Yüzsuyumuz dökülmesin
“Her akıl bir olsaydı koyuna çoban bulunmazdı” diye bir atasözümüz var.
İnsanoğlunun ihtiyaçlarının karşılanması için birbirinden yararlanmak mecburiyetinde.
Giyinmek için terziye, dokumacıya, pamukçuya, yüncüye, tekstilciye ihtiyacımız var.
Yemek için traktörcüye, çiftçiye, değirmenciye, fırıncıya, sebzeciye, kasaba, meyveciye ihtiyacımız var.
Sanayiciye, siyasetçiye, öğretmene, hademeye, hâkime, mübaşire ihtiyacımız var.
Bazı işler için, “Ölsem de ben bu işi yapmam” diyorsunuz; doğru söylüyorsunuz. Ama o iş için severek talip olan insanlar da var bu toplumda.
Rabbimiz:
“Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimliklerini biz taksim ettik. Birbirlerine iş gördürsünler diye, bir kısmını diğerleri üzerine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların topladıklarından daha hayırlıdır.” (Zuhruf süresi ayet 43/32).
Hepimiz birbirimizden bir yönüyle üstünüz.
Şair, çiftçiye hava atmasın. İlim adamı, terziyi hafife almasın. Vali, ayakkabıcıyı aşağılamasın.
Yoksa şair, açlıktan şiir söyleyemez, âlim, çıplaklıktan ilmini kimseye veremez, vali, ayakkabısızlıktan dışarı çıkamaz. Herkes kendi sahasında üstündür.
Herkes kendi sahasında sahip olduğu güç oranında çalışırken bazıları bir anda zengin oluveriyorlar.
Zengin olanlar çok akıllı olduklarından dolayı da olmuyorlar.
Her çalışan, zengin olamıyor.
Nasip denen bir şey var ve o nasibi taksim eden var.
Biz çalışmaya devam edeceğiz, sonuçta zenginlik varsa şükredeceğiz, fakirlik olursa sabredip çalışmaya devam edeceğiz.
Vilayet sayısı belli olduğu için her okuyan vali olamıyor ama vali okuyanlar arasından çıkıyor.
Nice zenginlerin CEO’su var ki, aklının zekâtı, o zenginin sülalesinden fazladır ama o, parası çok aklı az kişinin emrinde çalışmaktadır.
Nasıl akıllarımız taksim edilmişse ve kimse kafasına sonradan akıl koyamıyorsa aynen nasiplerimiz de öyle taksim edilmiş.
Taksim edilenin ne olduğunu bilmediğimizden nasibimize ulaşmak için Rabbimizin belirlediği doğru yolda ona kavuşmak için hilesiz hurdasız çalışmaya devam edeceğiz ve bu çalışmamızdan dolayı da sevap aldığımızı bileceğiz.
Kimseye yüzsuyu dökmemeye dikkat edeceğiz.
Güzel elbiselerimizin kirlenmemesi için oturup kalktığımız, dokunduğumuz şeylere dikkat ettiğimiz gibi ar damarımızın çatlamaması hayâ elbisemizin kirlenmemesi için daha çok dikkat etmeliyiz.
Hayâ elbisesi kirlenirse ar damarı çatlarsa, yüzsuyumuz dökülürse kişiliğimiz kalmaz. Allah korusun.
Kimseye yüzsuyu dökerek şahsiyetimizi sıfırlatmayacağız. Damarımızdaki kan akarsa, şahsiyetimiz şehadetle şereflenir ama yüzümüzün suyu çekilirse suyu çekilmiş gül gibi küllüğe atılmayı hak eder.
Mahmut Toptaş