Kur’ân-ı Kerîm’de Sabır
Genel anlamda, meşakkatler karşısında metânetli bir duruş sergilemek şeklinde ifade edebileceğimiz sabır, Kur’ân’ı Kerîm’de yer alan en temel kavramlardan birisidir. Rabbimiz Allah (c.c), mü’minlere, dünya hayatında karşılaştıkları zorluklar karşısında sabretmeleri halinde iki cihan saadetine nail olacakları müjdesini vermektedir.
Kur’ân’ı Kerîm’de, mü’minlerin çeşitli açılardan musîbetlerle imtihan edileceği hakikati bizlere bildirilmektedir.[1]
Kâdir-i mutlak olan Allah (c.c.), bizden önceki ümmetlerin de, peygamberleriyle birlikte, muhtelif vesilelerle imtihanlara tâbi tutulduklarını beyan etmiştir.[2]
Bu bağlamda muhabbet ve musibetin, mü’minlerin üzerine paralel bir şekilde tecellî ettiğini söyleyebiliriz. Bu maksada matuf ayetlerde münderec olan ortak mesaj, sabrın sonunun bir şekilde hüsrandan kurtuluş ve selâmet olacağıdır.[3]
İnsanoğlunun dünyaya gönderilişi, Allah’ın (c.c.) emir ve yasakları karşısında nasıl tavır takınacağının sınanmasına yöneliktir.[4]
Dolayısıyla bir Müslüman, kendisine isâbet eden bir musîbetin Erhamü’r-Râhimîn olan Allah’tan (c.c) geldiği şuurunu hiçbir zaman kaybetmemelidir. Fakat insan fıtratını en iyi şekilde bilen Allah (c.c.), zor durumlarda insanın yalpalamaya meyyal olduğunu da bizlere hatırlatmaktadır.[5]
Bu gibi durumlarda esas olan ise, mü’minin tevekkülünden taviz vermeden vakur bir duruş sergilemesidir.[6]
Sabrın, mü’mini ahirette muvaffak kılacağı gibi dünyada da muvaffak kılacağı Kur’ân’da zikredilmektedir. Meselâ Tâlût ve ordusunun, Câlût ve ordusu karşısında sabırla durmaları sonucu savaştan zaferle ayrılmalarını burada zikredebiliriz.[7]
Âl-i İmran suresinde ise Rabbimiz, Rasûlullâh (s.a.v) ve beraberinde olan mü’minlere sabır ve takva tavsiyesinde bulunmuş ve bunu başardıkları takdirde meleklerle kendilerine destek vereceğini müjdelemiştir.[8]
Enfal Suresinde yer alan iki ayette ise sabreden mü’minlerin kendilerinden sayıca daha fazla olan gruplara galip geleceği ifade edilmiştir.[9] Bu ve benzeri örneklerden anlaşıldığı üzere bir mü’min, dünyevî ve uhrevî muvaffâkiyetin, sabır zırhına bürünmekle gerçekleşeceğini ve Allah’ın (c.c.) her dâim sabreden kullarıyla beraber olduğunu asla unutmamalıdır.[10]
[1] Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele. Bakara 2/155.
[2] Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber mü’minler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı; iyi bilin ki Allah’ın yardımı şüphesiz yakındır. Bakara 2/155.
[3] Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır. Asr 103/1-3.
[4] O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır. Mülk 67/2.
[5] Kuşku yok ki insan pek tatminsiz yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Ama bir iyiliğe nail olduğu zaman da onu herkesten kıskanır. Meâric 70/19-21.
[6] Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz Allah’ınız ve elbette O’na döneceğiz.” derler. İşte bunlar, Rablerinin sürekli destek ve bağışına mazhar olanlardır. Doğru yolda olanlar da bunlardır. Bakara 2/156-157.
[7] Tâlût orduyla birlikte ayrıldıktan sonra, “Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir, ondan içen benden değildir, onu tatmayan eliyle sadece bir avuç avuçlayan müstesna şüphesiz bendendir.” dedi. Onlardan pek azı hariç, sudan içtiler. Kendisi ve kendisiyle olan inananlar ırmağı geçince, “Bugün Câlût ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Kendilerinin Allah’a kavuşacağını bilenler ise: “Nice az topluluk çok topluluğa Allah’ın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir.” dediler. (Tâlût ve ordusu) Câlût ve ordusuna karşı çıktıklarında, “Rabbimiz! Bize sabır ver, sebatımızı artır, inkâr eden millete karşı bize yardım et.” dediler. Sonunda Allah’ın izniyle onları yendiler. Davud da Câlût’u öldürdü. Allah ona (Dâvûd’a) hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti. Bakara 2/249-251.
[8] İnananlara: “Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?” diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle imdat edecektir. Âl-i İmrân 3/124-125.
[9] Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur. Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) iki yüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle (onlardan) iki bin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir. Enfal 8/65-66.
[10] Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki başarıya erişesiniz. Allah ve Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. Enfal 8/45-46; Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir. Bakara 2/153.