Kıyamete Kadar Devam Edecek Kelam
Yaratılan her şeyin sonu geldiği gibi, sözün de sonu gelir.
Tarih içinde ün yapmış insanların adını tarih kitaplarından ve ansiklopedilerden biliyoruz.
Kendi çağına ışık saçan sözleri, canlılar gibi sabah doğup kuşluk vakti ölen canlılar gibi akşama dayanamayan sözler vardır.
Birkaç ay, yıl, asır devam edenler de vardır.
Ama Ezeli ve Ebedi olan Rabbimizin Hazreti Adem’e öğrettiği ve Hazreti Havva ile birlikte okudukları bir duayı Rabbimiz onlara öğretmiş ve o dua hâlâ bizim de duamız olmaya devam eder.
“Her ikisi: ‘Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer sen, bizi afvetmez ve bize acımazsan, biz, hüsrana düşenlerden oluruz’ dediler” (A’raf süresi ayet 7/23).
A’raf süresinin 172’inci ayetinde haber verildiğine göre Rabbimiz, Hazreti Adem’den dünyaya geleceklerin tamamını bir araya getirmiş ve “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” diye sorduğunda, “Bela/evet sensin bizim Rabbimiz” dediklerini haber verir.
Halkımız bu olayı, “Ne zamandan beri Müslüman’sın?” diye sorduklarında,
“Kalü bela’dan beri” der.
Yani, tenimiz yaratılmadan önce ruhumuz yaratılmış ve bize bir Rabbe iman ve itaat edecek hale getirmiş.
Canla ten buluşunca o Kalü bela’da gerçekleşeni kuvvetlendirmek için doğan çocuğun kulağına ezan okuruz.
Anne ve babasının çocuğun sağlığının bozulmaması için gösterdiği gayretin bin değil milyonlarca daha fazlasını göstermesi gerekir.
Çünkü Rabbimize iman edecek kıvamda yaratılan insana, eğer Rabbani bir eğitim verilmezse, çocuklar büyüyünce o ihtiyacını gidermek için kendisi gibi insanları Rab edinmeye çalışır.
İşte Firavun, halkının bu ihtiyacını karşılamak için bir meydana toplayıp onların hepsine birden:
“(Halkını) topladı ve bağırdı!
‘Ben, sizin en yüce Rabbinizim’ dedi.
Bunun üzerine Allah onu hem âhiret ve hem de dünya cezasıyla cezalandırdı.
Şüphesiz bunda korkan için ibret vardır” (Naziat süresi ayet 79/23-26).
Açlıktan ölmek üzere olan adamın, boğazından geçebilecek her şeyi yediği gibi, insan da Rabbani gıdası olan Kelamullah’tan gıdasını alamadığında, her çağda Firavun gibi yaratanına baş kaldıranların kurallarına uyarak onu Rab edinirler.
Nemrut ve kuralları, Firavun ve kanunları, Ad, Semud, gibi zalimler ve kriterleri yok olup gitmişler ama İbrahim, Musa, Hud, Salih aleyhisselamların Rabbimizden aldığı mesajlar, Kur’an-ı Kerim’de tekrarlanarak günümüze kadar geldikleri gibi kıyamete kadar da devam edecekler.
“Zamanla söz, kanun, kriterler de kıymetten düşer” denebilir ama bu söz bizim gibi ölümlülerin sözleri için geçerlidir.
Kıyamete kadar söylenebilecek, tatbik edebilecek ve insanlara huzur dağıtabilecek bir kelamı, ancak evreni/kâinatı yaratan söyler.
Onun kelamı doğrultusunda olduğu için peygamberlerin hadis-i şerifleri güncelliğini yitirmiyor.
Dikkat ediniz, dinimizin ana kaynağı Kur’an ve hadisi bile kişiler kendi canlarının istediği şekilde mana vermeye başladığı anda kavga ve kargaşa çıkıyor.
Onun için Rabbimiz, bize Kur’an-ı Kerim’i getiren Sevgili Peygamberimizin sözlerini, davranışlarını ve onayladıklarını örnek gösteriyor. Örnek ve önderiniz odur diyor:
“And olsun!, Allah’ı ve âhireti uman ve Allah’ı çokça zikreden sizler için, Allah’ın Resulünde en güzel örnek vardır” (Ahzab süresi ayet 33/21).
Mahmut Toptaş.