KUR'AN-I KERİM'DEN ÖĞÜTLER 2
Bize, küfür, zulüm, kibir, yalan, riya, iftira ve kin yerine imanı, adaleti, tevazuu doğru sözü, mertliği, sevgiyi ve affı emreden, dünya ve ahiret saadetine kavuşmanın çalışma ve güzel amellerle olacağını öğreten yüce kitabımız Kur'an-ı Kerimde Ankebüt Suresinin 46.ayetinden 56.ayetine kadar şöyle buyuruluyor:
"İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki:
Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur.
Resulüm! İşte böylece sana önceki kitapları tasdik eden bu Kitab'ı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Diğerlerinden de ona iman eden nice kimseler vardır. Ayetlerimizi, ancak kafirler bile bile inkar eder.
Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.
Hayır, o Kur'an, kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde yer eden apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkar eder.
"Ona Rabbinden başkaca mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.
Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.
De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp Allah'ı inkar edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
Senden, azabı çarçabuk getirmeni istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.
Evet senden azabı çarçabuk getirmeni istiyorlar. Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kafirleri çepeçevre kuşatacaktır.
O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah onlara:
"Yaptıklarınızın cezasını tadın!" diyecektir.
Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim arzım geniştir. O halde nerede güven içinde olacaksanız orada yalnız bana kulluk edin."
Ankebüt Süresi Ayet 46, 56.
KUR'AN-I KERİM'DEN ÖĞÜTLER 3
Bugün hutbemde sizlere, sözlerin en güzeli ve en yücesi olan Allah'ımızın ilahi buyruklarından bir demet sunacağım.
Bu ayetler, Kur'an-ı Kerim'in Hüd süresinin ilk 16 ayetidir. Bu süre Mekke'de nazil olmuştur.
Şimdi can kulağıyla, bu ayeti kerimelerin Türkçe anlamını dinleyelim:
"Elif. Lam. Ra. Bu sana indirilen, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış. Sonra da açıklanmış bir kitaptır.
De ki: Bu Kitap Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. Şüphesiz ki ben, onun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.
Ve Rabbinizden mağfiret dilemeniz, sonra da ona tevbe etmeniz için indirildi. Eğer bu emrolunanları yaparsanız, Allah sizi, tayin edilmiş bir süreye kadar güzel bir şekilde yaşatır, fazlasını yapan herkese de iyiliğinin karşılığını verir. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.
Dönüşünüz yalnız Allah'adır. O, her şeye kadirdir.
Bilesiniz ki, onlar Peygamberden, düşmanlıklarını gizlemeleri için göğüslerini çevirirler, gönüllerinden geçeni gizlerler.
İyi bilin ki, onlar elbiselerine büründükleri zaman dahi, Allah onların gizlediklerini de, açığa çıkardıklarını da bilir. Çünkü O, kalplerin özünü bilendir.
Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerindedir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekanı bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta, levh-i mahfuz'dadır.
O hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki, Resulüm!: "ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz" desen, kafir olanlar derhal "Bu, açık bir büyüden başka bir şey değildir" derler.
Andolsun ki, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka "Onun gelmesini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.
Eğer insana tarafımızdan bir rahmet, nimet tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz va nankör olur.
Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette "Kötülükler benden gitti" der. Çünkü o, bunu derken şımarıktır, kibirlidir.
Ancak musibetlere sabredip güzel iş yapanlar böyle değildir. İşte onlar için bir bağış ve bir büyük mükafat vardır.
Belki de sen müşriklerin: "Ona gökten bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!" demelerinden ötürü sana vahyolunan ayetlerin bir kısmını duyurmayı terk edeceksin ve bu yüzden ruhun daralacaktır. İyi bil ki sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.
Yoksa, "Onu (Kur'an'ı) kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi yardıma çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on süre getirin.
Eğer onlar size cevap veremiyorlarsa, bilin ki, o ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka tanrı yoktur. Artık siz müslüman oluyor musunuz?
Kim, yalnız dünya hayatını ve zinetini istemekte ise, işlediğinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.
İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; dünyada yaptıkları da boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler zaten batıldır.
------------------------------------------------------
1- Hud Süresi Ayet: 1-16