HAC
Bugünkü konuşmamızda İslam’ın beş esasından biri olan hacdan söz edeceğiz.
Hac sözlükte; saygıdeğer makamları, isteyerek ziyarette bulunmak demektir.
Dindeki anlamı ise; ihrama girerek belli günde Arafat’ta bulunmak ve Kabe’yi usulüne uygun olarak ziyaret etmektir.
Hac yapmak, namaz kılmak ve oruç tutmak gibi farzdır, yani Allah’ın emridir. Kuran’da şöyle buyurulmuştur:[1]
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكاً وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ. فِيهِ آيَاتٌ بَيِّـنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِناً وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ
Efendimiz de şöyle buyurmuştur:[2][2]
عن بن عمر قال: بنى الاسلام على خمس: شهادةِ ان لااله الا الله وان محمدا رسول الله واقام الصلاة وايتاء الزكاة والحج وصوم رمضان.
Hac, Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicret etmesinden 9 yıl sonra farz kılınmıştır. Bu yıl Efendimiz Hz.Ebu Bekir’i, Hac Emiri tayin etmiş, kendileri de bir yıl sonra, yani hicretin onuncu yılında haccetmişlerdir. Bu, Efendimizin ilk haccı olduğu gibi, buna Veda Haccı da denir. Çünkü Efendimiz bundan sonra, vefat ettikleri için, hac yapamamıştır.
Haccın diğer ibadetlerden farklı yönleri vardır:
1. Haccın dışındaki ibadetler, namaz ve oruç gibi ya yalnız bedeni, yahut zekat gibi yalnız malidir. Hac ise hem mali ve hem de bedeni bir ibadettir. 2. Diğer ibadetler her yerde yapılabilirken, hac; ancak belli yerde ve belli bir yapılabilmektedir. Bunun için dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan ve hali vakti yerinde olan müslümanlar bu ibadeti yapmak için Mekke’ye gelmek zorundadırlar.
3. Ayrıca hac, diğer ibadetlere göre bazı zorlukları vardır. Çünkü bu ibadet, pek çok insanın alışkın olmadığı, iklim şartlarını yaşamadığı bir yerde yapılmaktadır. Bunun içindir ki Efendimiz, hiçbir ibadeti yapmak için Allah’tan yardım dilemediği halde hacca niyet ederken:-Allah’ım, hac yapmak istiyorum, bunu bana kolay kıl ve kabul eyle, diye dua etmiştir.
Haccın Faydaları
Hac, her şeyden önce Allah’ın emri olduğu için yapılır. Bununla beraber bütün ibadetlerde olduğu gibi hac ibadetinde de insanlar için pek çok yararlar vardır. Esasen Allah faydası olmayan bir şeyi insanlara emretmez. O’nun emri olan her şeyde mutlaka insanlar için dünya ve ahiretle ilgili yararlar vardır. Çünkü, Onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Muhtaç olan bizleriz. Haccın bu yararlarına işaret etmek üzere Kuran’da şöyle buyuruluyor:[3]
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئاً وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ. وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالاً وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ. لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ. ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ.
Ayette ifade buyurulan bu yararların bazılarına işaret etmek yerinde olacaktır. 1. İnsanlar çoğunlukla mala karşı gönül doygunluğuna erememiş aşırı bir istek içinde bulunur. Efendimiz insanın bu aşırı isteğinin kazandıkça arttığını bildirir. Şöyle buyurur:[4]
عن ابن عباس قال: لو كان لإبن أدم واديان من مال لابتغى ثالثا ولا يَملأ جوف ابن أدم إلا التراب ويتوب الله على من تاب.
Burada bir noktaya işaret etmekte yarar vardır. İslam dini mal kazanmaktan ve ihtiyaç zamanı için mal biriktirmekten men etmiş değil, bilakis teşvik etmiştir. Hadiste bildirilen, ihtiras derecesinde insanlık faziletine engel olan çeşididir. İnsan elbette çalışıp kazanacak, kendisinin ve çoluk çocuğunun geçimini sağlayacak, kazancının bir bölümünü de Allah yolunda harcayacaktır. Böyle yaptığı takdirde mala karşı olan tutkusunda bir azalma olacaktır. Böylece yoksullara ve hayır kurumlarına daha çok yardım etme duygusu gelişecektir.
İşte hacda da harcanan para Allah yolunda harcanmış olacak ve insan için bir eksiklik sayılan ihtirastan onu kurtarmış olacaktır.
2. Dini ibadetler özellikle hac, dini duyguları kuvvetlendirir. Yeryüzünde Allah’a ibadet için ilk inşa edilmiş olan mabedi Kabe’yi ziyaret etmek, alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizin doğup büyüdüğü, Peygamber olarak görevlendirildiği ve son semavi kitap Kuran’ın kendisine indiği bu kutsal yerleri görmek insana heyecan verir ve onu asırlar öncesine Efendimizin yaşadığı mutluluk asrına götürür. Bu ise hiç şüphesiz onun manevi duygularını kuvvetlendirir.
3. Hac, insana zorluklara karşı dayanma gücü kazandırır. Hac turistik bir gezi değildir, oldukça yorucudur. Esasen her yolculukta bir takım zorluklar vardır. Yolculuk yapanlara ibadetlerde bazı kolaylıkların sağlanmış olması bundandır. Hac ise yolculukların en zor olanlarından biridir. Bunun için hacca niyet etmiş olan kimsenin her zamandan daha çok hoşgörülü olması, arkadaşlarını incitici ve kırıcı söz ve davranışlardan sakınması tavsiye edilmiştir. Kuran’da şöyle buyurulmuştur:[5][5]
الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَّعْلُومَاتٌ فَمَن فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلاَ رَفَثَ وَلاَ فُسُوقَ وَلاَ جِدَالَ فِي الْحَجِّ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَتَزَوَّدُواْ فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَى وَاتَّقُونِ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ.
Böylece insan her zamankinden daha çok iradesine hakim olacak, öfkelenmemeye, çevresine rahatsızlık vermemeye özen gösterecektir. Karşılaştığı zorluklara katlanacak, erdemli bir kişi olmaya yönelecektir.
4. Hac, insana mahşer gününü hatırlatır.
İnsanlar ölecek, sonra da dirilip hesap vermek üzere mahşer yerinde toplanacaklardır. Bilindiği üzere hacca niyet edilirken normal elbiseler çıkarılır ve iki bez parçasından ibaret olan ihrama bürünülür. Sosyal durumları ne olursa olsun, her seviyedeki erkek hacı adayı aynı kıyafete girmek zorundadır. Bu ise ona doğuşta herkesin Allah katında eşit olduğunu, öldükten sonra tekrar dirilip Allah’ın huzurunda dünyada yaptıklarının hesabını vereceğini hatırlatır ve ona o hesap günü anını yaşatır. Düşünmesi bile insana dehşet veren o anı hatırlaması ise, o güne kadar yaptığı pek çok şeye karşı pişmanlık duymasını ve tövbe etmesini sağlar.
5. Hac, İslam kardeşliğini pekiştirir.
Toplu halde yapılan ibadetler insanların birbirleriyle tanışıp kaynaşmalarını sağlar. Hac, dünya üzerinde yaşayan dilleri ve renkleri ayrı olan müslümanları, ibadetlerinde yöneldikleri Kabe’de bir araya toplar, böylece tanışır ve kaynaşırlar. Ülkeleri hakkında bilgi alışverişinde bulunurlar. Birbirlerinin dertleriyle ilgilenir, ortak problemlerine çare ararlar. Bütün bunlar, İslam kardeşliğinin güçlenmesini sağlar.
6. Hac, günahlara da keffaret olur.
Önce konu ile ilgili hadisleri nakledelim, sonra da İslam alimlerinin bu husustaki değerlendirmelerine işaret edelim. Efendimiz buyuruyorlar ki:[6]
الحج أشهر معلومات، قمن فرض فيهن الحجَّ فلا رفث ولا فسوق ولا جدال فى الحج.
Ahmed b. Hanbel’in sahih isnat ile İbn Abbas’tan rivayet ettiği bir hadis şöyledir:[7] Arefe günü, Fazl b. Abbas Efendimizin redifi (Efendimizin devesinin arkasına binen) idi. Bu genç kadınlara bakıyordu. Efendimiz ise, arkasından eliyle birkaç defa gencin yüzünü kadınlardan çevirdi. Genç yine kadınlara bakmaya başladı. Ravi diyor ki; Efendimiz gence döndü ve: -Kardeşimin oğlu, bugün öyle bir gündür ki, bugünde her kim kulağına, gözüne ve diline sahip olursa günahları bağışlanır, buyurdu.
Müslim’in merfu olarak rivayet ettiği bir hadis şöyledir:[8] Amr b. el-As, Efendimize gelerek, bağışlanmak şartıyla kendisine biat etmek ve müslüman olmak istediğini söylediğinde Efendimiz: -Bilemedin mi ki İslam, kendisinden önceki günahları yok eder. Hicret, kendisinden önceki günahları yok eder. Hac, kendisinden önceki günahları yok eder. buyurdu.
İmam Malik’in Talha b. Ubeydillah’tan tahric ettiği bir hadiste Efendimiz şöyle buyurmuştur:[9]
ما رُوءِىَ الشيطانُ يوما هو فيه أصغرُ ولا أدحر ولا أحقر ولا أيغظ منه فى يوم عرفةَ وما ذاك إلا لما رأى من تنزّل الرحمة وتجاوزِ الله عن الذنوب العظام.
Bu hadisler, haccın günahlardan arınmaya vesile olduğunu ifade etmektedir. Her ne kadar hadislerde işlenen hangi günahların affedileceği açıklanmıyorsa da, hadis alimleri bu günahların Allah’a karşı işlenmiş günahlar olup, kul hakkiyle ilgili olmayan günahlar olduğunu söylemişlerdir. Nitekim büyük hadis alimi İmam Tirmizi, bunu söyleyenlerdir.[10][10] Çünkü işlenen günah kul hakkı ile ilgili ise, bu haktan arınmadıkça yani hak sahibinden helallık alınmadıkça yapılacak tevbe bile sahih ve makbul değildir.[11][11] Hatta Kadı İyaz, İslam alimlerinin, büyük günahların ancak tövbe ile ortadan kalkacağında ittifak halinde olduklarını söylüyor.[12]
Hulasa hac, dünya ve ahiretle ilgili, kişisel ve sosyal pek çok faydaları olan bir ibadettir. Kendisine farz olan bu ibadeti usulüne uygun olarak, her çeşit kötü söz ve davranışlardan sakınarak yapmayı başaran kimsenin, kul borcu ve zimmetindeki vacipler hariç, diğer günahları bağışlanır ve hadiste müjdelendiği üzere annesinden doğduğu günkü gibi tertemiz olur. Her ne kadar bu konuda İslam alimlerinin farklı yorumları olsa da, Allah dilerse bu kulunun şirkten başka bütün günahlarını da bağışlar. Nitekim Kuran’da buyuruluyor ki:[13]
إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاءُ وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْماً عَظِيماً.
Haccın bir özelliği de diğer ibadetlerden farklı olarak ömürde yalnız bir defa farz olmasıdır. Birden fazla yapılan hac ise nafiledir.
Ebu Hüreyre’den şöyle bir rivayet varit olmuştur:[14]
عن أبى هريرة قال: خطَبنا رسول الله فقال: أيها الناس قد فرض الله عليكم الحج فحُجوا. فقال رجل: أكلُّ عام يا رسول الله؟ فسكت. حتى قالها ثلاثا. فقال رسول الله: لو قلت نعم لوجبت ولما استطعتم. ثم قال: ذرونى ما تركتكم فإنما هلك من كان قبلكم بكثرة سؤالهم واختلافهم على أنبيائهم، فإذا أمرتكم بشيئ فأتوا منه ما استطعتم وإذا نهيتكم عن شيئ فدعُوه.
Bu hadisten de anlaşılıyor ki, hac ömürde bir defa farzdır. Birden fazla yapılan hac nafiledir. Zaman zaman sorulur: Nafile hac mı daha çok sevaptır, yoksa nafile hac için harcanacak paranın, kalacak yeri ve yiyeceği olmayan veya kalabalık nüfusu sebebiyle geçim darlığı çeken ve bunların durumunda olan kimselere vermek mi daha sevaptır?
Önce bir noktaya dikkatinizi çekmekte yarar vardır. Bir şeyin sevap olabilmesi için o şeyin, Allah rızası için yapılmış olması şarttır. Allah rızası için yapılmamış olan bir şey sevap olmaz. Çünkü Efendimiz amellerin Allah katında niyete göre değerlendirileceğini bildirmiştir. Bir işi hangi amaçla yapıyorsanız, o iş, ona göre değerlendirilir. Hatta bir kimse gösteriş için ibadet yapsa veya hayır ve hasenatta bulunsa, Allah bu kimsenin ne yaptığı ibadete ve ne de hayrına değer vermez. Zira o bunları Allah rızası için yapmamıştır.
Şimdi bu söylediklerimizin ışığı altında az önceki soruya cevap teşkil edeceğini sandığım bir olayı anlatmak istiyorum. İmam Gazali’nin meşhur İhyau Ulumi’d-Din adlı eserinde naklettiği olay şöyledir:[15] Adamın biri nafile olarak hacca gitmek üzere hazırlanır. Zamanın alim ve sufilerinden olan Bişr b. Haris’e gelir ve: -Ben hacca gidiyorum, bir emriniz olur mu? diye sorar. Bişr:
-Ne kadar paran var? der. Adam:
-İki bin dirhem param var, diye cevap verir. Bişr: Hacca gitmekle zühdü mü, yoksa Kabe’ye olan aşkını mı, yoksa Allah rızasını mı kastediyorsun? der. Adam:
-Allah rızasını kastediyorum, diye cevap verir. Bunun üzerine Bişr:
-O halde evinde otururken Allah rızasını kazandıracak bir şeyi tavsiye edersem yapar mısın? diye sorar. Adam:
Evet yaparım, deyince, Bişr şöyle der:
-Şimdi sen bu iki bin dirhemi, borcunu ödeyemeyen bir fakire, yiyeceği olmayan bir yoksula, nüfusu kalabalık geçimi dar olan bir aileye, bir yetim bakıcısına ve bunlar gibi on kişiye iki yüzer dirhem ve hatta istersen bunların hepsini bu sayılanlardan birine ver. Zira müslümanı sevindirmek, düşkünlere el uzatmak, darda olanların sıkıntılarını gidermek ve zayıflara yardım etmek nafile olarak yapılan yüz hacdan daha sevaptır. Şimdi kalk, dediğim gibi yap. Şayet böyle yapmak istemiyorsan asıl kalbinde olanı bana söyle, dedi. Adam:
-Doğrusu kalbimde hacca gitme tarafı ağır basıyor, dedi. Bu cevap üzerine Bişr; gülümseyerek:
-Evet, servet şüpheli şeylerden kazanıldığı takdirde nefis kendi arzularının yerine getirilmesini ve iyi ameller yaptığını göstermek ister. Halbuki Yüce Allah, yalnız muttakilerin amelini kabul eder, dedi.
İlk devir tasavvufçularından olan ve uzun yıllar da hadis ilmiyle meşgul bulunmuş bu zatın tavsiyesine ilave edecek bir şey olmadığını sanıyorum.
Hac Günleri Değişir Mi?
Son günlerde bazı kimseler, haccın, Efendimizden itibaren bugüne kadar yapıla gelmiş olan belli günler dışında da yapılabileceğini, bu suretle belli günlerde yapılmasından kaynaklanan izdihamın da önlenmiş olacağını söylüyorlar. Buna da Bakara Suresindeki ‘Hac bilinen aylardadır’[16] ayetini delil gösteriyorlar.
Bu iddia yanlıştır. Çünkü Kuran ayrıntılara inmez. Ayrıntıları Efendimiz uygulama ve ifade olarak açıklıyor. Kuran Efendimize indirilmiş ve onu açıklaması için de görevlendirilmiştir. Nitekim buyuruluyor ki:[17]
...وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ.
Ayrıca Kuran, Efendimize itaatin Allah’a itaat olduğunu,[18] emrettiği her şeyin yapılması ve yasakladığı her şeyden de sakınılması gerektiğini[19] bildirilmiştir.
Namaz, oruç ve zekatın farz olduğu Kuran’da bildirildiği halde, ayrıntılarına yer verilmemiş, ayrıntılar Efendimiz tarafından bildirilmiştir.
Haccın sınırlı günler dışında da yapılabileceğini söyleyenlerin delil olarak gösterdikleri Bakara Suresinin ‘Hac bilinen aylardadır’ ayetinde, bu bilinen ayların hangi aylar olduğu belirtilmemiştir. Bu ayların da hangi aylar olduğu yine Efendimiz tarafından açıklanmıştır.
Diğer taraftan Mekke hicretin 8. yılında Ramazanın 20. günü fethedildiği halde, o yıl Efendimiz sadece umre yapmış ve Zilkade ayında Medine’ye dönmüştür.
Ayrıca Efendimiz: Hac ibadetinizi benden öğreniniz, benim yaptığım gibi yapınız, buyurmuştur.[20]
Bu itibarla hac ibadetinin, Efendimizden itibaren günümüze kadar uygulana gelmiş olan şekli ve zamanı hakkında son zamanda ortaya çıkan farklı yorumların hiçbir değer taşımayacağı açıktır.
Hac Kimlere Farzdır Haccın farz olmasının şartları şunlardır:
1. Müslüman olmak,
2. Akıllı olmak,
3. Erginlik çağına gelmiş olmak,
4. Hür olmak,
5. Hacca gidip gelmeye mali imkanı müsait olmak. Bu şart şöyledir: Temel ihtiyaçlarından başka, hacca gidip gelinceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin sosyal durumlarına uygun normal geçimlerini sağlayacak servete sahip olmasıdır.
6. Vakit, yani haccın eda edildiği vakte erişmiş bulunmak,
7. Haccın farz olduğunu bilmek. Bu şart gayr-ı müslim bir ülkede İslam’ı kabul eden kimseler için söz konusudur.
İşte bu şartları taşıyanlara hac farz olur. Bu şartlardan birisi de eksik olursa hac farz olmaz.
Evet, Değerli Müminler! Bu şartlar kendisinde bulunan kimseye hac farz olmakla beraber, haccı eda edebilmesi için gerekli olan başka şartlar da vardır. Bunlara Haccın Edasının Şartları denir. Bu şartlar şunlardır:
1. Sağlıklı olmak. Kör, felçli, kötürüm ve hac yolculuğuna dayanamayacak derecede yaşlı ve hasta olmamak,
2. Tutuklu olmamak,
3. Yol güvenliği olmak,
4. Kadınların yanlarında eşleri veya mahremleri bulunmak. Mahrem demek evlenmeleri caiz olmayan yakınlar demektir. Baba, oğul, kardeş, amca, dayı ve damat gibi yakınlar, kadının mahremleridir. Saydığımız bu son şart mezhebimiz olan Hanefilere göredir. Çünkü bu konuda Efendimiz şöyle buyuruyorlar:[21][21]
لا يحل لإمرأة تؤمن بالله واليوم الأخر أن تسافر سفرا يكون ثلاثة أيام فصاعدا إلا ومعها أبوها أو زوجها أو ذو محرم منها.
İşte Hanefiler, bu ve benzeri hadislere dayanarak kadının beraberinde eşi veya bir mahremi olmaksızın hacca gitmesini caiz görmemişlerdir.
5. Eşi ölmüş veya boşanmış kadınların iddet süreleri bitmiş olmalıdır. İddet süreleri içinde hacca gitmeleri uygun değildir.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Al-i İmran, 3/96-97.
[2] Buhari, İman, 2; Müslim, İman, 5.
[3] Hac, 22/26-28.
[4] Buhari, Rikak, 10, Müslim, Zekat, 39.
[5] Bakara, 2/197.
[6] Buhari, Hac, 4.
[7] Ahmed b. Hanbel, 1, 329.
[8] Müslim, İman, 54.
[9] Muvatta, 1, 292.
[10] Kastalani, İrşadü’s-Sari li Şerhi Sahihi’l-Buhari, 3, 97.
[11] İ. Nevevi, Riyazü’s-Salihin, Tevbe Bahsi.
[12] İbn Nüceym, Bahrü’r-Raik, 2, 363-364.
[13] Nisa, 4/48.
[14] Müslim, Hac, 73.
[15] İhya, 3, 363.
[16] Bakara, 2/197.
[17] Nahl, 16/44.
[18] Nisa, 4/80.
[19] Haşr, 59/7.
[20][20] Müslim, Hac, 310.
[21][21] Buhari, Taksiru Salat, 4; Müslim, Hac, 74.
Lütvi Şentürk.