* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Kur'an'ı Görmezlikten gelme Anlayışı  (Okunma sayısı 470 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

anadolu

  • Ziyaretçi
Kur'an'ı Görmezlikten gelme Anlayışı
« : Eylül 12, 2019, 08:25:40 ÖÖ »
Kur'an'ı Görmezlikten gelme Anlayışı

وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانا فَهُوَ لَهُ قَرينٌ

“Kim, Rahman’ın zikrini görmezlikten gelirse biz onun başına bir şeytan sararız.
Artık o, onun ayrılmaz dostudur.” (Zuhruf, 43/36.)

Malumdur ki bir şeyi görmek için, görme organı olan gözün varlığı tek başına yeterli değildir. Gözün sağlıklı olması gerektiği gibi, sahibi de görmeye istekli olmalıdır. Ayet-i kerime, Kur’an’ı görmezden gelen kimsenin akıbetini beyan etmektedir. Sözü edilen kimse, görmesine bir engel veya gözünde bir hastalık olmamasına rağmen görme zaafı ile maluldür. Hakkı gördüğü halde görmezden gelmektedir. Kur’an’a ilgisizdir; şehevi arzularının peşine takılmış, maddiyata dalmıştır. Dünya hayatı ile aşırı meşguliyetin, dünyalıklara karşı duyduğu hırsın girdabında sürüklenmektedir. Sahip olduklarına güvenerek kendini yeterli addetmesi, onu Kur’an’ın hakikatlerine karşı adeta körleştirmiştir. Sonuçta, Kur’an’a yüz çevirmenin akıbetinden, tuttuğu bu yolun sonunda karşılaşacağı cezadan korkmaz hale gelmiştir. Kur’an’a yönelmekten bir sevap da ummamaktadır. Zira Kur’an ile insan arasındaki mesafe, yanlış bakış açısının sürekliliğine bağlı olarak zamanla aşılmaz bir hal alabilir. Şu ayette de ifade edildiği üzere, insan Kur’an ile arasına kendi elleri ile aşılmaz perdeler koyabilir: Dediler ki: "(Ey Muhammed!) Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz örtüler içerisindedir. Kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim aramızda da bir perde vardır. (Fussilet, 41/5.) Sözü edilen perde, Kur’an ile aralarında hiç bir boşluk bırakmamacasına var olan mesafenin tamamını kaplayan bir perdedir. (Ebu Hayyan, el-Bahru’l-Muhit, IX, 285.)

İnsanın Kur’an hakkında takındığı olumsuz tavır, şeytanı arkadaş edinmekle sonuçlanmıştır. Zira Kur’an ile ilgili bu tutumun sonucu olarak Yüce Allah bu anlayış sahibine bir şeytan musallat eder. Şeytan kendisine her daim eşlik eder, ondan ayrılmaz. Sürekli vesvese verir, kışkırtır, vaatlerde bulunur. Helale mani olmaya, harama yönlendirmeye çalışır; kulluktan uzaklaştırır, isyana teşvik eder. Dünyaya dalışını, heva ve hevesine göre hareket edişini, sapkın fikirlerini kendisine güzel gösterir. Ona, doğru yolda olduğu vesvesesini verir. Böylece taati terk edip isyanı tercih eder, Allah’a isyan mahiyetinde fiilleri işlemekten lezzet alır hale gelir. Ancak Allah Teâla’nın kullara şeytanı musallat etmesi, onların tutum ve davranışlarının sonucu olarak gerçekleşmektedir. Onlar hakkı görmezden gelip ondan uzaklaşmakta, emir ve yasakları ihlal etmektedirler. Allah, buna binaen iman nurunu kalplerinden çekip almakta ve onları yardımsız bırakmaktadır. Hz. Musa’nın Allah’ın elçisi olduğunu bildikleri halde ona isyan edenlerle ilgili olarak; “… Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah, fâsıklar topluluğunu doğru yola iletmez.” (Saf, 37/5.) buyrulmuştur.
Kur’an’a karşı bu ilgisiz tutumda, çevrenin payı da inkâr edilemez. Zira doğru arkadaş, Kur’an ile ilgili doğru bir bakışa vesile olabilirken; yanlış arkadaş insanı Kur’an’dan uzaklaştırabilmektedir. Ayetin tefsiri sadedinde zikredilen bir rivayette, müşriklerin Mekke’deki her bir mümine, onunla ilgilenmesi için bir arkadaşını görevlendirdikleri, bu şekilde onları tekrar putperestliğe döndürmeye çalıştıkları ifade edilmektedir. Bu çerçevede Hz. Ebubekir’i dinden döndürmek için de Talha b. Ubeydullah görevlendirilmiştir. Bir gün Talha, yanında arkadaşları ile beraber Hz. Ebubekir’in yanına gelir. Ebubekir ona, “Beni neye çağırıyorsun?” diye sorunca Talha “Seni, Lat ve Uzza’ya ibadete çağırıyorum” diye cevap verir. Ebubekir’in “Lat da nedir?” sorusuna Talha, “Bizim rabbimiz” diye; “Peki Uzza nedir?” sorusuna ise “O da kızlarındandır” diye cevap verir. Bu defa Ebubekir “O zaman onların anneleri kim?” diye sorunca Talha suspus olmuştur. Arkadaşlarına “Bu adama bir cevap verin” diye çıkışır. Ama arkadaşları da susarak karşılık verirler. Talha, bu durum üzerine “Kalk ey Ebubekir, şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed de onun resulüdür.” diyerek İslam ile şereflenir. (İbn Ebi Hatim, Tefsir, X, 3283.) Bu örnekte, Ebubekir’i (r.a.) şirke düşürmesi beklenen arkadaşlık Talha’yı imana ulaştırmıştır. Bu yüzden Yüce Allah doğrularla beraber olmayı emretmiş (Tevbe, 9/119.); hakkı gördükten sonra müminlerin yolundan başkasına uyanın feci akıbetinden sakındırmıştır. (Nisa, 4/115.)

Yukarıdaki ayette “zikir” kelimesi, Kur’an’ın âlemlere rahmet olarak indirildiğini bildirmek için Rahman’a izafe edilmiştir. Çünkü Kur’an, Allah’ın kullarına en büyük rahmetidir. Onu isteyen isteneceklerin en iyisini istemiş, onu kabul eden lütufların en hayırlısını kabul etmiştir. Esasen insanın bu dünyadaki macerası, rahmet kavramından bağımsız olarak açıklanamaz. Onun var olması ve varlığını sürdürmesine vesile olan her şey, rahmetin birer tezahürüdür. Diğer taraftan varlığı, ilahi rahmetin bir diğer tezahürü olan Kur’an ile anlam kazanır. Kur’an’ın hakikatlerinden uzak bir ömrün, mevhum bir huzurun avuntusu ile geçmesi kaçınılmazdır.

Şeytan ile arkadaşlığı Kur’an ile arkadaşlığa tercih edenlerin karşılaşacağı sonuç, gerçek veçhesi ile hesap günü Allah’ın huzurunda ortaya çıkacaktır. Kişi hayatını şeytanın vesvese ve kışkırtmalarına tabi olarak yaşamış olduğunu işte o an fark edecek ve bundan büyük bir pişmanlık duyacaktır. Bu pişmanlığını da şeytanın yüzüne şöyle haykıracaktır: "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!" (Zuhruf, 43/38.) Hatta pişmanlığını ifade etmekle kalmayacak, şeytanı ayakları altına alıp tepelemeyi, böylece onun kendisinden daha aşağıdaki cehennem katlarına inmesini, cehennemin en alt tabakasındaki en şiddetli azabı çekmesini isteyecektir. (Fussilet, 41/29.)

Kur’an’ı görmezlikten gelme anlayışı, ona karşı ilgisiz kalmaktan başlayıp ondan uzaklaşmaya, nihayet kendini yeterli görüp onu hayattan dışlamaya kadar varan bir anlayışa sürükleyebilmektedir. İnsan bu anlayışa teslim olduğunda kendisini Kur’an’dan uzaklaştıran bir anafora kapılıverir. Zira tabiat boşluk kabul etmez. Kur’an’dan uzaklaşan için, şeytanın uygulayacağı akla hayale gelmez yöntemler vardır. Şu kadar var ki; onun davet ettiği yolun sonu, ilahi rahmetten mahrumiyettir. Rahmetten mahrumiyetin sonu ise nedamet!

Dr. Abdülkadir Erkut

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]