Kur’an İle Hükmetmek
Âlemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle şöyle buyurur :
Sana da, önündeki Kitap(lar)ı doğrulayıcı ve Ona bir şahit-gözetleyici (müheymin) olarak Kitab (Kurân)ı indirdik. Öyleyse aralarında Allahın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların hevâ (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir minhac (yol-yöntem) kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı. Ancak (bu) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allahadır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir. (5/Mâide, 48)
Kuran-ı Kerim, en son ilâhî kitap
Kendinden önce Allah tarafından inzâl olunan ilâhî kitapları tasdik eden ve onlara şahit olan Rabbimiz Allah Teâlânın Kitabı
Ona katıksız iman edenlere hidayet rehberi olan Kuran-ı Mescid, Allahın katından indirilmiş ve Allahın koruması altındadır.
Elif, Lâm, Mîm. Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakîler için yol gösterici bir kitaptır.(2/Bakara, 1-2)
Hiç şüphesiz Zikri (Kurân-ı) biz indirdik, onun koruyucuları da gerçekten biziz. (15/Hicr 9)
İnsan kullarını yalnızca ve şirk koşmadan kendisine ibadet etsinler diye yaratan Allah Teâlâ, aralarında hükmetsin ve insanlar ona uysunlar diye Kurân-ı Kerimi indirdi.
Biz onu ( Kurân-ı), hak olarak indirdik ve O, hak ile indi. Seni de, yalnız bir müjde verici ve uyarıp korkutucu olarak gönderdik. Onu bir Kurân olarak, insanlara dura dura okuman için (bölüm bölüm) ayırdık ve onu safha safha bir indirme ile indirdik. (17/İsra,105-106)
Öyleyse aralarında Allahın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların hevâ (istek ve tutku)larına uyma! diye buyuran Rabbimiz Allah Teâlâ, en son Nebîsî ve en son Rasulü Muhammed (sav)e hitaben, Onun sıfatında bütün ümmetin yetkililerine hitaben, insanların arasında Allahın indirdiğiyle hükmetme emrini vermektedir. Çünkü Kurân, insanların arasında hükmetmek ve onlara hakim olmak için indirilmiştir.
Biz Kitab (Kurân)ı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan
bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik. (16/Nahl, 64)
Şu hâlde, sana vahiy edilene sımsıkı tutun. Çünkü sen, dosdoğru bir yol üzerindesin ve şüphesiz O (Kurân), senin ve kavmin için gerçekten bir zikir (şeref)dir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (43/Zümer, 43-44)
Bu ümmet, vahiyden yani Kurândan sorulacaktır. Çünkü Kurân-ı Kerim, insanlara egemen olmak ve aralarında hükmetmek için indirilmiştir. Ümmet, gerek kendi aralarında, gerekse diğer insanların aralarındaki ihtilâfları ne ile çözmekte ne ile yönetilmekte? Allahın hükümleri olan Kurân ile mi, yoksa tağutî ve beşerî hükümlerle mi? Bu, mutlaka sorulacaktır.
Rabbimiz Allah Teâlâ, mümin Müslüman kullarına, Rasulü Muhammed (sav) aracılığıyla vahiy ettiği Kurâna sımsıkı sarılmaları emrini vermiştir. Onlar, Kurân-ı Kerimden başka bir dûstur edinemez ve Kurândan başka bir hayat kitapları olamaz. Kurân-ı Kerim, onlar için bir zikir, bir şeref ve yegane hayat rehberidir. Kurândan başka bir hüküm Kitabına asla itibar edemez, hele hele tağutî düzenlerin Kurânın yerine geçmesi için gündeme getirdiği dûsturlara asla uyamazlar. Çünkü tağutî yasalar, vahyi reddeden şirk ve küfür zihniyetlerinin hevâlarını ilâhlaştırarak yaptıkları ve egemen olarak yürürlüğe soktukları yasalardır.
Rabbimiz Allah Teâlâ; Sana gelen haktan sapıp onların hevâ (istek ve tutku)larına uyma! diye emretmiş, başta Rasulüllah (sav)i ve ümmetini uyarmıştır.
Kendi istek ve tutkularına (hevâsına) ilâh edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler. Hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı)dırlar.(25/Furkan, 4344)
İsmi ve yapısı ne olursa olsun, bütün gayr-ı İslâmî anlayışlar, ideolojiler, düzenler ve siyasî yapılar, hevâların ilâhlaşması sonucu ortaya çıkmış, insanın ilâh ve rab kabul edildiği, insanın insana kul olduğu sistemlerdir. Bu tağutî sistemlerde, insan insanın kulu ve insan insanın rabbi olmuştur
Yegâne hayat nizamı İslâm, insanı, insana kul olmaktan kurtarıp, Âlemlerin Rabbi Allaha kul yapmaya gelmiş ve aynı zamanda asla hakkı ve haddi olmadığı halde insanların başına rab ve ilâh kesilmiş olan tağutları da bu ruhsal hastalıktan kurtararak Allaha kul olmalarını sağlanmak için mücadele etmektedir.
İnsanların arasında hükmetmek üzere indirilmiş olan hidayet kitabımız Kuran-ı Kerim, insanları dosdoğru yola sevk eden, o dosdoğru yol üzerinde sabit kalmalarını sağlayan, kendilerine huzur, mutluluk, barış getiren ve zulmü giderip adâleti sağlayan ilâhi mesajdır!..
Bundan dolayı hayatın bütününe Kuran-ı Kerim hâkim olmalı, hayatı kuşatmalı ve Kurânın dışındaki tüm tağutî dûsturlar reddedilmelidir. Sadece Kurân ile hükmedilmeli ve tağutların hevâlarından kaynaklanan hükümler kesinlikle uygulanmamalıdır.
Bu, Rabbimiz Allahın kati emridir.
Aralarında Allahın indirdiğiyle hükmet ve onların hevâlarına uyma. Allahın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmak isteklerinden sakın. Şayet yüz çevirirlerse,bil ki Allah, bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz insanlarsın çoğu fasıklardır. (5/Mâide 49)
Rabbimiz Allah Teâlâ, hayat kitabımız Kurânın Mâide Sûresinin 48 ve 49. ayetlerinde tekrar tekrar şu emri vermektedir : Onların hevâlarına uyma!
Hevâlarını, yanı istek ve arzularını ilâhlaştıranların, vahyi bir tarafa bırakanların, Kurânı yaşanan sosyal hayata asla karıştırmayanların, Onu hayatının dışına itenlerin hevâlarına uyma ve onlara asla itaat etme.
Çünkü onlar, Tevhidin yerine şirki, imanın yerine küfrü, hakkın yerine batılı ve İslâmın yerine tâğutî düzeni tercih edip kabullenmiş ve bunu kendilerine din edinmişlerdir. Bu batıl, bu şirk ve bu sapık dinleri uğrunda çalışmakta, mallarıyla canlarıyla dinlerinin gereğini yapmaktadırlar. Her muvahhid mümin, Rabbleri Allahın kendilerine emredip öğrettiği gibi davranmalı ve : Sizin dininiz size, benim dinim bana (109\Kâfîrun, 6) deyip kesin tavrını sergileyerek safını netleştirmelidir.
O, Kurân-ı Kerimi hayat kitabı olarak kabul etmeyenler, O, Allahın hükümlerini hayata egemen olmasını istemeyenler, O, kendilerini egemen oldukları toplumlarda rab ve îlâh sayanlar, O, Allahın kullarını kendilerine kul edenler, O, yeryüzünün tağutları olanlar, bu sapık ideolojileri, hâl ve hareketleriyle yeryüzünü ifsâd etmektedirler. Kim onların hevâlarına uyacak olursa, bu sapmanın ve bu bozulmanın girdabına yakalanır, dünyada da, ahirette de rezil, zelîl ve perperişan olur.
Eğer hak, onların hevâ (istek ve arzu) larına uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı, (23/Mümin, 71)
Kurân ile hükmedilmesini istemeyen ve hevâlarını ilâhlaştıranların hevâları böyle bir felaketin öncüsüdür. Allahın hükümlerinden yüz çeviren azgın fasıklar, Allahın adil hükümlerinin yerine her şeyiyle zulüm olan hükümlerin egemenliğini istemektedirler.
Onlar, hâlâ cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir toplum için hükmü, Allahdan daha güzel olan kimdir? (5/Mâide, 50)
Onlara, hak apaçık olarak gelmişken ve kendileri de hakkı apaçık görüp bilmişken, haktan yüz çeviriyorlar. Onlar, her şeyiyle zulüm, her şeyiyle felaket ve her şeyiyle mutsuzluğun kaynağı olan cahiliye hükmünü istiyorlar. Cahiliyyenin hükmü, insan hevâsı kaynaklı olup şirk ve küfürdür. Cahiliye devri sadece Asr-ı Saadetten önceki devir değildir. Hangi çağ ve hangi devir, o devrin şartlarını taşıyorsa, o cahiliye devridir. Bu geçmişte olduğu gibi, bu çağda da aynı şekilde gündemdedir. Egemen tağutlar tarafından işgal edilen İslam topraklarında terör devletleri kurulmuş, cahiliye hükümleriyle hükmetmekte ve Allahın indirdiklerini reddedip yasaklamaktadırlar. Allahın indirdikleriyle hükmetmeyen egemen tağutlar, Kurânı ve Sünneti sosyal hayattan uzaklaştırmış, yaşanmasını yasaklamış, onun yerine hevâlarından kaynaklanan hükümleri dayatarak, hayat ilkesi hâline getirmişlerdir.
Bunun için Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Kim Allahın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanların tâ kendileridir. (5/Mâide, 44)
Kim Allahın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanların tâ kendileridir. (5/Mâide, 45)
Kim Allahın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanların tâ kendileridir. (5/Mâide, 46)
İşgal altındaki İslam topraklarındaki egemen zalim tağutların esareti altında da olsalar, Mümin Müslümanlar kendi aralarında ve imkânlarının elverdiği ölçüde Allahın indirdiği ile hükmetmeli, amel eylemelidirler. Tağutların hükümleri hükümsüz kalıp Allahın hükümleriyle hüküm olunacak bir seviyeye gelene dek mücadele ve mücahede etmeli, hep beraber Allahın ipi olan Kuran-ı Kerim`e sımsıkı sarılmalı ve egemen tağutlara kesinlikle uymamalıdırlar.
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allahın yolundan şaşırtıp saptırırlar. Onlar, ancak zanna uyarlar ve onlar, ancak zan ve tahminle yalan söylerler. (6/Enâm, 116)
Mümin Müslümanlar hakka uyarlar ve Allahın indirdiğini tabi olup onunla hükmederler. Çünkü yegane Kurtuluş budur.