Fatiha Suresinin Mesajları 4
Fatiha suresinin mesajları konusunda peygamberler büyük ve geniş yelpazeyi oluşturmaktadır. Çünkü insanlık tarihinde en çok donanımlı olanları, en çok sıkıntı çekenleri, en çok mücadele verenleri, en güçlü irade sahibi olanları, en güçlü iman sahibi olanları ve davada hiç tavizi olmayanları şüphesiz o müstesna rehber şahsiyetlerdir.
Daha Hazreti âdem aleyhisselam devrinde çocukları Kabil ile Habil olaylarında Kabil’in kardeş kaatili olması ile adalet savaşı başlamıştır. Henüz ilk insan olmalarına rağmen nice olaylar yaşadılar. Fakat Hazreti âdem aleyhisselam peygamberlik görevinde hiç açık vermedi.
Ondan sonra nice devirler geldi geçti, nice peygamber nice olayla karşılaştı. Fakat hiç birinde görevlendirildikleri peygamberlik davasında hiçbir gevşeme yaşanmadı. Onlar hiçbir ilâhî davada ihmal dâhi göstermediler. Rivayetlere göre yüz yirmi dört bin peygamberin sonuncusu insin ve cinnin peygamberi Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e gelen Kur’an-ı Kerim’de Peygamberin ve O’na gönül veren müminlerin kaliteleri anlatılmaktadır.
Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de hepsi de Allah’a ve O’nun meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. “Biz Allah’ın peygamberlerinden hiçbirinin arasını ayırtetmeyiz” dediler. “Ey Rabbimiz, biz dinledik, itaat ettik, mağfiretini dileriz,” diye niyaz ettiler. (Bakara: 2/285) Görüldüğü gibi Peygamberlerin imanı taviz kabul etmez ve nettir. Müminlerin imanı da peygamberin imanına atfedildiği için onların da imanı taviz kabul etmez ve nettir. İmanda en ufak bir taviz, en etkin bir virüsten daha tahripkâr ve beterdir. Zaten iman, kalbî bir taahhüt ve ölesiye gereğini ifa etme sözüdür.
Bu hakikatin, bütün peygamberlerin hayatlarında böyle olduğunu, Kur’an-ı Kerim açıkça beyan etmektedir.
“Biz Allah›ın peygamberlerinden hiçbirinin arasını ayırtetmeyiz.” Ancak onların arasında Hazreti Nûh aleyhisselam, müşriklerle dokuz yüz elli sene gibi çok uzun süre mücadele verdiği gibi bizatihi karısı ve oğullarından biri Ona sürekli sıkıntı verip ıstırap çektiriyorlardı. Hazreti Nûh aleyhisselam, yılmıyor, yorulmuyor, bocalamıyordu. İnancında ve davasında islim kesmiyordu. Kendisine peygamberlik görevi verildikten sonra, tufana kadar tam dokuz yüz elli sene güçlü iradesini kullanarak mücadelesini sürdürdü. Bunca uzun bir zamandan sonra, müşriklerin ıslah olmayacaklarını kesin olarak anladı. Rabbine niyazda bulundu: Nuh, “Ey Rabbim!”:
“Yeryüzünde bu kâfirlerden hiç birini bırakma. Zira bırakırsan onlar Senin kullarını, Senin yolundan saptırırlar ve sadece kendileri gibi kâfir, günahkâr çocuklar dünyaya getirip yetiştirirler: diye yalvardı. (Nûh:71/26,27) Cenab-ı Hak, Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e kullarını bilgilendirmesi için emir verdi:
Ey Resûlüm! Nûh’un haberini onlara oku. Hani o, bir vakit kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah’ın ayetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, biliniz ki ben sadece Allah’a dayanıp güvenenim. Artık siz de bana ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın, işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; bana mühlet de vermeyin!” (Yunus:10/71) diyerek yiğitliğin şahane örneğini göstermişti ve onlara en medeni tepkisini koymuştu. Yine de onu yalanladılar.
Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık, onları egemen yaptık ve ayetlerimizi yalanlayanları da boğduk. Bak işte uyarılıp da yola gelmeyenlerin sonu nice oldu! (Yunus:10/72)
Bundan sonra Allah Teâlâ, müminlerin hakikatleri idrak etmeleri için çok ciddi bir ibret levhası sunar: Sonra da peygamberlerimizi ve iman edenleri böylece kurtarırız. Mü’minleri de azap geldiğinde kurtarmamız üzerimize bir haktır. (Yûnus:10/103)
Bütün peygamberlerin her biri davasının mücadelesini verirken nice sıkıntıya katlanmışlardır. Hazreti Salih aleyhisselam da kavmine, Hazreti Nûh aleyhisselam gibi net ve kesin tepkisini koymuştu. Kur’an-ı Kerim’de anlatılan peygamberlerin tamamı insanlık tarihinin en cazip olaylarını yaşamış ve Allah Teâlâ’nın verdiği görevlerini hiç savsaklamadan ifa etmişlerdir.
İşte Fatiha suresindeki bu hikmet, müminin bilincini güçlendirmelidir. Bu ibret ve bu mesajı alabilmesi için müslümanın bu sureyi, bu şuur ve bu bilgi ile okuması ve fiilen yaşayacak kalitede olması gerekiyor.
Mümin, “kendilerine nimet verdiğin seçkin zatların yoluna ilet” bilinç ve heyecanı ile Fatiha’yı okumalıdır.