Fatiha Suresindeki Hikmet 1
Fatiha suresinin hamd ile başlaması nice hikmetler içerir. Böylesi bir giriş beşerî uygulamalarda pek yer almaz. Ancak, her şeyi hikmeti ile yaratan Allah, Kur’an’a böylesi bir hikmet içeriği ile başlar. Çünkü Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’i insan denilen ve kadirşinas olması hedeflenen bir âkil varlığa göndermiştir. Kur’an insanın fıtratına hitap etmektedir.
İnsan, üstün değerde yaratıldığı için şükran duygularını arz ederek Kur’an’ı okumaya başlar. Hamdin arkasında gizli ve yoğun ilâhî nimetleri idrak eden insan, nice varlıkların arasında yaratıldığına karşılık Allah Teâlâ’nın kudretine ve hikmetine bağlılığını dile getirir. Rabbinin, nimetleri arasında nice letafetlere mazhar etmesini takdir eder. Allah Teâlâ’nın birliğine, her şeyi kuşatmış ilmine güvenir ve şuur sahibi olur. Âlemlerin Rabbine hamd etme sayesinde Allah Teâlâ’nın rahman ve rahîm sıfatları tecelli eder. Bu tecelliler sayesinde insan kalbini ve şuurunu terbiye etme faziletine erer. Bununla vahdaniyet bilinci kazanır.
Vahdaniyet bilinci ile Allah Teâlâ’ya talep, niyaz ve dua makamına geçen insan, namütenahi bir âlem içinde olduğunu idrak eder. Artık bütün âlemle beraber “ancak ve ancak sana kul oluruz, başka değil yalnızca senden yardım isteriz” birlik terennümü ile tevhidin özünü yaşama bahtiyarlığına erer. Bununla âlemlerin Rabbine biat ahdini akdeder. Ezel ve ebed ile bağlantılı sosyal ve hukukî bir mukaveleyi akdeder ve sağlam bir esasa bağlar.
Ey Resûlüm, Hudeybiye gününde Rıdvan biati ile gerçekten sana biat edenler, ölünceye kadar emrine bağlılık ve teslimiyet sözü verenler, ancak Allah’a biat etmiş olurlar. Allah’ın kuvvet ve yardımı, o biat edenlerin vefa ve sadakatlerinin üstündedir. Onun için kim biatinden, verdiği sözden cayarsa, ancak kendi aleyhine caymış olur. Bunun cezası kendine aittir. Kim de Allah’a söz verdiği şeyi yerine getirirse, Allah da ona yarın kıyamette büyük bir mükâfat verecektir. (Fetih:48/10) İşte Fatiha suresi ile Fetih suresi arasında bağlantı kurulunca, “ancak ve ancak sana kul oluruz, başka değil yalnızca senden yardım isteriz” taahhüdünün önemi gün yüzü gibi ortaya çıkar. Bu hakikat temel değerken, kul nasıl Allah’ı bırakıp, kendi gibi âcizlere boyun bükmeyi kabul eder? Yardım beklemesi de doğru olmaz.
Canını feda etmekten gözünü kırpmayan ve ilimde zirve yapan atalarımız, her alanda üstünlük sayesinde nice ülkeleri ve nice milletleri korudular. Buna rağmen yardım beklemediler. Dünyaya medeniyet ve adalet öğrettiler. Özellikle biz batıya medeniyet kazandırdık, onlar bizim aramıza her türlü melaneti soktular. Tabii bizim medeniyetimiz Rabbimizdendir. Allah Gânidir. Gâni olan Allah’tan alan gânice vermesini de bilir. İslam medeniyetinin en üstün taraflarından biri de karşılıksız verebilmektir. Allah Teâlâ’ya kullukta biat eden ve yardımı yalnızca O’ndan bekleyen elbette en medenî olandır ve en üstün olandır.
Öyle muttakîler ki, bollukta da darlıkta da infak edenler ve öfkeyi bastıranlar, insanların kusurlarını affedeler. Allah Teâlâ da ihsan eden güzel amellerde bulunanları sever. (Âli İmran:3/134) Burada da açık görünen hakikat, İslam sisteminde karşılıksız verebilmek, üstün değerleri olan insanların özelliğidir. Bu sistemin tevhid sistemi dâhilinde görevlendirilmiş rol modelleri, önderleri, öncüleri ve liderleri vardır. Bunlar, Cenab-ı Hakk’ın “Kendilerine, lütfundan nimet verdiği kimselerdir.” Bunlar da ilgili ayette görüldüğü bibi zikredilmektedirler: Allah›a ve Peygamberine itaat edenler, işte onlar, Allah›ın kendilerine nimet verdiği nebiler, sıddıklar, şehidler ve Salihlerle beraberdirler. Bunlarsa ne güzel birer arkadaştırlar! (Nisa:469) Bunların dışında olunmaması geren kesimler vardır. Onlar, “kendilerine gazap edilenler” ve “sapkınlardır.” Gazap edilenler, Yahudiler, sapkınlar ise Hristiyanlardır. Bu sosyal netliği ve sistem farklılığını ortaya koyan kavramlar, her iki kesimin de hoşuna gitmediği için her alanda İslam düşmanlığı yapagelmişlerdir. Onun için mümin Müslümanlar bu bilinçte olmalıdırlar. Bütün bunlar, müminin mertebesini yükseltir.
Artık Müslümanların hayrı şerden, iyiyi kötüden, imanı küfürden, dini bidattan, İslam’ı beşeri sistemlerden ve hakkı batıldan ayırt etmelerinin zamanı geçiyor. Toptan net ve dürüst olmak gerekiyor. Müslümanlar, tefrikadan ve cehaletten ilme ve tevhide dönerlerse;
Allah yardım etmeyi taahhüd etmektedir.