ki icma haline gelmiş uygulamaya aykırı olur. Yukarda da görüldüğü üzere, sapık bir fırka olan Haricilerin dışında bunu söyleyen başka hiçbir İslâm âlimi de yoktur. Konuya kadın erkek eşitliği açısından bakmak da yanlıştır. Bunun kadın erkek eşitliğiyle bir ilgisi yoktur. Peygamberimizin de ifade buyurduğu gibi bu, kadınlara mahsus bir haldir, bu halleri devam ettiği sürece namaz kılamıyacaklarını, oruç tutamıyacaklarını ve Kâbeyi tavaf edemiyeceklerini bildirmiştir. Her konu da Kur’an-ı Kerim’de yer almamaktadır. Kur’an-ı Kerim’den sonra İslâmî hükümlerin ikinci kaynağı da sünnettir. Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’de:

“Peygamber size ne verdi ise onu alın ve size neyi yasakladı ise ondan sakının.”(14) buyurmuş, Peygamberimizin emir ve tavsiyelerine uyulmasını istemiştir.

Sünnette yer alan ve tarih boyunca da sünnete uygun olarak uygulanan bir konu hakkında aykırı bir görüşte bulunmanın bir değer tasımıyacağı açıktır.

------------------------------------------------------------------
1 - Ezârika, Haricilerin bir koludur. Hz. Ali’yi tekfir eden sapık bir mezheptir.

2 -  el-Muhalla, c.1, s.254; Bidâye- tu l-Muctehid, c.1, s.56.

3 -  Bakara Sûresi, âyet: 222.

4 -  Buhârî, Vudû, 63; Müslim, Hayız, 14; Ebû Dâvûd, Tahâre, 1G9; Tirmizî, Tahâre, 96; Neseî, Hayız, 2.

5 -  Harûrâ, Kûfe’ye yakın bir köyün adıdır. Hz. Ali’ye karsı ayaklanan Hâricîler ilk defa burada toplanmışlardı. Hz.
Aise, Muâze’ye “Sen Hârûriye’nin görüsünde misin?" demek istemiştir. Çünkü onlar âdet gören kadının adet günlerinde kılmadığı namazları kaza edeceği görüşündedirler.

6 - Müslim, Hayız, 1 5.

7 - Buhârî, Hayız, 1.

8 -  el-Muhallâ, c.1, s.273.

9 -  Neylü’l-Evtâr, c.1, s.333.

10 - Fethu’l-lnaye, [Şerhi en-Nukaye ile birlikte] c. 1, s.217.

11 - Fethu’l-lnaye, (Şerhi en-Nukaye ile birlikte) c.1, s.21 7-218.

12 -  İbn Hazm, el-Muhalla, c.1, s.94.

13 -  Tirmizî, Tahare, 98; İbn Mâce, Tahare, 105.

14 -  Bakara Suresi, ayet: 222.

Lütvi Şentürk.