* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: TAKVA NE DEMEKTİR MUTTAKİ KİMDİR  (Okunma sayısı 615 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
TAKVA NE DEMEKTİR MUTTAKİ KİMDİR
« : Haziran 20, 2020, 08:45:00 ÖÖ »
TAKVA NE DEMEKTİR MUTTAKİ KİMDİR

Bugünkü sohbetimiz takva hakkında olacaktır.

Muttaki; takva sahibi demektir. Takva ise; kuvvetli bir himayeye girerek korunmak anlamındadır. Bunun gereği olarak korkmak, kaçınmak, sakınmak ve çekinmek manalarına da gelir. Gerçek koruma, ancak Allah’ın korunmasına girmekle olur. Kuran’da takvanın üç derecesi olduğu bildiriliyor.

I. Allah’a inanmak ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Başka bir ifade ile Allah’tan başka ilah olmadığına, onun ortağı, eşi ve dengi bulunmadığına inanmaktır. Çünkü takva Efendimizin ifadesiyle kelime-i tevhittir.[1]

Bu inanç takvanın ilk mertebesidir ve bu inanca sahip olan kimse de muttakidir.

Hz. Osman; Efendimizden şu rivayeti yapmıştır:         

-Ben bir kelime bilirim ki, onu kalbinden inanarak söyleyen kimseye cehennem ateşi haram olur. Bunun üzerine Hz. Ömer:

-Ben size o kelimenin ne olduğunu söyleyeyim. O, ihlas kelimesidir ki, Efendimiz o kelimeyi amcası Ebu Talip’e ölümü esnasında telkin etmiştir.[2]

Said b. Müseyyeb’in babası İbn Hazn’a şöyle demiştir: -Ebu Talip’te ölüm belirtileri görüldüğü sırada Efendimiz yanına gelerek:

-Amca, La İlahe İllallah de ki, bunu Allah katında senin için delil olarak göstereyim (ve sana şefaat edeyim), buyurdu.[3]

Bu konuda Efendimizin bir hadisini de nakledelim:[4]

عن معاذ ابن جبل قال: من كان أخر كلامه لا إله إلا الله دخل الجنة.

II. Büyük günahları işlemekten ve küçük günahlarda ısrar etmekten sakınmakla farzları eda etmektir ki, bilinen takva budur. Nitekim Kuran’da buyuruluyor ki:[5]

وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ وَلَـكِن كَذَّبُوا فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ.

III. Kalbini Allah’tan meşgul edecek her şeyden kaçınmak ve bütün varlığı ile Allah’a yönelmektir.

Şu ayetteki ittika işte budur:[6]

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ.

Bu takva öylesine yüksek bir mertebedir ki, hemen hiç kimse için mümkün değildir. Takvanın bu üç mertebesini toplayan bir ayette şöyle buyuruluyor:[7]

لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُوا إِذَا مَا اتَّقَوا وَّآمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوا وَّآمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوا وَّأَحْسَنُوا وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ.

Her Cuma günü hatiplerimizin hutbeden sonra okudukları ayet de, takva derecelerinden her birini kapsar. Bu ayette şöyle buyuruluyor:[8]

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ.

Ayette üç şey emrediliyor, üç şey de yasaklanıyor.

A. Emredilen üç şey, dünyada düzeni ve huzuru sağlayan üç esastır. Bunlar:

1. Adalet,

2. İhsan,

3. Akrabaya yardım.                                                                      Adalet; her şeyi yerli yerine koymak, herkesin hakkını vermek ve ölçülü davranmaktır. Her haktan önce Allah hakkı gelir. Bu hakkın birincisi, Allah’ın birliğine, ortağı, dengi ve eşi olmadığına inanmak- tır. Buna inançta adalet denir. İnançtaki adaletsizlik ve haksızlık ya Yaratanı hiç tanımamak veya ona ortak koşmaktır.

İhsan; dinin özüdür. Efendimize ihsanın ne olduğu sorulduğunda:

-Sanki görüyorsun gibi, Allah’a ibadet etmektir. Sen Allah’ı görmüyorsan da Allah seni görüyor, diye cevap vermiştir.

Efendimizin bu tarifinden şu anlaşılıyor: İhsan, görevi en güzel şekilde yapmaktır. Bunun için Efendimiz şöyle buyurmuştur:[9]     

عن شدَّاد بن أوس قال: إن الله تعالى كتب الإحسان على كل شيء. فإذا قتلتم فأحسنوا القتلة، وإذا ذبحتم فأحسنوا الذبحة وليُحِدَّ أحدكم شفرته وليرح ذبيحته.

Akrabaya Bakmak; akrabayı görüp gözetmek, muhtaç olanlara yardım etmek emrediliyor. Efendimiz buyuruyor:[10]

أسرع الخير ثوابا البر وصلة الرحم.

Bunun için zekat ve sadaka verilirken, yakın akrabadan muhtaç olanlara öncelik tanınması tavsiye edilmiştir.   Nitekim Efendimiz, şöyle buyurur:

-Yoksula bir şey vermek sadakadır. Akrabaya sadaka vermekte iki sevap vardır. Birisi sadaka sevabı, diğeri de akrabayı görüp gözetme sevabıdır.[11]

B. Ayette yasaklanan üç şey ise:

1. Fahşa,

2. Münker,

3. Bağy.

Fahşa; zina, yalan ve iftira gibi çirkinliklerdir. Bunların edepli insanlar için çirkinliklerini anlatmaya gerek yoktur.         

Münker; dinin ve aklıselimin beğenmeyip fena saydığı iş ve davranışlardır.

Bağy; insanlara zulüm ve baskı yapmaktır. İşte Allah bu üç şeyi de yasaklıyor.

 

Ashabın ileri gelenlerinden biri ve Medine’de ilk vefat eden sahabi olan Osman b. Mazun, bu ayetle ilgili bir hatırasını şöyle anlatır:

-Ben başlangıçta, Efendimizin müslüman olmam konusundaki teklifini reddetmekten utandığım için müslüman olmuştum. İslam henüz kalbimde yerleşmemişti. Bir gün Efendimizin huzuruna vardım. Benimle konuşuyordu. Bir ara gözünü göğe dikti, sonra da sağından aşağı indirdi. Sonra bunu bir daha tekrar etti. Sebebini sordum, şöyle buyurdu:

-Seninle konuşurken, birdenbire Cebrail geldi ve bu ayeti getirdi. Ben, bu ayeti duyunca çok etkilendim ve o andan itibaren iman kalbime yerleşti. Hemen koştum Ebu Talib’e haber verdim. O da şöyle dedi:

-Ey Kureyş topluluğu, yeğenime uyunuz, doğru yolu bulacaksınız. Şüphesiz o, size güzel ahlaktan başka bir şey emretmiyor. Bunu duyan Efendimiz:         

-Amcacığım, insanların bana uymalarını emredersin de, kendini unutur musun?” buyurdu. Fakat o, şehadet getirmekten kaçındı. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu:[12]

إنك لا تهدى من أحببت ولكن الله يهدى من يشاء وهو أعلم بالمهتدين.

Hz. Ali şöyle demiştir:  -Allah Peygamberine, kendisini Arap kabilelerine arz etmesini emretti. Bunun üzerine Yüce Peygamber çıktı, ben ve Ebubekir de beraberinde idik. Bir topluluğun yanına geldik üzerlerinde onur vardı. Ebu Bekir:

-Bunlar kimlerdir? diye sordu.       

-Şeyba b. Salebeden, dediler. Bunun üzerine Efendimiz, onları iki şehadet kelimesini getirmeye davet etti ve Kureyş, Peygamberi yalanladığı için kendisine yardım etmelerini teklif etti. Bu teklif üzerine Makrun b. Amir:

-Ey Kureyşli, bizi davet ettiğin şey nedir ? diye sordu. Efendimiz bu ayeti okudu. Bunu dinleyen Makrun b. Amir:

-Gerçekten sen güzel ahlaka ve güzel amele davet ediyorsun. Seni yalanlayan ve aleyhinde hareket etmek isteyenler, yemin ederim ki, iftira ediyorlar, dedi.[13]

İbn Mesud bu ayetle ilgili olarak şöyle demiştir:

-Kuran’da iyilik ve kötülüğü en çok bir arada toplayan bu ayettir.[14]       Yine bu ayetle ilgili olarak denmiştir ki:

-Eğer Kuran’da bu ayetten başka ayet olmasaydı, ona yine, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde denmesi doğru olurdu.[15]

Evet Değerli Müminler! Takva sahibi olanlara muttaki denir. Kuran muttakilerin, gerek inanç ve gerekse ahlak yönünden sahip oldukları nitelikleri bize bildirir. Kuran’ın ikinci suresi olan Bakara Suresi’nin ilk ayetlerinde muttakilerin nitelikleri şöyle sayılıyor:[16]

الم. ذلك الكتاب لا ريب فيه هدى للمتقين. الذين يؤمنون بالغيب ويقيمون الصلاة ومما رزقناهم ينفقون. والذين يؤمنون بما أنزل إليك وما أنزل من قبلك وبالآخرة هم يوقنون. أولـئك على هدى من ربهم وأولـئك هم المفلحون.

Muttakilerin Nitelikleri:         

1. Ğaybe İnanırlar.

Kuran’a göre varlıklar iki kısma ayrılır. Bir kısmı gözle görülüp idrak edilemeyen varlıklar ki, bunlar ğayb alemini oluşturur. Bir kısmı da gözle görülen elle tutulan varlıklardır. Bunlar da şehadet alemini meydana getirir. Manevi varlıklar ğayb alemindedir. Gayb alemine ait varlıklar da iki kısma ayrılır. Bir kısmının varlığını Allah’tan başka kimse bilmez.

Nitekim Kuran’da buyuruluyor ki:[17]

وَعِندَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلاَّ يَعْلَمُهَا وَلاَ حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الأَرْضِ وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ.

İşte ayet gaybın bu kısmına işaret edilmiştir. Kaza ve kader hep bu ğaybdendir. Bir kısım varlıklar da vardır ki, bunlar duyu organlarıyla idrak edilemez ise de, var oldukları delillerle anlaşılabilir. Allah’ın varlığı, Allah’ın sıfatları, melekler, ahiret, cennet ve cehennem bu tür ğaybe dahildir. İşte, onlar ğaybe inanırlar ayetindeki ğaybden kastedilen ğayb varlıkları, bu delil ile varılan gaiplerdir. Yani mümin ve muttakiler görmedikleri halde Allah’a, onun meleklerine, peygamberlere gelen kitapların Allah tarafından vahyedildiğine, ahirete, cennet ve cehennem’e ve Allah’ın huzurunda sorgulanacaklarına inanırlar.

2. Namazı Dosdoğru Kılarlar.         

Namazı dosdoğru kılmak demek, namazın şartlarına uyarak güzelce eda etmek demektir. Allah, imandan sonra namazdan daha üstün bir ibadet emretmemiştir.

Efendimiz namaz için, namaz dinin direğidir,[18] buyurmuş, dini ayakta tutan bir ibadet olduğunu bildirmiştir.

Günde beş vakit Allah’ın huzurunda duran kimsenin, duygu ve düşüncelerinde mutlaka bir değişiklik olacaktır. Allah’ın şu ayeti bu gerçeğin bir ifadesidir:[19]

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ.

Namazını kılan kimsenin en az dört kazancı vardır:

a. Temizlik,

b. Kalb kuvveti,

c. Vakitlerin intizamı,

d. Toplumsal düzelme.

Namazın büyük faydalarını hesap etmek ise mümkün değildir. Biz burada namazdan bahsedecek değiliz. Çünkü buna zamanımız yetmez.

3. Kendilerine Verilen Rızktan Allah Yolunda Harcarlar.

İnsan kazancını sadece kendisine harcamamalı, onu toplumu ile paylaşmalıdır. Çünkü insan yalnız yaşayan bir varlık değil, toplum halinde yaşayan medeni bir yaratıktır. Toplum halinde yaşayan insanların hepsi eşit değildir. Bir kısmı varlıklı iken bir kısmı yoksuldur. Bir kısmı sağlıklı iken bir kısmı malul ve hastalıklıdır. Sağlıklı ve varlıklı olan kimseler en yakınlarından başlamak üzere toplumdaki yoksulları, dul ve yetimleri, kimsesiz çocukları görüp gözetmek ve Allah’ın kendilerine verdiği nimetin bir bölümünü olsun onlara vermekle yükümlüdürler.

 Bu takva sahiplerinin özelliklerin- dendir. Asıl iyilik budur. Nitekim Allah, buyuruyor:[20]

لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَـكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَـئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ.

4. Sana İndirilen ve Senden Önce İndirilene İman Ederler.

Muttakilerin dördüncü niteliği, hem son Peygamber olan Efendimize hem de ondan önce gönderilmiş olan bütün peygamberlere; hem son Peygambere indirilen Kuran’a, hem de önceki peygamberlere indirilmiş olan kitaplara iman ederler. Bu kitapların Allah kelamı olduğuna inanırlar.

Gerçi ayette peygamberlerden değil, onlara indirilen kitaplara inanırlar denilmektedir ama, kitaplara inanmak, o kitaplar kendilerine indirilen peygamberlerin peygamberliğine de inanmak demektir. Çünkü getirilen habere inanan kimse, o haberi getirene de inanması gerekir. Zira onlara indirilenlerden birisi de peygamberlikleri davasıdır.

Ayet muttakilerin, peygamberler ve onlara indirilen kitaplar hakkında ayırım yapmadan hepsine inanmaları gerektiğini bildiriyor. Mesela Hz. Musa peygamberdi ama Hz. İsa değildi; Tevrat Allah’ın kitabıdır, fakat İncil değildir; yahut Hz. Musa ve Hz. İsa peygamber idiler ama, Hz. Muhammed değildir, olsa bile bizim değildir, Arapların peygamberidir; Tevrat ve İncil Allah’ın kitabıdırlar, fakat Kuran değildir gibi sözlerle, Allah’ın peygamberlerini ve o peygamberlere indirilen kitapları farklı görmezler, hepsine inanırlar.

5. Ahirete de Kesinlikle İman Ederler.

Ahirete inanmak demek, öldükten sonra dirileceğimize ve Allah’ın huzurunda dünyada yaptıklarımızdan mutlaka sorgulanacağımıza; iman edip, iyi işler yapmış ve Allah’ın rızasını kazanmış olanların cennete gireceğine ve burada sonsuz bir şekilde yaşayacağına; Allah’ı inkar edip inanmayanların ise Cehennem’de azap edileceğine inanmaktır.       İşte bunlar muttakilerdir ve Rablerinden hidayet üzeredirler ve işte bunlar kurtuluşa eren bahtiyarlardır.

Muttakilerin Ahlaki Özellikleri

Değerli Müminler! Al-i İmran Suresinde de Cennetin muttakiler için hazırlandığı bildiriliyor ve bunların başka özelliklerinden de söz ediliyor. Şöyle buyuruluyor:[21]

وَسَارِعُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ. الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ. وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللّهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ. أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ.

Bu ayetlerde muttakilerin özel ahlaki nitelikleri sayılıyor. Onlar sadece Allah’a ortak koşmaktan sakınmakla yetinmiyor, bir takım özelliklere de sahip bulunuyorlar. Bu özellikler şunlardır:

1. Bollukta ve Darlıkta Allah İçin Harcarlar

Mal, canın yongasıdır. İnsan kolay kolay malından ayrılamaz. Yoksul düşeceğinden korkar. Ancak muttakiler, hiç tereddüt etmeden bollukta da darlıkta da Allah yolunda seve seve harcarlar. Çünkü onlar, harcadıklarından kat kat fazlasını Allah’ın kendilerine vereceğine, ayrıca kıyamet gününde Allah’ın büyük ödülüne erişeceklerine inanırlar. İşte bu iman onları, Allah için harcamaya sevk eder.

Çünkü Efendimiz buyuruyor:[22]

عن أبى هريرة قال: ليس الشديد بالصرعة إنما الشديد الذى يملك نفسه عند الغضب.

Öfke, insana sonradan pişman olacağı işleri yaptırır. Öfke ile kalkan, zararla oturur, demişlerdir. Bir çok cinayetin öfke yüzünden işlendiği, pek çok aile yuvasının bu yüzden yıkıldığı bilinen gerçeklerdendir.

2. İnsanları Affederler

Affetmek ahlaki bir erdemdir ve insanı yüceltir. Efendimiz buyuruyor:[23]

عن أبى هريرة قال: ما نقصت صدقة من مال. وما زاد الله عبدا بعفو إلا عزا وما تواضع أحد لله إلا رفعه الله.

3. Günah İşledikleri veya Kendilerine Zulmettikleri Zaman, Hemen Allah’ı Hatırlar ve Ondan Mağfiret Dilerler.

Muttakiler, herhangi bir günahı işledikleri zaman o günahta ısrar etmez, hemen pişman olur tevbe ederler. Allah’tan bağışlanmalarını dilerler.

Elbette böyle yapacaklar, çünkü Allah’tan başka, insanın günahlarını kim bağışlayabilir? İşte herhangi bir günah sonunda Allah’tan utanıp da hemen tevbe ve istiğfar edenlerin, Allah tevbelerini kabul eder ve onları bağışlar ve cennetine koyarak ödüllendirir.

Değerli Müminler! İşte muttakilerin niteliklerini Kuran böyle bildiriyor. Muttaki, bu niteliklere sahip olan kimsedir, bunda şüphe yoktur. Efendimiz de buyurmuştur ki:[24]

عن أبى هريرة قال: إن الله لا ينظر إلى صوركم وأجسادكم، ولكن ينظر إلى قلوبكم وأعمالكم. التقوى ههنا، التقوى ههنا، التقوى ههنا، ويشير إلى صدره.

İşte kimin muttaki olduğunu ve muttakinin ne gibi nitelikleri bulunduğunu ayet ve hadisler böyle bildiriyorlar. Ayet ve hadislerin dışında bir takva ölçüsü aramanın yanlış olacağı ve insanı yanıltacağı şüphesizdir.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Buhari, Eyman, 19; Müsned, 5, 138.

[2] Müsned, 1, 63.

[3] Buhari, Eyman, 19.

[4] Ebu Davud, Cenaiz, 20.

[5] Araf, 7/96.

[6] Al-i İmran, 3/102.

[7] Maide, 5/93.

[8] Nahl, 16/90.

[9] Müslim, Sayd, 11; Ebu Davud, Edahi, 12; Nesai, Dehaya, 22.

[10] İbn Mace, Zühd, 23.

[11] Tirmizi, Zekat, 26.

[12] Müsned, 1, 318. (Ayet, 28/56)

[13] Elmalı Tefsiri, İlgili Ayet.

[14] Alusi Tefsiri, 14, 219.

[15] Alusi Tefsiri, 14, 220.

[16] Bakara, 2/1-5.

[17] Enam, 6/59.

[18] Suyuti, Feyzü’l-Kadir, 4, 248.

[19] Ankebut, 29/45.

[20] Bakara, 2/177.

[21] Al-i İmran, 3/133-136.

[22] Buhari, Edeb, 76; Müslim, Birr, 30; Ebu Davud, Edeb, 3.

[23] Müslim, Birr, 19.

[24] Müslim, Birr, 10.

Lütfi Şentürk.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]