* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Tevbe Süresi  (Okunma sayısı 489 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7234
Tevbe Süresi
« : Kasım 06, 2023, 07:35:05 ÖÖ »


Tevbe Süresi

Kur’an-ı Kerim’deki sıralamada dokuzuncu, iniş sırasına göre ise yüz on üçüncü olan Tevbe suresi 129 ayetten oluşmaktadır. Maide suresinden sonra, Nasr suresinden önce Medine’de nazil olan en son suredir. (Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Ankara: DİB Yayınları 2020, 3/716.) Surenin 113. ayetiyle son iki ayetinin Mekke’de indiğine dair bazı rivayetler olmakla birlikte müfessirlerin çoğunluğuna göre bütünü Hz. Peygamber’in vefatına yakın Medine’de nazil olmuştur. (İbn Âşur, Tefsiru’t-Tahrir ve’t-Tenvir, Tunus 1984, 10/97, 98; Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul: Eser Neşriyat, 1979, 4/2441.) Muhtevası ve konusuna ilişkin tarihî malumat, söz konusu surenin büyük bir bölümünün Tebük Seferi’nden bir müddet önce başlayıp sefer boyunca ve seferden hemen sonraki günlerde, en büyük kısmıyla da Medine’den Tebük’e yapılan uzun yürüyüş sırasında indirilmiş olduğunu göstermektedir. Baş tarafındaki ayetler ise (30 veya 40 ayeti) Mekke’nin fethinden yaklaşık on dört ay sonra Hz. Ebu Bekir yönetiminde düzenlenen ilk İslami haccın ifa edilmesi niyetiyle Müslümanların Medine’den yola çıkmasının ardından inmiştir. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.), Tebük Seferi’nden döndükten sonra hacca gitmeye niyetlenmiş olsa da o yıl müşriklerin de hacca eski geleneklerine göre katılacağını dikkate alarak bu düşüncesinden vazgeçmiş ve insanlara hac menasikini eda ettirmek üzere (hac emiri olarak) Hz. Ebu Bekir’i görevlendirmiştir. Söz konusu ayetler hac kafilesinin hareketinden sonra nazil olmuştur. Bunun üzerine Allah Resulü, surenin özellikle müşrikleri ilgilendiren hükümlerini hac esnasında tebliğ etmek üzere Hz. Ali’yi görevlendirmiş, o da kafileye yolda yetişerek Kurban Bayramı’nın ilk günü Cemre-i Akabenin yanında Arabistan’ın farklı kabilelerinin temsilcilerinden oluşan topluluğa bunları bildirmiştir. (Razi, et-Tefsiru’l-kebir, Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1981, 15/226, 227; İbn Âşûr, 10/98-99.)

Sure, adını 104, 117 ve 118. ayetlerde geçen “tevbe” kelimesinden almıştır. Ayrıca ilk ayette geçen “berâet” kelimesinden dolayı Berâe suresi olarak da anılmaktadır. Bunun yanında içeriğinde münafıkların iç yüzlerinin ortaya konulması ve taktiklerinin anlatılmasından hareketle sureye, Muba’sıra (saçıp döken), Müşerride (def eden), el-Mühziye (perişan eden), el-Fâdiha (rezil eden), el-Mu’sira (ortaya çıkaran, deşen), el-Hafira (kazan), el-Münekkile (ibretlik eden), el-Mudemdime (başlarına yıkan), Suretü’l-azâb (azap suresi) gibi onu aşkın farklı isimler de verilmiştir. Fakat surenin en çok bilinen isimleri Tevbe ve Berâe’dir. (Zemahşeri, el-Keşşaf, İstanbul 2017, 3/8; İbn Âşur, 10/95-96.)

Kur’an’da yer alan diğer surelerin aksine Tevbe suresinin başında besmele bulunmamaktadır. Bazı âlimler bunun nedeniyle ilgili, söz konusu surenin anlam ve içerik itibarıyla bir önceki Enfal suresinin devamı olup ikisinin tek sure sayılması, surenin müşriklere ağır bir ihtarla başlaması ve içeriğinde daha çok savaştan söz edilmesi, besmelenin ise güven, rahmet ve şefkat özelliği taşıması sebebiyle muhteva ile uyuşmaması şeklinde bazı izahlar yapmışlardır. Ancak bunun âlimlerin ittifakıyla kabul edilen ortak sebebi Allah Resulü’nün bu surenin başında besmeleyi yazdırmamış olmasıdır. Zira Hz. Peygamber yeni nazil olan ayet ve surelerin nereye konulacağını belirtmiş, bu arada besmeleyi de zikretmiştir. Ancak Tevbe suresinin Enfal’den sonra kaydedilmesini emretmekle birlikte besmele yazılmasından söz etmemiştir. Resulüllah, surenin nüzulünden bir yıl sonra vefat etmiş ve Hz. Osman’ın hilafeti döneminde Kur’an ayetleri Mushaf hâline getirilirken de Tevbe suresinin başında besmele yazılmamıştır. (Razi, 15/223-225; Kurtubi, el-Câmi’ li-Ahkâmi’l-Kur’an, Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 2006, 10/93-96; İbn Âşûr, 10/101-102; Elmalılı, 4/2443.)

Bu sure aynı zamanda es-seb’u’t-tıval (yedi uzun sure) diye isimlendirilen ve Bakara ile başlayıp Enfal-Tevbe ikilisiyle son bulan ve hemen hemen kendi aralarında bir bütünlük gösteren sureler grubunun da sonuncusudur. Nitekim Tevbe suresinin son ayetlerinde (ayet 124-127) Bakara suresinin baş taraflarında (ayet 6-20) işlenen konuya yeniden dönülmekte ve “kalplerinde hastalık bulunan ikiyüzlü kimselerin” problemi tekrar ele alınmaktadır.

Tevbe suresinin büyük bir kısmı Tebük savaşı, şartları ve cereyan eden olaylar üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda surede genel hatlarıyla yaptıkları antlaşmalara bağlı kalmayan düşmanlarla ilişkilerin kesilmesi, antlaşmalara bağlı kalanlara karşı vefa gösterilmesinin gerekliliği, Mescid-i Haram ve çevresinin putperestlerden arındırılması, Tebük seferine hazırlık, Tebük seferi öncesi ve dönüşü sırasında münafıkların sergilediği ikiyüzlü tavırları, ehl-i kitapla olan ilişkiler, cizye ve zekât hükümleri, bedevi Arapların dinî bildirimler karşısındaki tavırları, yaptığı kötülüklerden samimi pişmanlık duyanların tövbelerinin kabulü hususunda Allah’ın ne kadar lütufkâr olduğu, Hz. Peygamber’e destek olan ilk Müslümanların ve onların yolunu izleyenlerin Allah katındaki mertebeleri, Kur’an’ın Müslümanlar üzerinde oluşturduğu etki ve Hz. Peygamber’in Müslümanlar adına duyduğu kaygı ve onun müminlere karşı engin şefkati ve rahmeti, bu gerçekleri görmezden gelenlere karşı Allah’a sığınmanın ve O’na güvenip dayanmanın gerekliliğine işaret edilmektedir. (İbn Âşûr, 10/99-102.)

Tevbe suresinde yer alan ayetleri, Müslümanların hâkimiyetinin ilan edilmesi, münafıkların ve samimi müminlerin özelliklerinin anlatılması şeklinde üç bölümde değerlendirmek mümkündür. “Allah ve Resulü’nden, antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere karşı fesih bildirimidir!” diye başlayan surenin ilk ayetlerinde, Müslümanlarla müşriklerin dinî, siyasi ve sosyal konumlarının bundan böyle tamamen birbirinden ayrılacağı ifade edilir. Bunun yanında putperestlikten vazgeçip iman eden, namazı kılıp zekât veren herkes, bundan böyle dokunulmazlığı elde edecek, kendi inancına bağlı kalmakla birlikte Müslümanların beldesine -seyahat maksadıyla- girmek isteyenlere de eman verilecektir. (ayet 1-6)

Daha sonra gelen ayetlerde ise müşriklerin Müslümanlara karşı içten davranmadıkları, ahit ve antlaşmalarına uymadıkları zikredilir. Bununla birlikte gittikleri yoldan vazgeçip iman etmeleri, namaz kılıp zekât vermeyi kabul etmeleri durumunda Müslümanların din kardeşleri sayılacakları, ancak antlaşmaları bozup İslam dinine dil uzatmaları hâlinde savaş ilan edileceği bildirilir. Bu arada küfür ve inkârda ısrar eden müşriklerin manevi kire bulanmaları yüzünden Kâbe’ye yaklaşamayacakları ve onun hizmetinde bulunamayacakları, bu hakkın Allah’a ve ahiret gününe iman edip namaz kılan, zekât veren ve Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmayanlara ait olduğu belirtilir. Daha sonra İslam’ın yayılıp yerleşmesi ve gönüllerde hâkimiyet kurması için elden gelen tüm gayretin sarf edilmesinin önemi üzerinde durulur. Ebedî huzur ve mutluluğa ise ancak bu niteliklere sahip olan kişilerin erişeceği vurgulanır. Ayrıca Yahudi din âlimlerinden ve Hristiyan din adamlarından birçoğunun, dini istismar etmek suretiyle haksız kazanç elde ettiklerine ve bu şekilde sağladıkları güçle insanları Allah’ın gösterdiği yoldan alıkoyma çabası içinde olduklarına dikkat çekilir. (ayet 7-36) Bu ayetlerden itibaren surenin sondan ikinci ayetine kadarki kısmının (ayet 38-127) temel konusu Tebük Seferi’dir. Bu bölümde müminler aktif bir biçimde cihada katılmaya teşvik edilmiş, geride bırakacakları mal mülk kaygısı, nifak ve iman zayıflığı ve ihmallerinden dolayı canlarını Allah yolunda feda etmekte tereddüt gösteren ve işi ağırdan alanlar ise şiddetli bir şekilde kınanmıştır. (ayet 38-41)

Daha sonra gelen ayetlerde münafıkların niteliklerinden ve çevirdikleri entrikalardan söz edilmekte, Allah’a, Resulü’ne ve ahiret gününe inanmadıkları, namaza üşenerek geldikleri, toplum yararına yapılması gereken harcamaları istemeyerek yerine getirdikleri bildirilir. Ayrıca onların, Hz. Peygamber’in Tebük Seferi ile ilgili kararı karşısındaki tavırlarına, bu sefere katılmamak için mazeret ileri sürenlerin ve bazı art niyetlerle sefere katılanların gerçek yüzlerine geniş bir biçimde temas edilir. Devamında kendilerini mümin olarak gösteren bu ikiyüzlü insanlarla birlikte yaşamak zorunda kalan Müslümanlara, onlara karşı dikkatli ve uyanık olma çağrısı yapılır. (ayet 42-70) Sonra gelen ayetlerde ise mümin erkek ve kadınların temel niteliklerine değinilerek onların iyiliği emredip kötülükten sakındırdıkları, namaz kılıp zekât verdikleri, Allah’a ve Resulü’ne itaat ettikleri, bunun sonucunda Allah’ın rahmetine, cennet nimetlerine ve en büyük mutluluk olan Allah rızasına kavuşacakları anlatılır. (ayet 71-72) Surede Hz. Peygamber’in münafıklar için hiçbir şekilde af dilememesi ve onlar için dua etmemesini ifade eden ayetlerin ardından, Tebük Seferi’ne katılmamak için bahaneler uyduran, özellikle havaların aşırı sıcak olduğu gerekçesine sığınan, üstelik müminleri de sefere çıkmaktan caydırmaya çalışan münafıkların akıbetlerinin çok acı olacağı belirtilir. (ayet 73-85)

Surenin son bölümünde, Tebük Seferi’ne tembellikleri nedeniyle katılmayan müminlerin durumu ele alınır ve günahlarını itiraf eden üç kişinin affedileceği müjdesine yer verilir. Bu çerçevede hastalık veya güçsüzlüklerinden dolayı ayrıca mali imkânları bulunmadığından Tebük Seferi’ne katılamayanların vebalinden söz edilemeyeceği belirtilir. İslam’ı ilk benimseyen muhacirlerin, ensarın ve bu iki zümreye güzellikle uyan bütün Müslümanların büyük nimetlere nail kılınacağı beyan edildikten sonra, nifak ehlinin Müslümanlara zarar vermek düşüncesiyle Kuba Mescidi’nin karşısında yaptırdıkları Dırar mescidine temas edilerek Resulüllah’a o mescide hiçbir şekilde girmemesi emredilir. (ayet 91-110) Sonra gelen ayetlerde, müminlere hitap edilerek Allah’a karşı saygılı davranmaları ve sadakat sahibi kimselerden ayrılmamaları istenir. Müminlerin İslam’ı yayarken karşılaşacakları zorlukların, çekecekleri zahmetlerin, yapacakları mali fedakârlıkların Allah nezdinde salih amel kabul edileceği belirtilir. (ayet 111-121) Diğer yandan müminlerin tamamının sefere çıkmaması ve bazı grupların geri kalıp dinî hükümleri öğrenmesi için kendilerini ilme adamalarının gerektiği vurgulanır. (ayet 122) Ardından yine münafıkların bazı tavırlarına işaret edildikten sonra bütün Müslümanlara hitap edilerek kendi içlerinden kendilerine bir elçinin geldiği, onun Müslümanların sıkıntıya düşmesinden büyük üzüntü duyduğu, herkesin hidayete kavuşmasını şiddetle arzu ettiği, müminlere karşı çok şefkatli ve çok merhametli olduğu ifade edilir. (ayet 123-128) Sure, Allah ve Resulü’nden bir bildirimle başladığı gibi yine Cenab-ı Hakk’ın Resulü vasıtasıyla insanlığa yaptığı genel bir uyarı ile büyük arşın sahibinin yegâne ilah olan Allah olduğu, O’na dayanıp güvenmenin gereği vurgulanarak sona erer. (ayet 129)

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:00:00 ÖÖ]


Muallim - Öğretmen - Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:54:03 ÖÖ]


Dar Günlerin Adamı Hz. Osman Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:18:19 ÖÖ]


İhlas ve Samimiyet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:13:16 ÖÖ]


Zekat İslam’ın Köprüsüdür Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:09:53 ÖÖ]


Kurtuluş İslâm’dadır Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:58:52 ÖÖ]


Tevhid ve İstikâmet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:55:38 ÖÖ]