SON NEFESE KADAR KULLUK
Sabah kahvaltısını yaptığımızda, “Akşam yemeğine ne gerek var” demiyoruz, yine yiyoruz.
Tatilde bir ay temiz dağ ve köy havası aldık, şehir havası solumaya gerek yok demiyoruz.
Dünün yiyeceği ve havası düne aittir, bu günkü bu güne aittir, yarının ihtiyacını da yarın karşıladığımız gibi, Allah’a kulluk ihtiyacımız da nefese ihtiyacımız gibi her an, her saniye kulluk görevimizi, sorumluluğumuzu ve sınırımızı bilmek ve gereğini yerine getirmekle görevliyiz.
“Ramazan bitti, ibadet bitti” demek, “Ben artık nefes almam” demek gibi bir şey.
Nefes almak, içmek, yemek, nasıl bize yük değilse ve bunları yapmaktan keyif alıyorsak Allah’a kulluk görevlerimizi de yerine her saniyede getirirken keyif alır hale gelmeye çalışmalı.
Sevgili Peygamberimiz, sabah namazıyla hayata başladıktan sonra yürüyüşü, oturuşu, gülümsemesi, selam vermesi, hatır sorması, geçimini temin etmesi, din düşmanlığı yaparak insanlık düşmanı kesilenlere karşı kahramanca durması gibi bütün davranışlarını Allah celle celalühün kitabına uygun olarak yapması her saniyesinin kulluk içinde geçtiğini ve bu halin ona huzur verdiğini görüyoruz.
Sevgili Peygamberimiz, kişinin kendi elinin emeğinden daha hayırlı, seçkin bir yiyecek olmadığını ifade etmek için:
Sevgili Peygamberimiz, “Hiçbir kimse elinin kazandığından daha hayırlı bir şey yememiştir. Davud aleyhisselam da elinin emeğiyle yerdi” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Büyu’, bab kesbi ameli yedihi).
Eşine, ailesine, çevresine iyi davrananların bütün davranışları ibadet sayılır ve bu ibadetleri de onlara huzur verir.
Bir gün “gözünün nuru” namaz vakti girince, Sevgili Peygamberimiz, Bilal-i Habeşi’ye ezan okumasını söylerken:
“Bilal, haydi bizi namazla rahatlat” buyurmuş. (Ahmet, Müsned, Salim bin ebi’l-Ca’d hadisi, Ebu Davud, Sünen, K. Edeb, bab 86 fi salatil ateme).
Ramazan bitince kulluk, ibadet bitmez.
Nefesimizin en sonuncusu da bizden çıkıncaya kadar nefes alıp-vermemiz gibi biz, bu dinin bütün emir ve yasaklarına uyarak hayatımızın sağlıklı kalmasına dikkat edeceğiz.
Hiçbir ibadeti yük gibi kabul etmeyeceğiz.
Nefes alır gibi, su içer gibi, dost yüzü görür gibi bütün sevdiklerimizi bize lütfeden Rabbimize kulluk da bizi rahatlatmalı.
Değerli hocalarımızın dualarının en sonunda, “Son nefesimizde Kelime-i Şehadet söylemeyi nasip et ya Rabbi” demeleri kulluğun kesintisiz olmasının gerektiğini ifade eder.
Allah celle celalühe kul olmaktan çıktıklarını söyleyenler, ciğeri beş para etmez din ve insanlık düşmanlarının kurallarını kabul ederek kula kul olduklarının farkında değiller.
Rabbimiz buyurur:
“Yakîn (ölüm) sana ge¬lin¬ceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hıcr süresi ayet 15/99)
Farkında olan Müslümanlar, farkındalıklarını göstersinler.
Mahmut Toptaş.