Kötülükleri yaymayalım
Tabiatta iyilik, güzellik, hoşluk… Çoğunluktadır.
Gözü ve gönlü rahatsız eden çirkinlik, kötülük bizim eserimizdir, o da azınlıktadır.
Baharda trilyonlarca çiçek açar kırlarda, bağlarda bahçelerde.
Çayırlar yeşertir bütün ovaları, dağları.
Aynen insandan çıkan söz ve davranışların da çoğunluğu iyidir, güzeldir, hoştur.
Bazı insanlarımızın hoş olmayan davranışları yeni serilmiş beyaz çarşaftaki küçücük lekenin göze batması ve büyük görünmesi gibidir.
Hiç sevmediğiniz bir insanın kötülüklerini saymaya çalışın bir bir Beşi geçemezsiniz.
Hâlbuki o insanın eşine, çocuklarına, arkadaşlarına, topluma katkısı ve iyilikleri sayılamayacak kadar çoktur.
Kötülükleri gizlice yok etmemiz gerekir.
Yolda insanları rahatsız eden bir görüntü teşhir edilemeden, görenlerin göz zevkini bozmadan temizlendiği gibi insanımızın da hoş olamayan söz ve davranışları, suyun leke çıkarışı gibi, rüzgârın kötü kokuları yok edişi gibi hafif dokunuşlarla, çevredekileri rahatsız etmeden giderilmelidir.
Rabbimiz:
“Haksızlığa uğrayan hariç, Allah kötü sözün yayılmasını sevmez. Allah her şeyi işiticidir, bilicidir.” Buyurur. (Nisa süresi ayet 4/148)
Rabbimiz, kötülüğün giderilmesini ister ama kötülüğün yerine iyiliğin yayılmasını da ister.
Hani Kelime-i Tevhid’de “Lailahe” derken kendini put adam yerine koyan bütün Firavunları yere sererken “İllallah” derken onların gönlümüzde gasp ettiği yere Allaha imanı yerleştiriyoruz.
Günahlar da öyle.
Karanlığı kovmak için lamba yakmamız gerekir.
Karanlığın hızı da ışığın hızı kadardır.
İyiliğin geldiği yeri kötülük terk eder.
Güneşin geldiği yeri gecenin terk edişi gibi.
Karanlıkla boğuşarak gücümüzü boşa vermeyelim.
İmanın aydınlığını getirelim.
Sevgili Peygamberimiz, Mekke ve Medine’de kendisine hakaret olsun diye söylenen sözlerin hiç birini “Bana şöyle diyorlar” diye tekrarlamamış.
O kendisine indirilen ayetleri duyurmaya, açıklamaya ve nasıl yaşanacağını göstermeye çalışmış.
Derken Ebu Cehil’in oğlu, babasının dinsizliğini terk etmiş ve İslam’ın aydınlığını tercih ettikten sonra ömrünün sonuna kadar diğer diyarlara da bu İslam’ın iyiliklerini, aydınlığını ulaştırmakla geçirmiş ömrünü. Kendinize yapılan kötülükleri yaymamaya çalışınız.
Birisi size, sizde olmayan bir kötülüğü iftira atarak söylese, onun söylediği iftira birkaç kişinin aklında kalacakken siz onu yayarak başkalarının da duymasını sağlıyorsunuz.
Haksızlığa uğrayanın feryat etme hakkının olduğunu, söyleyen bu ayet, aynı adamın dava açarak hakkını alma hakkının da olduğunu söyler.
Haksızlığın giderilmesi için feryat etmesi veya dava açması ruhsatı veriliyor.
Ama afvın tercih edilmesi istenir.
Hani bazı zatlar: “Sadaka verecek malım yok ama bütün haklarımı helal ederek sadaka vermeye çalışıyorum” demişler.
Ömür kısa, dava peşinde, kötülüğü misliyle mukabele peşinde geçirmek yerine, kötülüklerin kaynağı olan Şirkin, inkârın kaynağını kurutmakla, ten ve canımızı cennete layık hale getirelim.
Mahmut Toptaş.