Şaka Bile Olsa Yalan Söyleme
Yusuf okuldan gelmişti. Sümeyye ağabeyinin geldiğini görünce sevindi. Çünkü çok canı sıkılıyordu. Hemen ağabeyinin yanına gitti.
- Ağabey, seninle oyun oynayalım mı? dedi. Yusuf, çok yorgundu. Biraz dinlenmek istiyordu. Ama bunu açıkça söylemedi. Onun yerine kız kardeşine ufak bir şaka yapmak istedi.
- Hayır, seninle oyun oynayamam. Çünkü çok önemli bir gizli görevim var, dedi.
Sümeyye ağabeyinin sözüne inanmıştı. Bir yandan da çok merak etmişti:
- Ne görevi? Kim verdi sana bu görevi? Gibi sorular sormaya başladı. Yusuf kız kardeşinin merakını komik bulmuştu. Şakasını sürdürdü.
- Sus, kimseye söyleme, bu aramızda sır. Çok gizli bir görev!
Sümeyye şaşırmıştı, birazcık da endişelenmişti. Acaba ağabeyi filmlerdeki ajanlar gibi muhbirlik mi yapıyordu? Fısıltıyla sordu:
- Ağabey, yoksa bu görevi polisler mi verdi?
Yusuf gizemli bir şekilde başını yukarı aşağı salladı. Bir yandan da parmağını dudağına koyarak “sus” işareti yapıyordu.
Sümeyye çok heyecanlanmıştı. Acaba bu sırrı annesine söylese miydi?
- Ağabey, bunu annemize söylememiz gerekmez mi? dedi.
Yusuf bu sefer başını iki yana salladı.
Sümeyye biraz korkmaya başlamıştı. Yoksa ağabeyini birileri kandırıyor muydu? Ya kötü adamlar polis kılığına girip ağabeyini kötü işlere alet ediyorsa… Bunu anne babamıza söylememek doğru olmazdı.
- Ağabey, bence annemizden bir şey saklamamalıyız. Bu tehlikeli olabilir, dedi.
Yusuf kız kardeşinin korktuğunu görünce artık şaka yaptığını açıklamaya karar verdi. Birden gülmeye başladı. Bir yandan da:
- Ben sana şaka yaptım, amma da inandın! Diyerek dalga geçiyordu.
Sümeyye ağabeyinin bu hareketine çok alınmıştı.
- Aşk olsun ağabey! Ben senin yalan söylemeyeceğini sanıyordum. Onun için sözüne güveniyordum. Artık bundan sonra senin hiçbir lafına inanmam, dedi.
O sırada mutfakta işlerini bitiren anneleri yanlarına gelmişti.
- Hayırdır, ne oldu? Diye sordu. Sümeyye annesine olup biteni anlattı. Yusuf ise,
- Sadece şaka yapmak istemiştim, diyerek kendini savundu. Annesi;
- Yusufçuğum şaka için de olsa yalan söylemek doğru değildir. İnsanın güvenilirliğine gölge düşürür. Peygamber Efendimiz Müslümanların şaka için de olsa yalan söylememesini tembih etmiştir.
Aleyhisselatu vesselam Efendimiz buyuruyor ki:
"Ben, haklıyken bile tartışmaktan kaçınan kimseye cennetin kenarından, şakadan da olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasından, huyunu güzelleştiren kimseye de cennetin en yükseğinden bir köşk verilmesine kefilim."
Eee oğlum, sen cennette köşkün olsun istemez misin?
Yusuf annesini dinledi ve:
- Bunu bilmiyordum anne, artık bir daha yapmam, dedi. Ama merak ediyorum, hiç mi şaka yapmayacağız? Diye de ekledi.
Annesi Yusuf’un şakalaşmayı sevdiğini biliyordu.
- Elbette şaka yapacaksınız. Peygamber Efendimiz de bazen şaka yapardı. Ama şaka yaparken de doğru söylerdi. Mesela Hz. Enes’e “ey iki kulaklı” diye seslenerek şaka yapardı. Zaten insanın iki kulağı olur, öyle değil mi? dedi.
Sümeyye ve Yusuf bu söze güldüler. Anneleri devam etti:
- Sahabeler mizah ve nükteler yaparlardı. Hz. Ali radıyallahu anh mizah ve nükte ruhu dinlendirir, demiştir. Ama işi gücü şaklabanlık olan, insanları güldürmeyi iş edinen kişilerin vakarı olmaz, onlar kimse tarafından ciddiye alınmaz.
Bir de insanları inciten, üzen veya korkutan şakalar yapmak doğru değildir. Bir gün Resulullah ve ashabı sefere çıkmışlardı. Bir yerde konaklayınca biraz dinlendiler. Bu sırada bir kişi, şaka yapmak niyetiyle uyuyan bir arkadaşının ipini aldı. Uyanınca ipini bulamayan adam telaşlandı. Çünkü o ipe ihtiyacı vardı. Bulamazsam diye korktu ve üzüldü. Bu durumu öğrenen Peygamberimiz: "Bir Müslümana bir başka Müslümanı korkutmak ve üzmek helal olmaz!" buyurdu.
Yusuf,
- Anladım anneciğim, artık bunlara dikkat edeceğim. Dedi.