* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Vatan Savunması  (Okunma sayısı 621 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Vatan Savunması
« : Nisan 25, 2020, 06:25:23 ÖÖ »
Vatan Savunması

Vatan, kahraman atalarımızın her karış toprağını kanlarıyla sulayarak bize emanet ettikleri topraklardır.

Vatan, bir müslümanın hemen her şeyidir. Çünkü din, namus, şeref ve bağımsızlık gibi kutsal değerler ancak vatan sayesinde korunabilir. Bundan ötürü vatan için katlanamayacağımız hiç bir fedakârlık yoktur. Esasen buna mecburuz da. Aksi takdirde her an Allah korusun, vatansız kalma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırız.

Bugün dünya milletleri gelirlerinin büyük bir kısmını savunma giderleri için ayırmaktadır. Bunu, yaşamak için, hem de barış içinde yaşamak için yapmaktadırlar. Güzel bir söz var: "Hazır ol cenge, ister isen sulh-u salâh." Gerçekten öyle, barış içinde yaşamak isteyen savaşa hazır olmalı ve savaş için gerekli olan her şeyi hazır bulundurmalıdır.

Evet, aslolan barıştır, milletlerin barış içinde yaşamalarıdır. Ama barışı tesis eden de hiç şüphesiz her an savaş yapılacakmış gibi hazırlıklı olmaktır.

Bunun içindir ki barışa büyük önem veren, hatta barış dini sayılan İslâmiyet, savaş için hazırlıklı olmayı emrediyor. Enfal sûresinin 60 ncı âyet-i kerîme’sinde:

"Onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve savaş için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, çünkü onunla Allah’ın düşmanlarını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığı uğratılmazsınız." buyuruyor.

Âyet-i Kerîme, müminlerin kendilerini savunacak kuvvet hazırlamalarını ve bu konuda imkanlarını son noktasına kadar zorlamalarını ve hiç bir şeyi ihmal etmemelerini öğütlüyor.

Âyet-i Kerîme’de geçen "Kuvvet" nedir, bununla ne kasdedilmektedir?

Peygamberimiz Efendimiz âyet-i kerîme’de geçen "kuvvet"in ne olduğunu açıklarken: "Dikkat, kuvvet atmaktır" buyurmuş ve bunu üç defa tekrarlamıştır. Peygamberimiz Efendimiz "kuvvef’i tarif ettiği zaman bilinen, ok atmaktı.

Çünkü o gün atılabilen silâh bu idi. Ama pey-gamberimiz "kuvvef’i tefsir ederken "kuvvet, ok atmaktır" dememiş, her devirdeki etkili silâhı kapsaması açısından "kuvvet, atmaktır" buyurmuştur.

Âyet-i Kerîme’den ve bu âyet-i kerîme’nin peygamberimiz tarafından bu şekilde açıklanmasından şunu anlıyoruz: Teknik ilerledikçe ve buna paralel olarak da savaş sanayii geliştikçe bazı silâhlar önemini yitirir ve ortaya yeni silâhlar çıkmış olur. Bu durumda müslümanlar dinin, vatanın ve diğer mukaddes değerlerin korunması için eski silâhlarla vakitlerini öldürmeyecek, zamanın yeni ve etkili silâhlarıyla ordularını donatacaklar ve bunun, Kur’an’ın bir emri olduğunu bileceklerdir. "Biz, müslümanız, Allah’a inanıyoruz, Allah bizimle beraberdir" deyip savunma için zamanın gerektirdiği hazırlığı ihmal edecek olurlarsa Kur’an’ın emrine uymamış ve dinin bu konudaki tavsiyelerini dinlememiş olurlar. Elbette Allah, kendisine inanan ve gönderdiği son peygamberi tanıyıp onun izinden gidenlere ve onun sünnetine uyanlara yardım edecektir, bunu va’dediyor. Ancak tedbir almak ve her şeyin sebebine yapışmak da O’nun tarafından emredildiği için bizim görevimizdir.

Peygamberimizin hayatını incelediğimizde göreceğiz ki o, zamanının bütün imkânlarını kullanmış; yapabileceğini eksiksiz yaptıktan ve ordusunu en güzel şekide hazırladıktan sonra Allah’a sığınmış ve O’ndan yardım istemiştir. Bu, Allah’ın emri ve onun sünnetidir. Bedir, Uhud ve Hendek savaşları bunun en güzel örnekleridir.

Yukarda görüldüğü üzere peygamberimiz "kuvvet’ in atmak olduğunu bildirmiştir. Atmanın günümüzdeki önemini düşündüğümüzde peygamberimizin sözündeki mûcizeyi kolayca anlarız. Bu günkü modern savaş silâhlarının, savunma ile ilgili teçhizatın hemen hemen tamamı atma esasına dayanmaktadır. Zırhlı ve piyade birlikler, savaş gemileri ve denizaltılar, uçaklar, çeşitli toplar, havanlar, füzeler ve daha neler neler, hepsi kuvvetin atmaktan ibaret olduğunu haber veren peygamberimiz Efendimizi teyid etmektedir.

Hazırlığını Cenâb-ı Hakk’ın bizlere emrettiği "kuvvet"i elinde bulunduranın ve düşmana kendi silâhıyla karşı koyanın galip geleceği muhakkaktır.

Ayrıca düzenli ve eğitimli bir orduya sahip olmanın da "kuvvet hazırlama" cümlesinden olduğunda şüphe yoktur. Çünkü kuvveti kullanacak olan askerdir, ordudur.

Vatan savunması için askerlik yapmak, dinî olan bir görevi ifa etmek demektir. Çünkü vatan savunması aynı zamanda dinin, namus ve şerefin savunması demektir. Bunları savunmanın ise dinî bir görev olduğunda şüphe yoktur.

İslâmiyet askerliğe o kadar önem vermiştir ki, bu ocakta savaşla ilgili öğrenilen bilgilerin zaman zaman tekrarlanmak ve yeni silâhların kullanılmasını öğrenmek sûretiyle hazırlıklı olunmasını emretmiştir. Ashâb-ı Kirâm’dan Ukbe b. Âmir, yaşlı olmasına rağmen iki hedef arasında gidip gelerek talim yaparken kendisini görenler, bu yaptığı işin, yaşlı olması hasebiyle kendisine zarar verebileceğini hatırlatmaları üzerine: "Peygamberimiz Efendimizden işittiğim bir söz olmasaydı ben buna katlanmazdım." demiştir. Peygamberimizden işittiği söz ise:

"Her kim atıcılığı öğrenir de sonra terkederse bizden değildir" Hadîs-i Şerifidir.

Ayette geçen "kuvvet’ in bir de manevi yönü vardır ki, o da millî birlik ve bütünlük-tür. Toplum içindeki ayrılıkların giderilmesi ve birliğin sağlanması da böylece emredilmiş olmaktadır. Birlik ruhunu kaybeden toplumlar her şeylerini kaybetmek zorunda kalırlar. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Büyük Şair Mehmed Akif merhum ne güzel söylemiş:

"Sen ben desin efrad, aradan vahdeti kaldır,

Milletler için işte kıyamet

o zamandır.

Mazilere in, mahşer-i edvarı bütün gez,

Kânûn-ı İlâhî, göreceksin ki, değişmez."

İşte Cenâb-ı Hak bize dünyada barış ve huzur içinde yaşamanın yolunu gösteriyor; maddî ve manevi kuvvet hazırlamamızı emrediyor.

Şimdi bize düşen görev, atalarımızın kanlarını akıtarak ve canlarını vererek bize emanet ettikleri vatan topraklarını doğulusuyla batılısıyla, güneylisiyle kuzeylisiyle birlik içinde korumaktır. Bu konuda geçmişte olduğu gibi bugün de yekvücud halinde davranmak, aramıza fitne ve ayrılık sokmak isteyenlere asla fırsat vermemektir.

Lütfi Şentürk

 


* BENZER KONULAR

Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:00:00 ÖÖ]


Muallim - Öğretmen - Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:54:03 ÖÖ]


Dar Günlerin Adamı Hz. Osman Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:18:19 ÖÖ]


İhlas ve Samimiyet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:13:16 ÖÖ]


Zekat İslam’ın Köprüsüdür Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:09:53 ÖÖ]


Kurtuluş İslâm’dadır Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:58:52 ÖÖ]


Tevhid ve İstikâmet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:55:38 ÖÖ]