Kur'ân'da Konuşma Kavramı ve Konuşma Adâbı
Konuşma kavramı, Kur’ân’da en fazla bulunan kavramlar arasında gelmektedir. Kur’ân Allah Teâlâ’nın bütün insanlığa hitap eden yüce kelâmı olduğu için, baştan sona kadar bir yönüyle Allah Teâlâ’nın konuşması diyebileceğimiz, O’nun ezelî sözü olduğunu hissettiren bir üslub-u âlî üzere O’nun konuşmalarını ihtiva eder. Allah Teâlâ Kur’ân’da Peygamberimize ve bazı peygamberlere hitap ederken, aynı zamanda geçmiş zamandaki bazı yaşanmış hadiseleri veya gelecek zamanla ilgili olacak bazı olayları da haber verir. Bu yüzden konuşma kavramı Kur’ân’da çok geniş olduğu için bu makalede, öncelikle Kur’ân’da konuşma hadisesiyle meşhur olan yani Allah Teâlâ’nın bizzat kendisiyle konuştuğu Hz. Musa (a.s.)’dan ve beşikte iken konuşması ile meşhur olmuş Hz. İsa (a.s.)’dan, konuyla ilgili ayetlerden bahsedeceğiz. Daha sonra Kur’ân’da konuşma âdâbına değinip ilgili ayetleri sıralayarak konuyu tamamlamış olacağız.
Kur’ân’da Konuşma Kavramı
İnsanoğlunu diğer varlıklardan farklı ve üstün kılan temel özelliklerden birisi de konuşma vasfıdır. Bu vasıf insanın en önemli iletişim aracıdır. İnsanın kendini ifade etmesi ve diğer varlıklarla iletişim kurması ancak konuşma kabiliyetiyle mümkündür. Bu kabiliyet, bütün dillere hâkim olan ve bütün dillerin gücü elinde olan Allah’ın insanlara verdiği özel ve üstün yeteneklerden birisidir. İnsanlık tarihi kadar eski olan konuşma olgusu ve söz sanatı, tarihi süreçte insanlarla birlikte değişerek gelişmiş, olgunlaşmış ve önemini korumuştur.1
Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim de, insana verilmiş varlık nimetinden hemen sonra bu kabiliyete vurgu yapar ve şöyle buyurur: ’Rahman, Kur’ân’ı öğretti, insanı yarattı ve ona beyanı (konuşmayı) öğretti.’2
İnsanın kendisine ihsan edilen konuşma nimetini kullanırken çok dikkatli olması, nasıl konuşacağını iyi düşünmesi ve bazı âdâba riayet etmesi gerekir. Çünkü sarf edeceği sözler, hem kendi lehinde birçok hayra ve olumlu sonuçlara sebep olabilir hem de aleyhinde birçok olumsuz neticeleri elde etmesine yol açabilir. Bu duruma özellikle Kur’ân’da dikkat çekilerek şöyle buyrulur:
’Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti). (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer. Allah Teâlâ sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar.’3
Bu ayetlerde güzel söz, güzel ağaca benzetilmektedir. Çünkü ağacın diri kalması için nasıl sulanmaya, bakılmaya ihtiyacı varsa, bunlar bulunmadan kurursa, kalpteki iman ağacı da böyledir. Eğer sahibi faydalı ilim, sahih amel, zikir ve tefekkürle her zaman bakıp onu gözetmezse kuruyabilir. Bir hadis-i şerifte: ’Muhakkak ki iman, birinizin içinde eski elbisenin eski(yip yıpran)dığı gibi elbette eskir (ve yıpranır). Şu halde Allah’tan imanı kalplerinizde yenilemesini (tazelemesini) isteyin.’4 buyrularak bu gerçek dikkatlerimize sunulmuştur.
Ayrıca güzel ağacın ürünü faydalı meyve olduğu gibi güzel sözün meyvesi de güzel ameldir. Müfessirlerin açıklamalarına göre güzel sözden maksat, kelime-i şehadettir. Bu kelime dışta ve içte daima güzel amellerin meydana gelmesine sebep olur. Allah’ın razı olacağı her güzel iş, bu kelimenin meyvesidir. Aşağıdaki ayette geçen ’kötü kelime’ye gelince o da, en başta küfürdür yani Allah’ı inkar etmektir. Bunun gibi gönül kırıcı, insan onurunu zedeleyici her türlü kaba ve kötü sözler de bu mânânın içerisine dahildir.
Bu kötü sözler her türlü fitnenin, fesadın, felaket ve musibetin kaynağıdır. Kötü söz, hem dünyada, hem de ahirette insanın felaketlere sürüklenmesine sebep olur. Dolayısıyla ayetlerde kötü söz, kötü bir ağaca teşbih edilmiştir.5
Kur’ân-ı Kerim’de bu ayetlere benzer birçok ayet konuşmanın ve sözün önemine değinirken inceliklerinden ve adaplarından da bahseder. Onlara geçmeden önce Kur’ân’da konuşma kavramıyla ilgili olarak öne çıkan iki peygamberden ve onların konuşma ile ilgili hadiselerinden bahseden ayet-i kerimelerden bazılarına değineceğiz.
Hz. Musa (a.s.)
Peygamberlik görevinde tebliğ ve irşadın en güzel bir şekilde gerçekleşmesi için konuşma faktörünün ne kadar önemli bir unsur olduğu bilinmektedir.6 Hz. Musa’nın bunun bilincinde olarak: ’Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimdeki düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar.’7 şeklinde yaptığı dua ve yine ’Kardeşim Harun’un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder.’8 şeklinde yaptığı diğer duaya karşılık Allah’ın bu taleplerini kabul etmiş olması ve Allah Teâlâ’nın onunla bizzat konuşması ve ona ’Kelîmullah’9 unvanı verilmiş olması konuşma konusunda Kur’ân’da en önde gelen peygamberin Hz. Musa (a.s.) olduğunu göstermektedir.10
Beşikte İken Konuşan Hz. İsa (a.s.)
Kur’ân’da henüz yeni doğmuş bir bebekken konuşan ve bu konuşma hadisesiyle meşhur olmuş bir diğer peygamber İsa (a.s.)’dır. Nitekim Meryem suresinin 29-34. ayetlerinde ifade edildiği gibi, Hz. Meryem, Hz. İsa’yı dünyaya getirince, onun iffetinden şüphelenen kavmine karşı, susma orucu tuttuğundan dolayı yeni doğan çocuğu sorularına cevap vermesi için işaret etmiş ve Hz. İsa, Allah’ın kudretiyle konuşmaya başlamış, şu sözleri söylemiştir: ’Ben, Allah’ın kuluyum. O, bana Kitab’ı verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.’11
Kur’ân Ayetlerinde Konuşma Âdâbı
Kur’ân-ı Kerim’de güzel konuşmanın önemi birçok ayette vurgulanmıştır. Konuşmanın hitap edilen kişilere göre güzel, doğru, ma’ruf, yumuşak ve gönül alıcı gibi olması da ayetlerde özellikle belirtilmiştir. Müslümanlar için konuşmada dikkat edilmesi gereken incelikler veya birer âdâp olarak uygulanması istenen bu davranışlar ve ilgili ayetler şunlardır:
- İnsanlara güzel söz söylemek
’Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve ’İnsanlara güzel söz söyleyin…’ diye emretmiştik.’12
- Sözün en güzelini söylemek
’Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.’13
- Doğru söz söylemek
’Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.’14
- Ma’ruf (güzel) söz söylemek
’Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, acelesi de yoktur.’15
- Tatlı söz söylemek
’Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ’üff!’ bile deme; onları azarlama; ikisine de tatlı söz söyle.’16
- Yumuşak söz söylemek
’Sen ve kardeşin birlikte âyetlerimi götürün. Beni anmayı ihmal etmeyin. Firavun’a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.’17
- Gönül alıcı söz söylemek
’Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle.’18
Rivayete göre Bilâl, Suheyb, Mehca’ ve Habbâb gibi yoksul sahabe, Hz. Peygamber’in yardımı ile geçinirlerdi.
Rasûlullah (s.a.v.), onlara verilecek bir şeyleri olmadığı zaman, mahcubiyetinden ötürü söyleyecek bir söz bulamaz, yüzünü başka tarafa çevirir, fakat onların ihtiyaçlarını gidermek için Cenâb-ı Hakk’ın kendisine imkan vermesini dilerdi. İşte bu ayet-i kerimede, Rasûlullah’a bu gibi insanlara bir şeyler veremeyecek bile olsa, hiç olmazsa ’Allah, bize de, size de bol rızık versin’, ’Allah sizleri mesut ve müreffeh kılsın’ gibi sözlerle onların gönüllerini alması gerektiği hatırlatılmaktadır.
- Hikmetli söz söylemek, güzel nasihatlerde bulunmak
’(Rasûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.’19
Bu ayetteki mesaja dikkat edildiğinde Hakk’a davet açısından insanlar üç sınıfa ayrılabilir. Bunlar:
1. Akl-ı selim sahibi ve eşyanın hakikatini öğrenen araştırıcı âlimler. Davette ’hikmet’ ile davranma bunlar içindir. Zira hikmet, kesin olan delillerdir.
2. Halkın çoğunluğunu teşkil eden ve henüz sağlam fıtratını koruyan orta sınıf. Güzel öğüt bunlar içindir.
3. Mücadeleci, inatçı ve düşman kimseler. Mücadele yolunun en güzeliyle davet edilmesi istenenler de bunlardır. Zira unutmamak gerekir ki, Allah Hz. Musa’nın Firavun’a bile yumuşak sözle davette bulunmasını emretmiştir.
- Tesirli ve ikna edici söz söylemek
’Onlar Allah’ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında beliğ (tesirli) söz söyle.’20
- Cahil insanlarla tartışmamak, onlara ’selam’ verip, geçip gitmek
’Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) ’Selam!’ derler (geçerler).’21
- Yalan söze şahitlik etmemek, boş sözlerden vakarla uzaklaşmak
’(O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler.’22
’Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.’23
- Boş ve lüzumsuz konuşmalara dalmamak
’İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır (onunla devamlı meşgul olur) İşte onlara rüsva edici bir azap vardır.’24
- Yalan sözden çekinmek (pislikten ve putlardan çekinildiği gibi)
’Durum böyle. Her kim, Allah’ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının; yalan sözden sakının.’25
- İnsanların batıl da olsa inançlarına sövmemek
’Allah’tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah’a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir.’26
- Yap(a)mayacağı sözü söylememek, verilen sözü muhakkak yerine getirmek
’Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.’27
- Her söylenilen sözün kayıt edildiği bilinciyle, düşünerek dikkatli konuşmak
’İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.’28
- İyiliği emredecek, kötülükten vazgeçirecek şekilde konuşmak
’Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.’29
- İnsanları küçük görerek, yüzünü insanlardan çevirmemek
’Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.’30
- Sesini alçaltmak (ses tonunu ayarlamak, insanlara bağırmamak)
’Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.’31
- Makamı büyük insanların veya âlimlerin yanında sesini yükseltmemek
’Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir. Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah’ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.’32
Bu ayetlerde Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) huzurunda yüksek sesle konuşmak yasaklanmıştır. Ayetteki emrin, Allah Rasûlü’nün vefatından sonra O’nu temsil eden kişiler veya O’nun varisi olan âlimlerin huzurunda da tatbikinin, işârî mânâda gerekli olduğunun anlaşılması mümkündür.
- Konuşurken insanlarla alay etmemek ve onlara lakap takmamak
’Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.’33
- Topluluk içinde gizli konuşmamak
’Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman günahı, düşmanlığı ve Peygamber’e karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik ve takvâyı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah’tan korkun. Gizli konuşmalar şeytandandır. Bu, iman edenleri üzmek içindir. Oysa şeytan, Allah’ın izni olmadıkça, müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah’a dayanıp güvensinler.’34
- Gelecekle ilgili konuşurken ’İnşallâh’ ifâdesini kullanmak
’Hiçbir şey için ’Bunu elbette yarın yapacağım’ deme. Ancak ’Allah dilerse (yapacağım de).’ Unuttuğun zaman Allah’ı an ve ’Umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana eriştirir.’ de.’35
- Konuşma âdâbı gibi dinleme âdâbına da dikkat etmek
’Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir.’36
’O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.’37
Allah Teâlâ insana iki kulak, bir ağız vermiştir. İnsan iyi bir dinleyici olmalı ki güzel konuşabilsin. Kulak, hayırları dinleyip öğrenmek, Allah ve Rasûlü’nün, anne-babanın ve hocanın nasihatlerini, emirlerini güzelce dinleyip itaat etmek için lütfedilmiştir. Allah’ın âyetleri de işiten ve dinleyen kimseler içindir. Yalan sözü, dedikoduyu, gıybeti, insanı günaha götüren konuşmaları, başkalarının gizliliklerinin dinlenmesi onun aleyhinedir. Bunlara da ayet-i kerimelerde dikkat çekilmiştir.
Her şeyi dinlemek, her işittiğini de söylemek çoğu zaman insanı hataya sürükler. Konuyu, bu hakikati kısaca özetleyen Hz. Peygamber’in (s.a.v.) şu hadis-i şerifini zikrederek bitirelim:
’Her işittiğini söylemesi, kişiye yalan olarak yeter.’38
----------------------------------------------------------------------------------------------
1 Şeker,, Necmeddin, Sözlü İletişimde Nebevî Metot Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Konuşma Üslubu ve Adabı, Toplum Bilimleri Dergisi, Sayfa 112, Temmuz - Aralık 2011, Sayı: 5 (10).
2 er-Rahmân, 55/1-4.
3 İbrâhîm, 14/24-27.
4 Taberânî, Kebîr, c.14, s.69, h.no:14668, Mektebetu’bni Teymiyye, Kahire.
5 Bkz., İbrâhîm, 14/24-27.
6 ŞEKER, Necmeddin, a.g.e.sf.112.
7 Tâ-hâ, 20/25-28.
8 el-Kasas, 28/34.
9 Müslim, Îmân, 86, h.no:500.
10 Konuyla ilgili diğer ayetler için bkz., el-Bakara, 2/253; en-Nisâ, 4/164; Tâ-hâ, 20/11-14; en-Neml, 27/8-9; el-Kasas, 28/30; el-A’râf, 7/143.
11 Meryem, 19/30-33.
Konuyla ilgili diğer ayetler için bkz., el-Mâide, 5/110; Âl-i İmrân, 3/45-46.
12 el-Bakara, 2/83.
13 el-İsrâ, 17/53.
14 el-Ahzâb, 33/70.
15 el-Bakara, 2/263.
16 el-İsrâ, 17/23.
17 Tâ-hâ, 20/42-44.
18 el-İsrâ, 17/28.
19 en-Nahl, 16/125.
20 en-Nisâ, 4/63.
21 el-Furkân, 25/63.
22 el-Furkân, 25/72.
23 el-Mu’minûn, 23/3.
24 Lokmân, 31/6.
25 el-Hac, 22/30.
26 el-En’âm, 6/108.
27 es-Saf, 61/2-3.
28 Kâf, 50/17-18.
29 Lokmân, 31/17.
30 Lokmân, 31/18.
31 Lokmân, 31/19.
32 el-Hucurât, 49/2-3.
33 el-Hucurât, 49/11.
34 el-Mücâdele, 58/9.
35 el-Kehf, 18/23-24.
36 el-Hac, 22/24.
37 ez-Zümer, 39/18.
38 Müslim, Mukaddime, 3.