* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: ŞAHSİYETLİ MÜSLÜMAN  (Okunma sayısı 760 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
ŞAHSİYETLİ MÜSLÜMAN
« : Temmuz 25, 2018, 01:35:28 ÖS »
ŞAHSİYETLİ MÜSLÜMAN

Her insan altı milyar insanın şahsiyetini kendinde taşır. Dilerse şeytana pabucu ters giydirir. Dilerse meleklerin secde edeceği makama erişir. Hiçbir şey yıkıcılık ve yırtıcılıkta ona ulaşamadığı gibi hiçbir şey yapıcılıkta da ona ulaşamaz.

Bizi insan yapan da işte bu özelliklerimizdir. Yıkıcılık özelliğimiz olmasa zalimlerin saltanatını nasıl yıkarız? Yapıcılık özelliğimiz olmasa kırık kalpleri nasıl yaparız?


Peygamber Efendimiz (sav.)

: “İnsanlar madenler gibidir.” buyurmuş.(1)

Bu madenler bulunmalı, keşfedilmeli, değerlendirilmeli. Mafya babası siyah mersedesiyle giderken kaldırım kenarında kavga eden, dört kişiye meydan okuyan bıçkın delikanlıyı keşfedip mafya elemanı olarak yanına alıyor. Yaktırıyor, yıktırıyor.

O delikanlıyı Salih bir insan keşfetseydi o cevvaliyetiyle kaldırımlarda insanları rahatsız eden, huzursuzluk çıkaranları ıslah eri olarak kullanabilirdi. “İslinin yanında oturanda is kokar, mislinin yanında oturanda mis kokar.” atasözümüz bir Hadis-i Şerif’in Türkçe tercümesidir.(2)

Parfümcü dükkânından alış veriş yapmasanız bile üzerinize güzel kokusu siner. Meyhanede içmeseniz bile kokusu bir müddet üzerinizde gezinir.

Rabbimiz Furkan Sûresi’nde peygamberlerin yolundan yürümemizi, dost olarak onları seçmemizi ister.(3)

Cehennemin dehşetli alevlerini gördüğünde “Keşke filanı dost edinmeseydim.” diyecek diye bize haber veriyor ve kötü insanlardan arkadaş edinmemizi yasaklıyor.

Peygamber Efendimiz (sav.) : “Kişi arkadaşının dini üzeredir. Sizden her biriniz kiminle arkadaşlık yaptığına dikkat etsin.” buyurur.(4)

Seçici olacağız. Yediğinizi, giydiğinizi, seçiyorsunuz. Konuşup kaynaşacağınızı ve okuyacağınızı da seçiniz. Bir katil veya sapık gördüğünde  “Benim bu hale gelmemi engelleyen Rabbime hamdolsun.” deyip ıslahına çalışmalı.

Dünyanın en iyi kalpli insanına şarabı içirir, afyonu yutturur sonra direksiyonun başına oturtursanız araba kaza yapar. Devlet direksiyonunun başına oturtursanız devlet kaza yapar.

Çoban kurtla arkadaşlık yaparsa kuzulara yazık eder. Devlet başkanı kurt gibi adamlarla arkadaşlık yapar, onların yazdıklarını okursa bir millete yazık eder. İçimizdeki kurt bizi de yer bitirir. O, yün içinde gelişen kurt gibi içimizde büyür ve bizi kemirir. Furkan Sûresi arkadaşlarımızı iyi seçmemizi bizim iki dünyamızı da cennet eyleyecek arkadaşlar edinmemizi, Kitap olarak Kur’an’ı yalnızlığa terk etmememizi öğütler.

İyi kitap, iyi arkadaş, bizim mayamızda olan iyilik tarafını sular, yeşertir, gül açtırır. Kötü kitap, kötü arkadaş da yine bizde olan kötü tarafımıza yataklık yapar, dikenlerin ve sivrisineklerin gelişmesine bataklık yapar.

İyi arkadaş; acıktığımızda ekmeğini bölüşen, donarsak nefesiyle ısıtan, denizlerin söndüremediği gönül yangınlarını bir kelimesiyle söndüren, bir gülümsemesiyle keder, bunalım bulutlarını dağıtan, bizim hep iyi olmamızı iyi işler yapmamızı, iki dünyamızda da iyi yerlere gelmemizi öğütleyen ve örgütleyendir.

Maddî ve mânevî güzelliklerin zirvesine çıkarılan Yusuf (as.) Rabbine dua ediyor ve:  “Rabbim, beni Müslüman olarak öldür ve beni Salihler arasına kat.” diyor. (5)

Köyde, mahallede, okulda, tarlada,  kışlada, karakolda, üniversitede, sokakta her nerede olursak olalım iyi arkadaşlarla oturup kalkalım. Kötülük yapanlara engel olalım. Onların ıslahı için çalışalım.

Rahman’ın Kuralları

 Kula kul olmaktan kurtulanlar mutluluğu Rahman’a kul olmakta bulurlar. Mevlâna: “Ben kul oldum, ben kul oldum, ben kul oldum. Köle hür olunca sevinir, bense sana kul olunca sevinirim.” der.

Hersekli Arif Hikmet Bey de:

“Yâre kul olmakla buldum devleti hürriyeti

 İhtiyarımla esaret geldi, kendimden bana” diyor. Yani kendi içimden, kendi özgür seçimimle yâre (Allah’a) kul olunca özgürlüğün saltanatını buldum diyor.

Mafya, fuhuş sektörü, organ ticareti, hazineyi hortumlama gibi konular üzerine araştırma yapan ve televizyon ekranlarından insanlara tanıtan program yapımcılarımız şeytanın kullarının neler yapabileceğini gösteriyorlar.

Rabbimiz de Furkan Sûresi’nin 63. ayetinden sonuna kadarki âyetlerde Rahman’ın kullarının nasıl olması gerektiğini bize tarif ediveriyor.

Rahman’a kul olmanın mutluluğuyla yaşarlar. Yeryüzünde yürürken yürüyüşleri alımlı, çalımlı, şımarık, şarlatan, kibirli yukarıdan bakan, yürüyüşle değil, tevazu ile yürürler.

Vehb b. Münebbih Peygamber Efendimizin yürüyüşünü tarif ediyor. “Yanan bir mumun yanından geçse rüzgârıyla mumun alevini söndürmez, kamışlar üzerinde yürüse ses çıkarmazdı.” diyor.

Apartman hayatı yaşayan bir mümin alt, üst ve yan tarafta oturanları rahatsız etmeden, gönlündeki alevi titretmeden hareket edecek.

En değerli organı olan başını kimsenin önünde eğmeyecek. Ancak ve ancak rükû ve secdede Rabbin huzurunda eğerek, başını yücelerden yüce olan cennete kadar yükseltecek.

“Allah’ın sana verdiği nimeti üzerinde görsün.” hadisini yanlış anlayarak memurlara zekât verilebilir fetvasının verildiği, bir memurluk kadrosu için yüzlerce kişinin imtihana girdiği bir ortamda şatafatlı ev ve arabalarla israf edenlerden olmadığı gibi cimrilik de yapmaz.

Sırtında altın taşıdığı halde açlıktan ölen deve gibi bir hayat yaşamaz.

Allah’tan başka ilahlara yalvarıp yakarmaz. Haksız yere adam öldürmez. Zina etmez. Yalancı şahit olmaz. Boş lakırdılarla vaktini kurşunlamaz. Allah’ın ayetleri okunduğunda bile körü körüne boyun eğmezler. Bilerek, anlayarak gönülden inanarak boyun eğerler.

Eşleri ve çocukları üzerinde titrerler, iki dünyalarında kendilerini sevindirecek, yüzlerini güldürecek, gözlerini aydın edecek şekilde yetişmeleri için çalışırken Rabbe dua ederler.

Nesillerinden her birinin muttakî insanlara önder olabilecek kapasitede olmasını isterler. Tarihin hiçbir döneminde adil bir toplumun başına zalim bir önder gelmemiştir. Zalim bir toplumun başına da adil bir önder gelmemiştir.

Peygamber Efendimi (sav.) : “Yöneticileriniz sizin amellerinizdir.” buyurmuş. Bir başka hadiste:

“Nasılsanız öyle idare olunursunuz.” buyurmuştur. (6)

Yöneticilerimiz bizim iç dünyamızın toplanıp somut halde görünüşüdür. Onun için Rabbimiz önce muttakî bir toplum meydana getirilmesini ve o topluma önder olacak insanların yetişmesini ister.

Dindaşını sırdaş edinen (7)

Affeden, öfkesini yutmasını bilen ve infak eden 8

Gevşemeyen, üzülmeyen (9)

 İşlerini istişare ile yapan (10)

Zoru göğüsleyen (11)

 İnsanlardan meydana gelen bir toplum oluşması için bütün imkânlarını seferber eder.

Kâfir de Olsa Şahsiyetlisi Olsun

 İslâm’ın en katı düşmanlarından, Sümame bin Üsale, Beni Hanife kabilesinin ileri gelen cengâverlerinden biridir ve Yemame halkının efendisidir. Her hal ve şartta din düşmanlığını sergileyen bu adam bir gün esir edilir ve Medine’ye getirilir.

Efendimi (sav.) o esiri Medine mescidinin içindeki direğe bağlamalarını söyler. Efendimiz (sav.), mescide geldiğinde onun hatırını sorar ve “Nasılsın?” der. Sümame de, “İyiyim. Eğer beni öldürürsen kan sahibi bir adamı öldürmüş olursun (Yani benim kabilem bunun intikamın senden alır). Eğer beni serbest bırakarak iyilik yaparsan sana teşekkür edecek birini bırakmış olursun. Eğer mal istiyorsan, iste dilediğin kadarını vereyim” diye cevap verir.

İkinci gün yine aynı soruyu sorar ve aynı cevabı alır. Üçüncü gün gelince yine aynı soru ve aynı cevap tekrarlanır.

Peygamber Efendimiz (sav.) “Bunu serbest bırakınız” der. Esirin bağlarını çözerler. O, mescitten dışarı çıkar, bahçe arasına gider. Orada bulduğu bir su ile banyo yapar, geriye mescide gelir ve “Eşhedu en lâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasûlühu. Ey Muhammed (sav.), bana yeryüzünde senin yüzünden daha sevimsiz, çirkin bir yüz yoktu. Ama şimdi senin yüzünden daha sevimli bir yüz yoktur.

Yeryüzünde senin dininden daha kötü bir din yoktu ama şimdi senin dininden daha sevimli bir din yoktur. Senin ülkenden daha sevimsiz bir ülke yoktu,  şimdi ise senin ülkenden daha sevimli bir ülke yoktur. Ben Umre yapmak isterken senin atlıların beni yakaladılar. Şimdi ne diyorsun” dedi.

Allah Rasûlü (sav.), onu müjdeledi ve Umre yapmasını emretti. Mekke’ye vardığında Mekkeli müşrikler : “Ne o dininden mi döndün?” dediler.

—Hayır, ben, Rasûlullah’ın yanında Müslüman oldum. Hayır, vallahi, bu günden sonra Allah’ın Rasûlü (sav.) izin vermeden size Yemame’den bir buğday danesi bile gelemez” diye cevap verdi.(12)

Bu Hadis-i Şerif’ten anladığımız kadarıyla o günün kâfirleri biraz daha onurlu insanlarmış. Direğe bağlı olduğu, ölümünü beklediği bir zamanda bile boyun eğmiyor, sonuna kadar direniyor, serbest bırakılınca, şehir dışına çıktıktan sonra gelip Müslüman oluyor.

Sevgili Peygamberimiz (sav.) de onu Mescid’e bağlıyor. Müslümanların beş vakitte bir araya geldiklerinde ne yaptıklarını, bir zamanların eli kanlı zalimlerinin nasıl yumuşadıklarını, Müslüman kardeşleriyle nasıl haşır neşir olduklarını görmesini sağlıyor. Onların yanında hiçbir değeri olmayan kölelerin nasıl insanca değer kazandığını, Efendimizin onlara, onların Efendimize karşı davranışlarını gözetlemesini özetle Müslümanları tanımasını istiyor ve başarılı da oluyor.

Şu anda Dünya Müslümanlarının en büyük sorunu kendilerini tanıtamama sorunudur.

Siyaset, medya ve mafya şeytan üçgeninde savaşçılar, barışçı, barışçılar savaşçı olarak tanıtılıyor.

Teröristler kahraman olarak tanıtılırken, halkının kahramanları terörist olarak tanıtılıyor.

Amerika’nın gelmiş geçmiş en hareketli mafya babası Malkolm-X Hıristiyan iken, Amerika senatörlerine uyuşturucu ve fuhuş servisi yaparken en saygın adamdı. Bir gün yakalanıp hapse düştüğünde hapishanede Müslümanlarla karşılaşır ve Müslüman olur. Daha sonra her türlü kötü işleri bırakıp İslâm’ı yaymaya başlayınca, C.I.A tarafından vaaz verirken kurşunlanarak öldürülür.

Malkolm-X de Müslümanları tanıdıktan sonra Müslüman olur.

“Her Müslüman senin gibi olsa herkes İslâmcı olur.” sözünü hepiniz duyuyorsunuz. Ama bazı insanlar, televizyondan verilen sahte şeyhler, din adına para toplayan ikiyüzlü tarikatçılar, her gün ayrı kılıkta görünen hoca müsveddelerini gördüklerinden çok iyi niyetlerle İslâm’a düşman olma tarafına gidebiliyorlar.

Biz, ne yapıp edelim, kendimizi değil, kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’i tanıtalım ve biz de, o kitaba göre yaşamak için gayret gösterelim.

Aleyhinde veya lehinde olsa da dünya gündeminde hep İslâm’ın olması bizim için bir şanstır. Bu şansı iyi değerlendirelim.

Yüzsüzlerin Sonu Kötü

 Ebu Said el-Hudri (ra.), sevgili Peygamberimizi (sav.) tarif ederken: “Peygamber (sav.) bekâr bir kızdan daha utangaçtı.” diyor.(13)

Utanmazlar, küstahlar ve hayâsızlar her çağda rağbet görmüşlerdir.

Sevgili Peygamberimiz (sav.) zamanında bir adam kardeşini fazla hayâlı=utangaç olmasından dolayı ayıplıyordu.

Sevgili peygamberimiz (sav.), o kardeşini ayıplayan adama: “Kardeşini ayıplamayı bırak. Hayâ, utanma imandandır. Hayâ, hayırdan başka bir şey getirmez.” buyurmuştur. (14)

Yolcu! Bu dünya yolculuğuna çıkarken, bedenine elbiseni giymeden önce bütün can ve tenini hayâ elbisesiyle süsle. Yürüyüşün, duruşun, oturuşun, konuşman, susman bakman ve dokunman vs. bütün hal ve hareketlerin hayâ çiçekleriyle süslenmeli.

Güzel elbiselerimizin kirlenmemesi için oturup kalktığımız, dokunduğumuz, şeylere dikkat ettiğimiz gibi ar damarımızın çatlamaması,  hayâ elbisemizin kirlenmemesi için daha çok dikkat etmeliyiz.

Hayâ elbisesi kirlenirse ar damarı çatlarsa, yüzsuyumuz dökülürse,  biz de, devleti soyduktan sonra millete televizyondan sırıtan yüzsüzlere döneriz. Allah korusun.

Kimseye yüzsuyu dökerek şahsiyetimizi sıfırlatmayacağız.  Damarımızdaki kan akarsa, şahsiyetimiz şehadetle şereflenir ama yüzümüzün suyu çekilirse suyu çekilmiş gül gibi küllüğe atılmayı hak eder.

Allah (cc.) bize can vermiş, ten vermiş, kan vermiş, koklanacak çiçekler, koklayacak burun vermiş.

Görülecek güzellikler, görecek göz vermiş.  Bir dil ile milyonlarca tadı ayıracak özellik vermiş, sayısız nimetleri arasında bir ömürlük yolculuk yaparken onun kullarına karşı gelmekten utanırken onun isteklerini yerine getirirken güzel yapamamaktan dolayı Allah’a karşı utanç içinde olmalıyız.

Saygı duyduğumuz, sevdiğimiz bir insanın yanında yapmaktan utandığımız bir eylemi yapayalnız olduğumuzda da yapmamalıyız. Yalnızken de Allah’tan utanmalıyız.

İnsanların ve hayvanların haklarını gözetmeyen insan, onlara karşı hayâsızlık yapmaktadır.

İnsanlardan utanarak yapmadığı şeyi tek başına kaldığında yapabilen bir insan da kendisinden utanmayan insandır.

Biz başta Rabbimizden,  kendimizden ve kendimizin dışındakilerden utanarak hareket edeceğiz.

Sevdiğine kırmızı gül verirken bile yanakları al al olan insan, verdiği ve veriş şeklindeki kusurların mahcubiyetini dile getirerek sevdiğine “Sen daha güzellerine lâyıksın”  mesajını vermiş olur.

Sanat eserini insanlar ilgi ile izlerken yüzü kızaran sanatkâr gönül ufkunda kanat çırpan yeni eserler avlamaya çalışan sanatkârdır.

Hayâlı/utangaç insanların başarılı olamayacağı kanaati günümüzde bir kısım insanlarda hâkim durumda.

Ama bilinsin ki kapalı kapılar ardında Mısır’ın en güzel – yüzsüz kadınına yüz vermeyen Yusuf (as.) Mısır’a hem peygamber hem sultan olmuştur.

Mekke’nin arsızı, yüzsüzü, hayâsızı olan Ebu Cehil malıyla, mülküyle otoritesiyle yok olup gitmiştir.

Ama bekâr bir kızdan daha utangaç olan sevgili Peygamberimiz (sav.),  milyarlarca dil ve gönül tarafından rahmetle, salâvatla anılmaya devam etmektedir. Hayâ ancak hayır, iyilik getirir. Kasas Sûresi’nde bahsedilen kızların hayâsı onlardan birinin Musa (as.) ile evlenmesine ve Kur’an okundukça hayırla anılmasına sebep olmuştur.

---------------------------------------------------------

 1-Buhari, Enbiya 19, Müslim , Fezail-üs-sahabe 199

2- Buhari, Buyu 38, Müslim, Birr 146

3-Furkan, 25/27-28

4- Ebu Davud, Edeb Hadis4833, Tirmizi zühd bab35, hadis 2379

5- Yusuf 12/101

6- Keşfül-Hafa 2/126

7- Ali İmran, 3/118

8- Ali İmran, 3/134

9- Ali İmran, 3/139

10- İnsan, 76/ 9

11- Beled, 90/ 12

12- Buhari, Kitab-ül Meğazi bab 66,Hadis 4114,

Müslim,Kitab-ül Cihad, bab 19, hadis 1764

13- Buhari,  Kitab-ül edeb 5727

14- Buhari, Edep

Mahmut  Toptaş

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Ynt: Müslüman Şahsiyette Denge
« Yanıtla #1 : Temmuz 25, 2018, 01:40:22 ÖS »
Müslüman Şahsiyette Denge

İnsan maddî ve manevî yönüyle var olan, ruh ve beden bütünlüğü içinde kendi kişiliğini tanımak ve geliştirmekle sorumlu bir varlıktır. Bu iki unsur arasında meydana gelecek çatışmalar, ancak dengeyi sağlamakla izale edilebilir. Ruh ve beden arasındaki uyum, ancak insanî dürtülerin aşırıya kaçmadan tatminiyle mümkün olur.

Bilindiği gibi İslâm dini Müslümanı, sadece ahiret insanı veya dünya insanı olarak değil aksine her iki dünyanın da sahibi olarak görmektedir. Yüce Allah (cc.) bu konuyla ilgili olarak “Allah’ın sana verdiğinde ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma …”[1] buyurmaktadır.

İnsan tabiatı temelde, çok yönlü istek ve ihtiyaçların, biri diğeri ile çelişen karşıt güç ve eğilimlerin yol açtığı istikrarsız bir özellik gösterir.

Bu değişken ve tutarsız tabiatın tutarlı ve dengeli bir karaktere dönüştürülmesi, ilâhî hakikatle ilişkilerin sürekli canlı tutulması ile mümkündür. İbadetler genelde kişilik ve karakteri düzenleyici ve dengeleyici sistemler olarak anlaşılabilir. İslâmî ibadetlerden her biri insanın belli yaşayış ve davranışlarını hedef alır ve onları dinî gayelere göre şekillendirmeye yönelir.[2]

 İnsan her durumda, yalnızken veya cemiyet içindeyken, kalbi daima Allah’a yöneldiği müddetçe yapmakta olduğu bütün işler ibadetin geniş manası içerisinde yer alır.

Müslüman birey şahsiyet vasıflarını bir anda değil, hayatın uygun şartları içinde oluşan bir gelişme ve olgunlaşma neticesinde elde eder.[3]

Şahsiyet vasıfları Allah’ın ayetleri ve Rasûlullah’ın talimiyle teşekkül edecek vasıflardır. Bunun için Rasûlullah (sav.) Kur’an-ı Kerim’de en güzel örnek olarak vasıflandırılmıştır.[4]

 İnananlar bu şahsiyet vasıflarını kendilerine örnek alıp ona uygun davranışlar ortaya koymalıdırlar. Ruhî meleke haline dönüşen sünnete uygun davranışlar, Müslüman şahsiyeti müsbet yönde etkileyecektir.

Birey tarafından benimsenmiş ve özümsenmiş dinî inançlar, ferdin kişilik yapısında bir “bütünleşme” meydana getirme gücüne sahip olduğundan, iman ile kişilik arasında genel olarak karşılıklı bir ilişkinin varlığı müşahede edilmektedir. Dinî inancın birey tarafından benimsenmesindeki kuvvet derecesi ile o ferdin kişiliğinin genel yapısı üzerindeki etkisi inkar edilemez bir gerçektir. [5]

İbadet ve davranışlardaki bu yüksek şuur insanın davranış bütünlüğünü ve şahsiyet gelişmesini sağlayacaktır. Söz ve davranış arasındaki uyum kişinin şahsiyet ve karakter sağlamlığı, bütünlüğü ve istikrarı bakımından önemlidir. Şuurlu yapılan ibadet, şahsiyetin gerek içe ve gerekse dışa dönük yönünün gelişmesine yardımcı olur. Çünkü kendisinin Allah’ın kontrolünde olduğunu düşünen kişinin vicdanı bu şuur sayesinde işlerlik kazanacak ve kişiyi psikolojik ve sosyolojik uyumu bakımından kontrol edecektir.[6]

Kur’an-ı Kerim’de insanın istikrarsız, değişken, zayıf, hırslı ve huysuz bir tabiata sahip olduğu beyan edilmektedir.[7] Nefsin tabiatında yer alan bu dürtü ve eğilimler[8], insan davranışlarını etkilemekte ve insanı Allah’tan uzaklaştırmaktadır.

İnsan tabiatında yer alan bu dürtüler onun Allah’la olan ilişkisini tehlikeye sokan ve dinin ölçüleri dışında bir hayat yaşamaya yönelten temel faktörlerdir. Bu da zamanla insan şahsiyetini yok eder. Çünkü Allah’ı hatırlama, hayatın anlam ve gayesi; Allah’ın insan şuurundan çıkması da insan hayatındaki anlam ve gayenin ortadan kalkması demektir. İnsanın Allah’ı unutması, varlığın esas kaynağından olan kendi “ben” ine yabancılaşması demektir. İnsan varlığı Allah’la anlam kazanmaktadır. İnsan Allah’ı unutunca kendine de yabancılaşmaktadır. Cenab-ı Hak (cc.) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.”[9]

Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu insan anlayışında, kendi zaafları nedeniyle kötülüğe kayma ile iyiliğe yönelme arasıda çok nazik ve ince bir denge vardır. Bu nazik dengeye Kur’an, en önemli kavramlarından biri olan takva adını vermiştir. Takva; Allah (cc.) tarafından konan maddî ve manevî sınırların aşılmasını engelleyerek, insan davranışlarını idare etmektir. İnsan ilâhî sınırları hata ile aşarsa, takva insanı derhal tevbeye yöneltir ve şahsiyetteki dengesizliğin düzeltilmesini sağlar.[10]

Maddî ve manevî, iç ve dış dengeyi muhafaza eden insan hem dünya hem de ahiret saadet ve mutluluğunu elde eder. İslâm’ın bu konuda verdiği ölçü, dünyada da refah ve mutluluk, ahirette de refah ve mutluluktur.[11]

-------------------------------------------------------

 [1] Kasas 28/77

[2] Hökelekli, Din Psikolojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1998, 241.

[3] Şentürk, “ İbadetin Mahiyeti ve Şahsiyet Gelişimindeki Foksiyonu”, 13.

[4] Ahzab 33/21

[5] Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, , 187-188.

[6] Bkz. Çamdibi, H. Mahmut, Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul 2003, 187-190; Şentürk, a.g.e., 14.

[7] Bkz. Nisa, 4/128; Meâric, 70/19-21; Haşr, 59/9; Teğâbün, 64/16.

[8] Bkz. Âl-i İmran, 3/14; Kehf, 18/34-34.

[9] Haşr, 59/19.

[10] Hökelekli, 24; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur’an, Ankara Okulu Yay., Ankara 1996; 74-78.

[11] Bakara, 2/201.

Süleyman  Gümrükçüoğlu

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]