Allah’ı Seviyor Muyuz
Biz, sevgiyi yaratanı seviyoruz.
Gülü yaratan, bülbülü yaratan, gül ile bülbül arasındaki sevgiyi yaratanı seviyoruz. Anne ile çocuğu, tavuk ile civcivi, kısrak ile tayı, inek ile buzağısı, deve ile potuğu, kedi ile yavrusu, eşek ile sıpası... arasındaki sevgiyi yaratanı seviyoruz.
Sevdiğimiz ne ise her şeyi, Allah celle celalühün yarattığını aklımızdan hiç çıkarmayalım.
Çok isteyerek elde ettiğimiz bir şeye kavuştuğumuzda o şeyi de, o şeyi sevmeyi de Allah’ın yarattığını unutmayalım.
“Unutmayalım” kelimesi eksik.
O kavuştuğumuz ne ise onu değil, onu yaratana hamdetmeyi unutmayalım.
Gazneli Mahmut’un hanımları, kendi aralarında kıskançlıklarını bir gün Mahmut’a “Sen, en çirkinimiz olduğu halde neden o kadınını bizden çok seviyorsun?” derler.
O da, eşlerinin dördünü de alır ve mücevherat odasına götürür ve “Hepsine bakınız, en beğendiğinizin başında durunuz ve ben ‘Alınız’ dediğimde siz o değerli parçayı alın” der.
Hepsi önce inceler ve sonunda istediğinin başında durur ve “Alınız” dediğinde alırlar.
O diğerlerine göre çirkin görülen kadın, elini Gazneli Mahmut’un başına koyar.
“İşte ben bunun için bunu daha çok severim” der.
Bu kainatta/evrende, en çok sevdiğinizi elde etmenin yolu da o sevdiğinizi yaratandan istemeden geçer.
Arap şairinin biri de:
“Sen, başkasına bakarak kirlettiğin gözlerini, gözyaşıyla temizlemeden Leyla’yı nasıl göreceksin.”
Bu dünyada sevdiğimiz her şeyi, ayı, güneşi, çiçeği, çocuğu, denizi, yıldızı, kadını erkeği, dağı, dereyi, suyu, nefesi… her neyi seviyorsak o sevdiğimizi Allah’ın yarattığını bilir ve hamd edersek o sevdiklerimiz, bizi Allah’a yaklaştıranlar olarak bir kat daha severiz.
Bize, Kur’an ayetlerini getiren Muhammed aleyhissalatü ve’s-Selam, bu Muhabbet bağına, “La ilahe İllallah/Allah’tan başka yaratan, yaşatan ve yöneten yoktur, Muhammedün rasülüllah/Muhammed, Allah’ın elçisidir” kelime-i tevhidini gönülden inanarak dil ile de söyleyerek içeri girmek olduğunu öğretmiştir.
Şöyle düşünün, en sevdiğiniz yiyecek ve içecekleri, O’nun verdiği akılla, O’nun verdiği elle, O’nun verdiği ayakla... elde ettiniz ve onları yiyip içen ağzınızın tat alma duygusunu vermemiş olsaydı ne olurdu?
Onun için yemekten önce Besmele çekip, doyduktan sonra el hamdü lillah dememiz, sevdiklerimizi ve sevgimizi yaratanı hatırlamaktır.
Sevdiklerimizin rengini, desenini, kokusunu, tadını değil, onları bize vereni hatırlattığı için onları sevdiğimizi ifade etmektir.
Allah’ın sevgisini nasıl kazanacağız?
Ben bilmem.
Onu da yine O bilir ve bildirir:
“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı afvetsin. Allah afvedicidir, rahmet edicidir.” (Al-i İmran Süresi, ayet 3/131)
Ayet-i kerime, Allah celle celalühün bizi sevmesi için birinci şartın, O Allah’ın gönderdiği elçisine tabi olmak/uymaktan geçer.
Güneş, ısı, ışık ve yüzlerce gıda çeşidiyle menekşeye, mor rengi, papatyaya, beyaz ve sarı rengi, fesleğene kokuyu, güle kırmızıyı, bülbüle o sayısız nağmeleri, bala tadı… hediye ettiğinde onlar da tatlı tatlı yeryüzüne gülümseyerek ses verirler, koku saçarlar, gülümserler, hayata renk katarlar.
İşte yedi kat yerden, yedi kat gökyüzüne kadar, her şeyi en güzel şekilde yaratan Allah celle celalühtür.
Size en sevdiğiniz çikolatayı, en güzel çiçek buketiyle beraber gönderen bir sevdiğinize, teşekkürünüzü bildirirken, hatırlayın ki, o sevdiğiniz insanı, güneşi, ayı yaratan Allah’tır.
Mahmut Toptaş.