EY KENDİNE YAZIK EDENLER
“De ki: Ey kendi nefsleri aleyhine israfta bulunan, haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer 53)
Bu mübarek âyet-i kerime Allah Tealâ’nın ehl-i iman hakkındaki rahmetinin genişliğini, mağfiret ve azametini bildiriyor. İnsanların, daha fırsat elde iken Hakk’a yönelerek hayatlarını düzene koyup Allah Tealâ’ya teslim olmalarını tavsiye ederken, azabı hak edenlerin ahirette duyacakları pişmanlığın bir fayda vermeyeceğini de zımnen bildirmiş oluyor.
Cenab-ı Hak şöyle buyurmuş oluyor: Ey şanı Yüce Rasul! De ki; Allah Tealâ sizi müjdeliyor. Ey isyanlarda ve azgınlıkta ileri giderek kendileri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden, sizi mağfiretine ulaştırmasından ümit kesmeyin. “Ben bu kadar günah işledim, Allah beni affetmez” demeyin. Muhakkak ki Kerîm olan Yüce Allah sizleri de affeder, rahmetine ulaştırır.
O’nun sonsuz olan rahmetinden ümidi kesmek doğru değildir. Yeter ki tövbe ve istiğfarla o Kerîm Rabb’den af dilensin ve O’nun Settâr (günahları örten) ismine sığınılsın. Şüphesiz Allah, şirk hariç bütün günahları bağışlar. (Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meal-i Âlîsi ve Tefsiri; Mehmed Vehbi Efendi, Hülâsatü’l-Beyân; İbnAcîbe el-Hasenî, Bahru’l-Medîd; Ebu’l-LeysSemerkandî, Tefsîru’l- Kur’an; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili)
Yine denilmiş oluyor ki: Allah Tealâ’nın sonsuz rahmetine sığının. Sığınırken şunu da bilin ki bütün insanların bütün günahları bağışlanacak değildir. Allah dilediği kullarının günahlarını bağışlayacak.
Af ne zaman?
Günahların affedilmesi azaptan sonra veya önce olabilir. Yüce Allah dilerse kulun işlediği günahın azabını verdikten sonra onu affeder; dilerse hiç azap etmeden affeder.
Bu ilâhî ferman, tevbe emrine, amelde ihlâs emrine ve azap tehdidine ters düşmez. Allah Tealâ kuldan sâdır olan küçük ve büyük günahları tövbeyle ya da dilediği kimseler için tövbesiz bağışlar. İbn Arafe rh.a.’dan şöyle nakledilmiştir:
“Günah işleyen kimseye gelince: O tevbe etmediği zaman işi Allah’ın dilemesine kalmıştır. Bu kimse için korku tarafı daha ağır basmakta, onun azaba uğrayacağı kanaati daha baskın olmaktadır.”
Ayetin devamında mealen; “Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O’na teslim olun, sonra size yardım edilmez.” buyrulmaktadır.
Burada tövbe ve ihlâsla O’na yönelmeye işaretle beraber, “böyle yapmazsanız O’nun azabından asla kurtulamazsınız ve sizi kurtaracak da yoktur” tehdidi vardır. Allah Tealâ şirki ancak tövbe edip ondan dönmekle bağışlar. “Şüphesiz, Allah şirki affetmez, onun dışındaki günahları dilediği kimseler için affeder.” (Nisâ 48) buyrulmaktadır çünkü.
İsraf ve ümit
Ayet-i kerimede geçen “israf” kelimesi her ne kadar harcama konusunda meşhur olsa da, “insanın yaptığı her şeyde haddi aşması demektir” şeklinde izah edilmiştir. Allah Tealâ’nın buradaki ifadesi her şeydeki israfı içine alır. Kelimenin “alâ” edatı ile beraber kullanılması, suç anlamını da içermesi demekir. Bu açıklamaya göre mana şöyle olur:
“Ey günahlara dalıp, büyük günahlar işlemek suretiyle suç işlemede nefslerine karşı aşırı gidenler...”
Ayetin devamındaki “ümit” ifadesi iyi okunmalıdır. Burada bunca günaha rağmen “ümit kesmeyin” demek günaha özendirmek ya da günahları küçük göstermek manasına gelmez. “Allah Tealâ’nın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” ilâhî fermanının, en günahkâr kimseleri bile bir an önce tövbeye ve dönüşe teşvik için olduğu hususuna özellikle dikkat edilmelidir.
Bu ayet-i kerimeyle Cenab-ı Hak nefsine zulmeden, israfçı günahkârlara çağrıda bulunuyor. Onları kendi affına güvenmeye çağırıyor. Şüphesiz O, kullarına karşı çok merhametlidir. Bunun böyle olduğu akabinde gelen ayet-i kerimelerden anlaşılmaktadır. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân; Ebu’l-Leys Semerkandî, Tefsîru’l- Kur’an Bahru’l-Medîd; Hak Dini Kur’an Dili; Hülâsatü’l-Beyân)
Sıtkı Çoban.