İMANIN TADINA VARMAK
Ananın bağrında cennet kokulu sütünü emerken duyduğumuz tatlı ninniler,
Yaz sıcağının orucundan sonra iftar vaktinde, şeker pınarının suyunu, buz gibi, billur bardaktan içmek,
Kutuplarda üşüdükten sonra sıcak bir sobanın dibinde bulunmak,
Tatlı dilli, güler yüzlü, bal gibi sözlü eşiyle beraber olmak tatlıdır.
Yemekler ağızda, çiçekler burunda, nağmeler kulakta, güzellikler gözde, uyku badende tatlıdır.
“Tatlı dile güler yüze doyulur mu?” deriz ve hemen bütün bu tatlı şeyleri yaratanı hatırlar, O’nu bütün yaratılmışlardan daha çok sever ve O’na imanın tadına varırız.
O’nu bize tanıtan kitap olan Kur’an-ı Kerim’i bize getiren, o Kitap’ın nasıl yaşanacağını bize gösteren Allah Resulünü sevmenin tadına varırız.
Sevgili Peygamberimiz buyurmuş:
“Şu üç şey bir kişide bulunursa imanın tadına varmış olur:
Allah ve Resulü, kişiye bu ikisinden başkalarından daha sevgili olmak,
Sevdiği bir kişiyi Allah için sevmek,
Ateşe girmekten hoşlanmadığı gibi kafirliğe geri dönmekten hoşlanmamak” (Buhari, İman, bab 9, Halavet’ül-İman)
Annemize ve babamıza olan sevgimizi onlara “Öff” bile demeden gönüllerini almak için çalışmayla gösterdiğimiz gibi, Allah’a olan sevgimizi de:
Onun emirlerini yerine getirerek,
Yasaklarından kaçınarak,
Kazasına rıza, belasına sabrederek,
Nimetine şükür sonunda haşyetin bütün vücudu sarması ve uykunun bedene yayılırken meydana gelen tat gibi bir lezzetin meydana gelmesidir.
Bu sağlanırsa yalanla tatlanan dil, doğrudan lezzet almaya başlar.
Gıybetten ağzı tatlananlara gıybet zehir gibi, kardeşinin etini çiğnemek gibi gelmeye başlar.
Hıristiyanların Hz. İsa’yı öne çıkardığı gibi, peygamber sevgisini Allah sevgisinin önüne geçirmediği gibi yer yüzünde hiçbir insanı veya hiçbir şeyi Allah’ın önüne geçirmez.
Allah’ı çok sevdiğinden Allah dostu olan müminleri sever ve dostun acı sözü, düşmanın tatlı sözünden tatlı gelmeye başlar.
İnkarın imana dönüşmesi, zakkumdan bal yapmaktan zor olduğunu bilir ama sevdiği Allah’ı seven bir adam daha bulduğu için o zorluğu göze alır.
Bal yemek için arının iğnesini göze almak gibi bir şey bu Allah yolunda yorulmak.
“Sevdiğiniz kişiyi Allah için sevmek” imanın tadını almaktır. Allah’ı ve Resulünü seveni Allah için sevmek de imanın tadına varmaktır.
Sizi makamınız, servetiniz, imkanlarınız için sevenle birlikte olduğunuz vakit aldığınız tat ile sizi Allah için sevenle bulunduğunuz zamanlardaki aldığınız tadı bir kıyaslayın.
Para, şan, şöhret, makam, mevki için sizi seven kişiye, o makam, mevki veya parayı bir başkası verecek olursa hemen sizi terk eder ve hem de karşınıza dikilir.
Kafirliğe dönmeyi ve de kafirliği ateşe düşmekten daha kötü görerek gavurluktan iğrenmek de imanın tadına varmaktır.
Bu tadı alamayanlar, Hz. İsa’ya tapanlarla, ateşe tapanlarla, güneşe tapanlarla, ineğe tapanları kendileri gibi görmeye ve de bundan tat almaya başladıkları andan itibaren imanının tadını kaybettiğinin ilanı demektir.
“Hocam bu dediklerini ben kendimde bulamıyorum” der gibisiniz.
Doğrudur. Bunun için “Allah’a olan sevgimizi de O’nun emirlerini yerine getirerek, yasaklarından kaçınarak, kazasına rıza, belasına sabır, nimetine şükür sonunda haşyetin bütün vücudu sarması ve uykunun bedene yayılırken meydana gelen tat gibi bir lezzetin meydana gelmesidir” demiştik.
Zıddından bir örnek verirsek, yeryüzünde ilk içişte sigarayı zevkle içen tek adam yokmuş.
Birilerine özenerek ilk içen kişinin boğazı ve ciğerleri yanarmış. Ama adam ısrar edince, nikotin kana geçince, tiryakilik başlayınca, onu içmekten zevk almaya başlarmış.
Yalandan tat alan dil, doğrudan zevk almaya başlayınca yalana dönemediği gibi, Allah’ın emir ve yasakları ilk başlangıçta zor gelse bile ısrarla devam sonunda öyle bir zevk, öyle bir lezzet, öyle vbir tat almaya başlar ki, eğer o tadı ilk yapışta herkes alabilmiş olsaydı çete elebaşısı gibi devlet yöneten ve diğer ülkeleri soyan, öldüren, yakıp yıkan bütün küfrün önderleri, bu imanı, Kur’an’ı, İslam’ı, bize bırakmazlardı.
İmanımızın tadını almaya çalışalım ve biri birinden ayrılmaz olan bu üç şartı hakkıyla yerine getirelim.
Mahmut Toptaş.