Doğru Teraziyle Tartalım
Bir hukuk profesörü, “Hocam sen de bilirsin, ‘Zamanın değişmesiyle ahkam değişir.’ Bu, İslam hukukunun bir maddesidir. 1400 sene önceki insanlara uygun olan Kur’an hükümleri çağımıza uygun değildir” dediğinde ben de şöyle cevap vermiştim:
“Önce şunu söyleyeyim: Örfe dayalı ahkam zamanın değişmesiyle değişir.
Kur’an ve sahih sünnete dayanan ahkam ise, hiçbir zaman değişmez.”
Ben: “Sen, Kur’an’ın Allah tarafından indirildiğine inanıyor musun?”
Prof.: “Evet inanıyorum.”
Ben: “Tabiatı yaratanın Allah olduğuna inanıyor musun?”
Prof.: “Evet inanıyorum.”
Ben: “Tabiat yaratılalı kaç sene geçti?”
Prof.: “Milyonlarca sene.”
Ben: “Peki milyonlarca sene önce yaratılan tabiat kanunlarında bir eksiklik veya fazlalık var mı?
Biyoloji bilginleri, fen veya kimyacılar bu çiçek böyle açmamalıydı, bu böcek böyle uçmamalıydı. Bu hava iki binli yılların insanına uygun değil, bu güneşi değiştirmeli diyorlar mı?”
Prof.: “Hayır, tabiatta hiçbir eksiklik veya fazlalık yok.”
Ben: “Peki, milyonlarca sene önce koyduğu kanunlarda hata etmeyen Rabbim, 1400 sene önce koyduğu Kur’an yasalarında mı hata edecek?
Sen bana bir tek ayet göster ki çağımıza uygun olmasın. Sizin bu söyledikleriniz size ait değil.
Batılı hukukçuların, tahrif edilmiş kilise hukukuna karşı söyledikleri sözleri alıp siz İslam dinine karşı kullanıyorsunuz.
Böylece hem Müslümanların gözünden düşüyorsunuz, hem de Batılı hukukçuların gözünde bir yer edinemiyorsunuz.”
Prof.: “Haklısın.”
Toprağı yaratan Allah’tır. Canları, tenleri yaratan Allah’tır. Toplumu yaratan Allah’tır. Toplumun iradesini yaratan Allah’tır.
Kalbinin atışına, kanının akışına hakim olamayan birileri çıkıyor, “Din kurallarına göre yapılan düzenlemeler hukuksal nitelik taşımaz” diyor.
Bu sözü söyleyen dili, yaratan Allah.
Bu sözleri dizip cümle haline getiren aklı, yaratan Allah.
Bu sözleri yazan elleri, yaratan Allah.
“Tanrının toplum yönetiminde yeri yoktur” diyen insana, kendi vücudunun yönetimi bir saniyeliğine kendine veya bir başkasına teslim edilse acaba ne yapar?
Bir dakika kendi vücudunu, kanını, kalbini, her hücrenin hava ve su ihtiyacını yönetemeyen bu zavallı insan, toplum vücudunu, kendi salgıladığı kanunlarla yönetmeye kalkarsa, toplum bünyesinde oluşan çürümeler çıban gibi dışarıya binlerce bölücü eşkıya, katil, uyuşturucu, tecavüzcü, hırsız… üretir ve her sene binlerce insanın öldürülmesine sebep olur.
Hiçbir şahsın, toplumun, meclisin, kurum veya kuruluşun aklı, bütün insanları kapsayacak şekilde yaratılmamıştır. “Akıl akıldan üstündür.”
Öyle ise birilerinin aklını kanun kalıbı yapıp, toplumu o kalıba sıkıştırmaya çalışmak, sığmayanları cezalandırmak zulüm olmaz mı?
“…And olsun Sana gelen ilimden sonra onların hevesle¬rine uyar¬san, Sen de o tak-dirde zalimlerden olursun” buyuruyor. (Bakara Süresi, Ayet 2/ 145)
İnsanların koyduğu kanunlarla hükmeden peygamber bile olsa zulmeder.
Eksik tartan terazinin başına dünyanın en dürüst adamını getirseniz hiçbir şey değişmez. Eksik tartma devam eder.
İnsan ne kadar dürüst olursa olsun yanlış adalet terazisi ile tartarsa bilmeden zulmetmiş olur.
Rabbimiz, hüküm koyan ayetlerinin çoğunu Medine’de indirmiş.
Önce adalet terazisinin başında duracak olan toplumu yetiştirmiş, sonra teraziyi vermiş.
Eğri adam, bozuk terazinin başında yanlış tarttığı gibi,
Doğru adam, eğri terazinin başında olsa o da yanlış tartar.
Önce adam doğru dürüst olacak, sonra terazinin ayarı İslam’a göre ayarlı olacak.
İşte o zaman tabiat kanunları, insan ve adalet uyumlu çalışır.
Çünkü insanı yaratan, Kur’an’ı öğreten, tabiatı yaratan Allah’ın kurallarına göre hareket edilmiş olacak.
Mahmut Toptaş.