“BİLMEZMİSİN ÖLÜM AHİRET YOLUDUR!''
Hazreti Ebu Derdâ şöyle rivayet eder: Hz. Süleyman oğlu vefat ettiğinde insanlık icabı buna çok üzüldü. Bunun üzerine iki melek kendisine geldi. Onun huzurunda iki davalı gibi diz çöktüler. Biri dedi ki: ‘Ben tohum ektim. Biçilecek duruma geldiği zaman bu adam yanından geçti; ekinimi mahvetti.’
Hz. Süleyman diğerine ‘Sen ne diyorsun?’ diye sordu. Dedi ki: ‘Ben yolda yürüyordum. Birden önüme tarla çıktı. Sağa sola baktım yol yoktu; baktım ki yol ekinin içinden geçiyor.’
Hz. Süleyman tarla sahibine ‘Neden yola ektin? Bilmez misin halk için yol gereklidir?’ dedi.
Bunun üzerine tarla sahibi ‘Sen çocuğun için neden üzülüyorsun? Bilmez misin ölüm ahiret yoludur!’ dedi. O günden itibaren çocuğu için üzülmedi, sabretti.
Hz. İbni Abbas’a bir kız çocuğunun ölüm haberi getirildiğinde, İnna lillâhî ve innâ ileyhi râciûn ayetini okudu ve şöyle dedi: O bir avretti; Allah onu örttü! Bir nafaka idi; Allah onu tekeffül etti. Bir ecirdi; Allah onu gönderdi’. Sonra iki rek’at namaz kıldı ve şöyle dedi: Biz Allah’ın emrini yaptık. Çünkü Allah şöyle buyurmaktadır: “Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım isteyin.“ (Bakara/45)
Hazreti Ali ‘Size Kur’an’daki en fazla ümit veren ayeti haber vereyim mi?’ dediğinde, dinleyenler ‘Evet!’ dediler, o da şu ayeti okudu: “Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizin yaptığı (işler) yüzündendir. (Allah yaptıklarınızın) birçoğunu da affeder.“ (Şûra/30)
Bu bakımdan dünyadaki musibetler işlenen günahlar yüzünden meydana gelirler. Öyleyse Allahü teâlâ dünyada kulunu cezalandırdığı zaman ikinci bir defa onu azaba dûçar etmez. Dünyada onu affettiği takdirde kıyamette onu cezalandırmaz.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah katında, hilim ile karşılanan öfkeden ve sabırla karşılanan musibetten daha sevimli hiçbir şey yoktur! Allah katında, Allah yolunda dökülen bir damla kan veya gecenin karanlığında Allah’tan başkasının görmediği ve secde halinde olduğu halde akıtılan bir damla gözyaşından daha sevimli bir şey yoktur. Allah katında, farz namaza veya sıla-yı rahme doğru atılan bir adımdan daha sevimli iki adım atılmamıştır.”
Mehmet Oruç.