KULLUK 365 GÜN
Allah’a kulluğumuz 365 gün devam eder.
Ramazan ayının hilali, 365 gün Allah’a kul olmaya devam eden Müslümanların bir ay kampa girmesi halidir.
Bazı alışkanlıklarımızın meşru da olsa bizi esir almaması gerekir.
Üç öğün yemek helaldir ama yemeğin esir aldığı insanlar vardır.
Helal olan eşiyle birlikte olmaya sahurdan akşam gün batımına kadar ara veriyoruz ve biz, şehvetin esiri değil, şehvet bizim kontrolümüzdedir diyoruz.
Para bizi kontrol etmesin diye onu dağıtıyoruz bu ayda.
Helal olan şeylerin de esiri olmamaya dikkat etmemiz için Ramazan ayı kampına katıldık.
Rabbimizin:
“Kim o aya şahit olursa onda orucu tutsun” (Bakara süresi ayet 2/185).
Emri ile görevimiz başlıyor.
Yalnız Müslümanlara özeldir bu ibadetimiz.
Bizden önce gelen peygamberlerin ümmeti olan Müslümanların da kulluk göreviydi.
Namaz, sadaka, tebessüm, selam, gönül alma, akraba ziyaretleri, mazlum, mağdur, mahrum insanlara gücümüz oranında yardım, komşuluk haklarını gözetmek, arkadaşların hatırını saymak gibi ibadetlerimiz 365 gün devam ederken Ramazan orucu ibadetimiz Ramazan hilaliyle başlar, Şevval hilaliyle sona erer. Dünyamız yuvarlak olduğundan, dinimiz de kâinatı/evreni yaratanın dini olduğundan, dünyanın her tarafına yayılacağı ve hâkimiyet sağlayacağı müjdelenen dinimize inanan bütün Müslümanların her mevsimde oruç tutmaları için ay takvimine göre emredilmiştir.
36 yılda dünyadaki bütün Müslümanlar dört mevsimde ve 365 günün ger günüde oruç tutmuş olurlar.
Ramazan orucunun yirminci gününün sabah namazında başlayan itikâfla kulluk görevimiz biraz daha yoğunlaşır.
“Kamp” deyince bildiğimiz kampı çağrıştırmasın.
Bildiğimiz kamplar yaşa göre, okula göre, sınıfa göre olurken itikâfımız her yaştan, her ırktan, her renkten, her kültürden Müslümanların 355 gün halkın içinde Hak’la beraber olurken on günlüğüne yalnız Hak’la beraber olup yeniden halkın arasına şarj olmuş, dolmuş ve doymuş olarak girme ibadetimizdir.
Kamp çadırımız caminin kubbeleridir.
Erken kalkılır, sahur yemeği yenir, sabah namazı kılınır, Kur’an okunur.
2 milyar Müslüman, bu ayda hep birlikte, Kur’an-ı Kerim okurlar.
Canının yongası olan paracıklarını, hak sahibi fakirlere kendi eliyle verirken, verenin Allah olduğunu hatırından çıkarmaz.
Eli yaratan, ayağı ayartan, kalbi, kalıbı, aklı, beyni yaratan Allah cellecelalüh.
Onun için biz, onun verdiğinden veriyoruz, verirken de onun “Verin” emrini yerine getirdiğimizden bize bol sevap veriyor.
Böyle bir Rabbin emirlerini bırakıp, bizim gibi ölümlü, ihtiraslı, dünyayı kana boyayan, ihracatının çoğunluğu silah sanayi olan insanların koyduğu kuralları Allah’ın ahkâmının önüne geçiren insanlardan olmadığımız için yatıp-kalkıp Allah’a şükredelim.
Mahmut Toptaş.