Hevamız Zehirlenmeden Havamız Kirlenmez
Hocalarımız, cemaatle birlikte dua ederken, “…Cennette peygamberine komşu eyle ya Rabbiii” dediğinde yürekten ve koro halinde “Amiiiiin” sesi yükselir.
Dünyamızdaki bütün Müslümanların ilk ve birinci derecedeki isteği, arzusu, hedefi, kastı, Rabbin rızasıdır.
Rabbin rızasından sonra ise cennette Sevgili Peygamberimize komşu olmaktır.
Toprağa attığımız tohum ne ise, ondan alınacak mahsul de o olacaktır.
Rabbimiz, yaptıklarımızla karşılaşacağımızı haber verir:
“Herkes o gün hayırdan yaptığını da, kötülükten yaptığını da hazır bulacaktır. Yaptığı kötülükle kendisi arasında uzun bir ıraklık olmasını isteyecek.
Allah sizi kendinden sakındırır. Allah kullarına Rauf’dur (şefkatlidir)” (Al-i İman süresi ayet 3/30)
Biz, “Rabbin rızası için sağlam bir iman, Hakk’ın rızasına, halkın maslahatına uygun amel-i salih/uygun eylem yaparız, yapacağız, yapmamız gerekir” derken bu yaptıklarımızın Allah celle celalühün ilmine, kudretine hiçbir katkısı yoktur. O Rahman ve Rahim olan Rabbimiz, bize bu dünya gemisini hiçbir karşılık almadan hediye etmiş.
Onun üzerinde bir ömür yürüyecek ayak, bakacak göz, tutacak el, can ve ten hediye etmiş.
Bu dünya geçici, gerçek yurdun ahiret. Orada cennete gidebilmen için bu dünyanı güzelleştirmen gerekir.
Bu dünyada güzel gören, güzel tutan, güzel davranan ahiretteki cennete layık hale gelir.
Getirdiğin sahih iman ve salih amel sana fayda verecek anlamında:
İslam’a gözünü ve gönlünü açan kendine fayda verir, kapatan da kendine zarar verir (En’am 104).
“De ki: Ey insanlar, size Rabbinizden hak geldi.
Artık hidayeti kabul eden kendisi için kabul etmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Ben sizin üzerinize vekil değilim” (Yunus süresi ayet 10/108).
Şükreden kendine şükretmiş olur (Neml 40).
Cihat yapan kendisi için yapmış olur (Ankebut 6).
“Kim amel-i salih işlerse kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir” (Fussılet süresi ayet 41/46).
Ahiretimizin iyi olması, bu dünyayı iyi yaşamaktan geçer.
Hırsız, arsız, yüzsüz üreten,
Elli lirası için adamın canına kıyan mezun eden,
Yıllarca koynunda yattığı eşini boğazlayan insan yetiştiren hava, önce dünyayı çirkinleştiren, bozan, kirleten havadır.
Ünlü sanayicilerimizden biri televizyondan, “Efendiiim, biz fabrikayı kuralı yirmi yıl oldu. Yirmi yıldır fabrikanın bacasından zehir saçıyormuşuz.
Şimdi bizden filtre takmamız isteniyor. Peki, yirmi yıl önce neden istemediniz?” diyerek belediyeyi suçluyordu ama karşısındaki, “Siz neden o zaman takmadınız?” siye sormadı.
Biz, birbirimize benzeriz. Aynı havadan zehirlenenler aynı belirtileri gösterirler.
Sevgili Peygamberimiz, bizim başta yaptığımız duada samimi isek bize yol gösteriyor:
“Sizin, bana en sevimliniz ve ahirette bana en yakın olanınız, ahlaken güzel olanınızdır. Sizin, bana en sevimsiz olanınız ve bana en uzak olanınız da geveze, yanşak ve lakırdı yaparak, ahlaken kötü olanınızdır” (Ahmet, Müsned, Ebu Sa’lebe Hadisi, Hâkim, Tirmizi, Sünen, K. Birr ve sıle, bab 71, Müstedrek, K. İman Hadis no 17).
Tirmizi’nin rivayetinde:
“Ya Rasülellah, Sersarı, Mütşeddık’ı biliyoruz ama ‘Mütefeyhık’ nedir” dediler, Allah’ın Resulü, “Mütekebbir/Kendisi büyük olmadığı halde büyüklük taslayan kibirli adam” dedi.
Ayna karşısında kendisine bile hava atanlar, ana ve babasına, “Öööööfff” diyenler, eşine, çocuklarına, “Sizden bir şey olmaz” diyenler, komşulara burun kıvıranlar, kendinden başkalarını karınca gibi görenler kirletirler dünyayı.
Ama biz Müslümanlar, her namazımızın son oturuşunda, “Rabbena atina fiddünya haseneten… / Rabbimiz, iki dünyamızı güzel eyle” anlamına gelen ayeti okuruz. Namazdan sonra duamıza uygun hareket edelim.
Önce kendi havamızı sonra rüzgârla gelen havamızı kirletmeden Rabbin rızasını kazandıracak bir eğitime geçelim ve Rabbimizin lütfuyla Resulüne komşu olalım.
Mahmut Toptaş.