KUR’AN’DA İNSAN SAĞLIĞINA GENEL BİR BAKIŞ 1
Kur’an’ı Kerim, insanlığa inen son hayat rehberidir. Müslümanların hayatlarını inşa etmede rehber olarak bilinmesi gereken evrensel değerler bütününün adıdır.
İslam âlimleri Kur’an’ın inişi ile başlayan aydınlanma çağında birçok ilim dalında önemli ilerlemeler kaydettiler. Bunun en iyi örneklerini İslami ilimler, matematik, fen, tıp bilimleri, astronomi gibi alanlarda verdiler. Kur’an’la başlayan bu aydınlanma sürecinin sebebi neydi? Kur’an’ın bu insanların bilgi üretimine katkısı var mıydı? Katkısı varsa bu katkı açılım olarak mı vardı, yoksa içerisinde her şeyin detaylı formülü var mıydı? Göründüğünün ötesinde satır aralarında ayrı bir söylemi olan sırlarla dolu bir kitap mıydı Kur’an? O halde, daha sonraki asırlarda Müslümanların bilgi üretiminde kısırlaşmasının nedeni nasıl anlaşılmalıdır? Kur’an ve bilim konusunda cevaplanmayı bekleyen birçok soru bizi beklemektedir.
Batı’nın Rönesans’la başlayan ve dinin yerini bilimin almaya çalıştığı son yüzyıllardaki macerasında; insanlar ellerinde bulunan bütün müktesebatı bilim dinine onaylatma hastalığına yakalandılar. Bilim insanların yeni tanrısı oldu.
Bilimin onayladığını aldılar, bilimin kendi yöntemi ile saptayamadığı ve onaylamadığı her şeyi; hatta yüzyıllardır gelen dini ve geleneksel birçok özelliklerini terk ettiler. Bu arada bilim tabiî ki, biraz da küstahça kullandığı terazisine Kur’an’ı da koydu ve ölçüp biçmeye başladı. Müslümanların bu süreçte iki farklı tarzı dikkat çekici olmuştur. Bilime uymadığı iddia edilen Kur’ani konularda aşağılık kompleksi ile ya Kur’an bilimsel bulgulara benzetilmeye kalkışıldı veya kaskatı bir savunmayla “sizin bulduğunuz her şey Kur’an’da zaten var idi” türünden bir savunmaya geçildi. Hatta her bilimsel veri artık Kur’an’da aranmaya ve Kur’an bilime onaylatılmaya başlandı. Tarih boyunca süregelen bu sağlıksız Kur’an okuyuşlarının ikisi de yanlış sonuçlar doğurdu. Kur’an okumayı bilmeyenler, duymak istediklerini Kur’an’a söyletti.
Modern bilimin bu baskısı ve her değeri onaylama isteği aşılmadan Kur’an ve tıp üzerine yapılan yorumlar da doğruyu tam yansıtmayacaktır. Ya Kur’an’ı didik didik ederek her tıp bilgisinin izi, ameliyat yöntemlerine kadar Kur’an’da aranacak veya sessiz kalınarak hayal kırıklığı yaşanacaktır. Bu yazıda Kur’an’ı Kerim’in sağlık alanına bakışını ana hatları ile tespit edebilmek için mümkün olduğunca Kur’an’ı zorla konuşturmadan, bilim baskısı altına girmeden sadece Kur’an’ı dinleyerek bazı tespitler yapılmaya çalışılmıştır.
Kur’an’ın bütününe çok genel bir bakışla tıp ve insan sağlığı ile ilgili olarak saptanabilecek bazı bulgular aşağıdaki gibi özetlenebilir:
İnsan sağlığı dinden bağımsız bir alan değildir.
Kur’an kesinlikle bir tıp kitabı değildir ve insan sağlığı ile ilgili olarak sadece çok temel konulara vurgu yapmıştır.
Kur’an’da insanın beden ve ruh sağlığına doğrudan atıf yapan ayet sayısı yaklaşık 30, dolaylı vurgu yapan ayet sayısı ise yaklaşık 200 kadardır.
Medine’de inen surelerde tıp ile ilişkili ayet sayısı Mekke’de inenlere göre daha fazla olarak göze çarpmaktadır.
Kur’an insanın beden sağlığı ile ilgili çok detaylı konulara girmemiştir, ancak iman sağlığı ve bununla bağlantılı olarak da ruh sağlığı ve kişilik bozukluklarına sıklıkla atıflar yapmıştır.
İnsan sağlığı ile ilgili ayetlerde en çok fıtrat, temizlik, dengeli olma ve aşırılığa gitmeme gibi kavramlarla; sağlık alanı diğer hayat alanları ile birlikte ele alınmıştır.
Kur’an’da baskın bir ahiret vurgusu yanında daha silik kalan dünya vurgusunun bir benzeri; beden sağlığı ve iman sağlığı ile ilgili olarak da görülmektedir. Sayılamayacak kadar çok ayette iman sağlığı vurgusu olmasına rağmen sayısı 200’ü bile bulmayan ayetler beden sağlığından söz etmiştir.
Uzun yaşam; Allah’ın insan için önerdiği bir hedef değildir. Uzun yaşama vurgusu birkaç yerde İsrailoğulları’ndan bahsedilirken yerilerek ifade edilmiştir. Asıl olanın ahiret hayatı olduğu sürekli vurgulanmıştır.
Kur’an’da hastalıkların detayına hiç değinilmemiştir. Hastalıklarla ilgili olarak tedavi edici değil, daha ziyade koruyucu hekimlik önerileri daha fazladır. Temizlik, temiz gıda tüketimi (tayyibat), oruç, aşırıya gitmemek, anne sütü, meşru cinsellik gibi ana temalara yönlendirmeler vardır. Kişilik bozuklukları (cimrilik, kıskançlık, iki yüzlülük, korkaklık, takıntı, saplantı vb.) dışında da net bir tedavi reçetesi vermemiştir.
Kur’an’ın tıp alanında söylemedikleri de sonuç elde etmede bizim için önemli verilerdir. Söylemediklerinden yola çıkarak söylenebilecek temel şeylerden birisi; Kur’an tarafından belirlenmiş ana ilkeler doğrultusunda tıp alanında geniş bir hareket alanı, zihni vahiy tarafından inşa edilmiş hekimlere bırakılmıştır.
Kur’an’da sadece beden sağlığından bahseden ayet sayısı oldukça sınırlıdır. Kur’an diğer konularda olduğu gibi insan sağlığını da hayatın diğer alanları ile birlikte (tevhid) işlemiştir. İslam’da dinden bağımsız bir sağlık anlayışı reddedilmiştir. Bu sabiteden yola çıkılarak bazı sonuçlar elde edilebilir. İlki; İslam’da tıp bilimi Allah’tan bağımsız değildir. İkincisi; tıp, hayatın bütününden bağımsız olarak değerlendirilemez. Üçüncüsü; tıbba ait bilginin üretilmesinde ancak İslam’ın genel bakışını kavramış olan hekimler yetkili olabilir. Aksi halde Allah’tan bağımsız olarak üretilen tıp anlamdan uzak olacaktır ve bütün ile uyuşmayacaktır.
Uyulması gereken sağlık kurallarının önemli olanları tavsiye ile bırakılmamış, bilakis dini bir emir veya yasak haline dönüştürülerek insanların kesin olarak bu kurallara uyması sağlanmıştır. Yani insanın sağlığı da dini şemsiye altına alınmıştır. Buna örnek olarak; domuz eti yemek, zina yasağı, beden temizliği, kadın sağlığı verilebilir.
Kur’an’da sağlık alanında en çok yer alan konulardan birisi iman sağlığı ile ilişkilendirilerek öne çıkarılan ruh sağlığıdır. İnançla ilgili sorunlar dolaylı olarak kişilik bozuklukları olarak belirtilmiştir. İnanç sorunu olan insanların bu anlamda sağlıksız kişilik yapısına sahip olduğu sürekli vurgulanmıştır.
Her türlü temizlik ve gıda sağlığı Kur’an’ın en çok üzerinde durduğu konulardandır. Kur’an’da yenilmesi yasaklanan gıdalara yapılan vurgu kadar, helal olan gıdaların toplum tarafından yasaklanması da eleştirilmiştir.
Kadın sağlığına yönelik olarak en temel vurgu, adet döneminde cinsel temas yasağı ve oluşabilecek enfeksiyonların önlenmesidir. Bebek sağlığı ise anne sütü verilmesi ile garanti altına alınmıştır.
Kur’an’ın sağlıkla ilgili olarak temel bakışı yukarıdaki şekilde özetlendikten sonra, konular daha analitik olarak ele alındığında acaba Kur’an detayda bizlere neler söylemektedir? Başka bir deyişle, satır aralarında bulabileceğimiz sağlık bilgileri var mıdır?
Gıda sağlığı konusu Kur’an’ın belki de en sık vurgu yaptığı konulardan birisidir. Öncelikle Kur’an ıstılahında temiz, yararlı ve helal olan tüm gıdalar “tayyibat” kavramı altında toplanmıştır. “Temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılacak… (Araf 157).”, “Hayatın bütün güzel şeyleri size helaldir.” (Enam 4) gibi geniş kapsamlı ayetlerle bozulmamış fıtrata atıf yapılmıştır. Kur’an ile inşa edilmiş bir Müslüman tasavvuru ile anlaşılabilecek bu ayetler bütün helal ve haramların anlaşılmasında anahtar rol oynamaktadır. Somut olarak ise kan, leş, domuz eti, etçil vahşi hayvanların yenmesi, alkol ve uyuşturucu maddeler defalarca vurgulanarak net bir şekilde yasaklanmıştır.
Kur’an’ın insanlara beslenmede özellikle önerdiği bir gıda var mıdır? sorusuna dolaylı olarak şu cevap verilebilir: Kur’an’da gıdaların geçtiği ayetlerin 21’inde (%37) meyve, 12’sinde (%20) tahıl ve diğer bitkisel gıda, 6’sında (% 10) süt (3’ünde anne sütü), 5 yerde kanatlı hayvanlar, 2 yerde balık ve deniz ürünleri geçmektedir. Gıdalardan balık ve kanatlı hayvanlar dışında kalan büyükbaş ve koyun keçi gibi küçük baş hayvanların doğrudan veya dolaylı olarak geçtiği ayet sayısı sadece 7’dir (%12). 4 ayette ise domuz gibi yenmeyecek hayvansal ürünlerden bahsedilmektedir. Yenebilecek helal kategorisindeki gıdalarla ilgili olarak Kur’an’da emir kipi kullanılmayarak, tercih kişiye bırakılmıştır. Kur’an’ın birçok yerinde geçen cennet sahnelerinde en önde gelen gıda; bütün gıda ile ilişkili ayetlerin yaklaşık yarısını içeren (üzüm, hurma, nar gibi) meyveler, diğer bitkisel ürünler (%20), balık ve daha az olarak da et ürünleri (%14) olduğu dikkatimizi çekmektedir. ‘Kur’an’da gıdaların anılma oranları genel bir bakışla bizim beslenmede kullanacağımız gıda dengemizi doğrudan belirler mi?’ sorusuna net bir cevap verememekle birlikte; yapılan araştırmalar insanın temelde organizma olarak bitkisel ürünlere göre tasarlandığını; et proteininin çok az bir miktarının bile insan sağlığı için yeterli olduğunu göstermektedir.
Kur’an’da geçen cennet sahnelerinde istisnasız bahsedilen gıda meyvelerdir. Bu ayetlerde hayvan ürünlerinin adı yok denecek kadar azdır.
Sadece bir yerde kuş etinden bahsedilmektedir. Bu bulgu meyvelerin insan organizması için en faydalı ve en zararsız gıdalardan biri olduğuna dolaylı bir atıf olarak anlaşılabilir. Özellikle bitkisel gıdalarda da tahıl ve zeytin yağı dikkat çekici şekilde öne çıkarılmıştır. Hayvansal ürünlerden süt ve bal özellikle adı sıkça anılan önemli gıdalar olarak dikkatimizi çekmektedir.
Son yıllarda etçil hayvanların yenmesine bağlı olarak oluşan deli dana hastalığı gibi hastalıklara karşı korunmada; ot ile beslenen hayvanların, balık ve tavuğun tüketimi önerilmektedir. Kur’an’da gıda ile ilişkili ayetlerin arka planında meyve ve sebzeye teşvik hemen dikkati çekerken, hayvansal gıdalarda ise teşvik yerine yenmesinin helal olduğu vurgusu ile yetinilmiştir.
Ancak son zamanlarda modern tıbbın tavuk ve balık dışındaki tüm hayvansal gıdalardan kaçış önerisinin Kur’an’da net bir yansıması yoktur. Bu konu tek bir ayetle özetlenebilir: “Allah’ın size helal kıldığı hayatın güzelliklerinden kendinizi yoksun bırakmayın, ama hakkın sınırlarını da aşmayın: Allah, sınırları aşanları asla sevmez.” (Enam 87)
Alkol ve sarhoşluk veren uyuşturucu maddeler net bir şekilde yasaklanmıştır. Niye yasaklandığını anlatmak gereksizdir. Beden ve ruh sağlığını alt üst eden, tüm ailenin psiko-sosyal dengesini bozan alkol Kur’an’da hiç yoruma gerek kalmayacak şekilde doğrudan yasaklanmıştır.
Oruç Kur’an’a önceki şeriatlardan miras kalan insanlığın en eski ibadetlerinden birisidir. Her yıl bir ay beden ve ruh sağlığı için şart koşulmuş önemli bir ibadet olarak Müslümanlara emredilmiş bir sağlık iksiridir. Günümüzde yapılan araştırmalarla orucun her gün yeni bir faydası daha keşfedilmektedir. Kişilik gelişimi, sabır eğitimi, empati yapma gücünü artırma gibi psiko-sosyal faydaları yanında; beyin, sindirim sistemi ve kalp damar sağlığı üzerinde sayılamayacak kadar yararı olan bir ilahi hediyedir oruç.
Günümüzde aşırı yemek yeme ve sonrasında alınan aşırı kiloları verme ile ilişkili olarak diyet yapma modern bir kavram olarak Müslümanların da gündemine hızla girmiştir. Öncelikle belirtilmesi gereken husus şudur ki, oruç bir diyet yöntemi değildir. Kur’an’da doğrudan bir diyet yöntemi bulamayız, ancak, dengeli beslenme, yemede aşırıya gitmeme gibi geniş kavramlar dolaylı olarak bu konuya atıf olarak algılanabilmektedir. Kur’an her konudaki yaklaşımı gibi koruyucu önlemleri (kötü olana yaklaşmama ilkesini) ana eksene almıştır.
Özellikle modern tıbbın günümüz insanına birçok gıdayı (hayvansal yağlar, yumurta sarısı, kırmızı et, tereyağı gibi) yasaklamasının aksine, Kur’an yasaklanmamış her gıdanın yenebileceğini; beslenmede meyve ve bitkisel ürünlerin öne çıkarılması gerekliliğini dolaylı olarak önermektedir. Ancak Kur’an hastalıklara özel gıda kısıtlamasına konu olarak değinmemiş; bu konuyu Müslüman hekimlere bir içtihat alanı olarak bırakmıştır.
Hijyen konusunda Kur’an’da birçok ayet bulabilirsiniz. “Bütün pisliklerden kaçın!” (Müddessir 5) gibi çok geniş anlamlı ayetlerle beden ve ruh hijyenine vurgu yapılmıştır. Hatta elbise temizliği bile dini emirler arasına alınmıştır. Abdest ve gusül gibi temizlik uygulamaları Kur’ani tanımlamalarla farz olan bir ibadete dönüşmüştür. Kur’an’da hijyen de bağımsız bir alan olarak değil, ruh hijyenini de kapsayacak şekilde geniş çaplı olarak ele alınmıştır. Öncelikle her gün 5 vakit elbisemizin dışında kalan ve kirlenmeye açık olan organlarımızın yıkanması (abdest) ile cinsel temas gibi bazı şartlarla zorunlu hale de getirilen ve erişkin bir insanın haftada 2-3 kere uygulaması zaruri hale getirilen tüm vücudun temizlenmesi (boy abdesti) en yaygın bilinen örneklerdir. Cennet ile ilgili ayetlerde insan ve tertemiz sular sürekli birlikte anılmaktadır. Kur’an’da su, cennetin ve güzel olan her şeyin vazgeçilmez bir unsuru olarak zikredilmiştir.
Günümüzde infeksiyon hastalıkları tıbbın en önemli hastalık gruplarından birisidir. İnfeksiyon hastalıklarından korunmada en iyi yöntem hijyendir. Hatta infeksiyon hastalıklarından korunmada en iyi yöntemin el yıkama olduğu en klasik bilgilerden birisidir. Temiz su, temiz gıda (meyve ve bitki), temiz eşler gibi tavsiyeler Müslümanları infeksiyon hastalıklarına karşı koruyan basit ve temel önerilerdir.
Kur’an’da evlilik dışı cinsel ilişkiler yasaklanmıştır. Zira bu tür ilişkiler, bir takım sosyal sorunlar yanında sağlıkla ilişkili önemli sorunların da nedenidir. Günümüzde cinsel yolla bulaşan hastalıklar (hepatitler, AIDS, bel soğukluğu gibi) başlı başına önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hatta rahim ağzı kanserinin en önemli nedeni olan virüsler da cinsel temasla bulaşmaktadır.
Homoseksüelliğin yasaklanmasının temelinde, sosyal olgular yanında birçok bulaşıcı hastalığın (özellikle AIDS) önlenmesi de hedeflenmiştir.
Kur’an’da inşa edilen kişilik yapısı ile insanların doğasında bulunan güvensizlik, şüphe, korku gibi birçok psikososyal hastalığa zemin oluşturabilecek duygular kontrol altına alınmıştır.
Müşrik ve özellikle de münafık kişilik yapısının özde kişilik bozukluğunu da içerdiği ve bunun en iyi tedavisinin iman etmek olduğu sürekli satır aralarında işlenmektedir. Obsesyon (vesvese hastalığı), mükemmeliyetçi kişilik özellikleri, egosantrik kişilik özelliği, cimrilik, gibi birçok kişilik özeliğinin analiz ve çözümlerini Kur’an’da bulabilirsiniz. Kötülüğün kaynağının şeytan olması, insanın özde kötü olmadığı, yapılmış olan hataların tövbe ile düzeltilebileceği gibi kavramlar Müslümanların yaptıkları hatalarla hayattan kopmasını önlemiş ve depresyon gibi pek çok psikiyatrik sorunun önünü kapatmıştır.
Kur’an’da gece ve uyku insan organizmasının dinlenme zamanı olarak belirtilmektedir. Batının geceye bakışının aksine Kur’an’da gece insanın kendi içine dönük, sakin olarak geçirilen, belirli bir uyku periyodu ile birlikte verilmiş bir zaman sürecidir.
İnsan sağlığı ve dua konusu başlı başına ayrı bir makalede ele alınabilecek kadar kapsamlı bir alternatif tedavi yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Dua Kur’an’da insanın Allah ile iletişimi için vazgeçilmez bir araç olarak yer alır. “Dua edenin yakarışına her zaman karşılık veririm” (Bakara 186). Dua hastalıkların ve tedavilerinin Allah’tan bağımsız olarak düşünülemeyeceğini öğretir bize. Hastalıklarda Allah’ın tedavi edici (eş-Şafi) olduğu; hatta hastalığın başka bir şeyin tedavisi için gönderilmiş bir nimet bile olabileceği; insanın hastalığı ile barışık olması gerektiği vurgusu İslam tıbbının batı tıbbından ayrılan en önemli özelliklerinden biridir. Batı tıbbında hasta yapayalnızdır. Bizde ise hastanın en yakınında en büyük tedavi edici olan (eş-Şafi) Allah vardır.
“Derdi veren de, zamanı gelince devayı yaratan da O’dur” anlayışı, bir taraftan hastalığın iyileşme sürecini hızlandırırken, öbür taraftan hastalığı da bir ibadete çevirmektedir.
“Her can ölümü tadacaktır.” Kur’an araştırmalarında en çok merak edilen konulardan birisi de modern insanın en büyük tutkusu olan uzun yaşama dair Kur’an’da bir ipucu veya iksir olup olmadığıdır. Bu soruya verilebilecek cevaplardan birisi; uzun yaşamanın sırları Kur’an’da vurgulanmamaktadır. Ahiret hayatının daha hayırlı olduğu, dünya hayatının oyun ve eğlenceden ibaret olduğu gibi birçok ayet bizim bakışımızı ve konsantrasyonumuzu ahiret hayatına çevirmektedir. Batı tıbbında gördüğümüz ‘uzun yaşa da nasıl ve neye mal olursa olsun, yeter ki yaşa’, hatta ‘başkasının yerine de sen yaşa’ kavramı Kur’an’da yoktur.
Başkaları için yaşamak, başkalarının iyiliği için ölmek; örnek insan olup sonsuza kadar yaşamak; İslam’da daha çok ön plana çıkarılan değerlerdir. Hatta dünya hayatına tutkulu şeklinde bağlı olan İsrailoğulları’ndan eleştirel bir dille bahsedilir.
Bebek sağlığı ile ilgili olarak Kur’an’da çok fazla ayete rastlamayız. Çünkü canlı ayet (anne sütü) bebek doğar doğmaz annenin göğsünden akmaya başlar. Bir cennet ırmağı gibi duru, temiz, faydalı ve sakinleştiricidir. Hem besleyicidir, hem de doğal antibiyotiktir. Hatta bebeklerin ruh sağlığı için de birebir mucizevi bir gıdadır. Kur’an anne-bebek ilişkisini, zaten annelerin fıtratına konmuş olan ve bütün dünya annelerinin uyguladığı doğal ayetlere bırakmıştır.
Sonuç olarak, Allah Kur’an’da insan sağlığının ana parametrelerini vermiş ve detaylı bilgi üretimini; hayatı Kur’an tarafından inşa edilmiş hekimlere bırakmıştır. Hastaların ve hekimlerin bilmesi gereken en temel yaklaşım, insan sağlığının dinden bağımsız bir alan olarak ele alınamayacağı hususudur. Allah şifa verenlerin en iyisidir. Ondan bağımsız bir hastalık ve tedavi düşünülemez.
Bu makale insan sağlığına Kur’an’ın genel bakışını özetlemek için kaleme alınmış bir çalışmadır. Bu çalışmada anılmış olan alt başlıklarla ilgili detaylı analizler, Kur’ani Hayat dergisinin ileriki sayılarında yayınlanacak olan araştırma yazılarının konusudur.
------------------------------------------------------
Kaynakça:
Esed, Muhammed, Kur’an Mesajı, Meal-Tefsir, İşaret Yayınları, İstanbul 2002.
İslamoğlu, Mustafa, Hayatın Yeniden İnşası İçin, Düşün Yayınları, İstanbul 2005.
[1] Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Tıbbi Mikrobiyoloji Profesörü̈ İdris Şahin’in daha önce Kur’ani Hayat için kaleme aldığı bir yazısı okurlarımız için yeniden ktibas edilmiştir.
İdris Şahin