Çocukta Manevi Değer Oluşturmaya Yeterli 4 Öneri
Birçok aileden sorular yağıyor adeta “Çocuğumun manevi dünyasını geliştirmek için neler yapabilirim?” diye. Gelen soruların 4 yaş altı olduğunu hatırlatarak cevap vermek, bu konuda bir şeyler yazmak istedim işinize yaramasını ümit ederek.
Çocukların zihinsel süreçleri, özellikle okul öncesi dönemde somut düşünme süreçleriyle çalışmaktadır. Yani gördüğüne inanan, eliyle dokunabildiğini daha kolay öğrenen bir yanı vardır bu dönemin.
Özellikle 0-3 yaş döneminde bu özellik yoğun biçimde kendisini gösterir. 4 yaşına doğru ilerlemeye başladıkça sizin manevi değerleriniz hakkında akıl yürütmeye, yaptığınız bazı davranışları kendisine göre anlamlandırmaya başlar. Örneğin başörtülü bir anneyseniz; “Hadi başını ört de beni gezmeye götür.” veya elinizde namaz örtünüzü gördüğünde “Ben de seninle namaz kılayım mı anne?” gibi şeyler söyler. Yani sizin dışarı çıkmanız için başınızı örtmeniz gerektiğini, ezan okunduğunda namaz kılacağınızı fark etmeye başlar.
Demek ki birinci aşama; çocuğumuza manevi değerler kazandırmak istiyorsak, öncelikle bu değerlere bizim sahip olmamız gerekiyor.
Neye inanıyoruz?
Ne kadar inanıyoruz?
İnançlarımızın günlük yaşamımızı düzene sokmasına izin veriyor muyuz?
Yalan konuşuyor muyuz?
Birinin arkasından atıp tutuyor muyuz?
Verdiğimiz sözleri yerine getiriyor muyuz?
İnsanlarla iyi anlaşıyor muyuz?
Aile bireyleriyle kibar ve anlayışlı bir üslupla konuşabiliyor muyuz?
Birbirimize karşı saygılı davranabiliyor muyuz? vb. gibi.
İnanç değerlerimizi tatlı tatlı günlük hayatımız içinde dillendirmek de ikinci iyi yol bence. Örneğin yemek yediniz “Ay çok lezzetli yemekler yedik değil mi? Allah bize ne güzel yemekler vermiş böyle veya gezmeye gitmeden önce “Namazımı kılayım hemen dışarı çıkıp gezelim tamam mı benim biricik kızım?” gibi sözler.
Böylece inanç değerlerimizin getirisi olan ibadetlerimizi, çocuğumuzun anlam dünyasına eklemeye başlamış oluruz. Bizi biz olarak tanırken, inanç değerlerimizi de bizim bir parçamız olarak tanımaya başlamış olur.
Üçüncü önemli uyarı; sorduğu sorulara cevap verirken, karşımızdakinin çocuk olduğunu unutmadan keyifli ve mutlu ifadelerle konuşabilmek.
Genellikle bizim insanımız manevi konuları anlatırken, ağır ve ciddi aktarımlar yapıyor. Oysa karşımızdaki sadece bir çocuk! Merak ettiği konuları soruyor.
Mümkün olduğunca sevimli ve az/öz cevap vermemiz yeterli. Uzatmaya, abartmaya, konuları ağdalaştırmaya başlamak, çocuğumuzun kafasını karmaşıklaştırmaktan öteye geçmez.
Dördüncü yöntem; Dini bayramları, oruç tuttuğumuz günleri keyifli yaşaması ve bilinçaltında iyi resimlerle kaydetmesi için eğlenceli hale getirin.
“Heyy yaşasınnn… bugün akşama kadar hiç bir şey yemeyeceğiz… sonra akşam birlikte hazırladığımız sofrada yemek yiyeceğiz. Süper eğlenceli olacak… çok eğleneceğiz… hadi şimdi baba gelinceye kadar biraz oyun oynayalım sonra da beraber sofra hazırlayalım olur mu?” gibi cümleleri kendi hoş tarzınızı da ekleyerek söyleyin. Böylece sizinle harika bir eğlencenin parçası olduğunu hissedecektir.
Yaptığımız ibadetlerden keyif aldığımızı, oflamadan poflamadan huzur içinde sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizi görmeleri çok önemli çünkü. Aksi halde açlıktan suratı asılıp bağıran baba, karnı acıktığı için enerjisi düşmüş etrafa kızıp duran anne görecektir ki bu hiç hoş olmaz değil mi?
Bu öneriler yeterli. Tüh keşke daha çok olsaydı, diye düşünmeyin sakın! Anlatılanları tek başınıza aktaramıyorsanız, endişeleriniz varsa, yardım etmek için her zaman hazırız.
Onlar çocuk! Hepsi zaten birer melek. Bize düşen onların doğasını ve doğallığını yitirmeden büyümelerini sağlamak, ayrıca kendi manevi değerlerimizi evlatlarımıza aktarmak.
İstesek de istemesek de bizleri izleyerek büyüyorlar. Kendimizi ne kadar yetiştirirsek, o kadar kaliteli fotoğraflar izleyerek büyüyecekler. Dönüp dolaşıyor, iş yine bizde bitiyor anlayacağınız.
Zira kendimizdekini(!) değiştirmedikçe, onların kalplerine “olması gereken”i nasıl ekebiliriz ki?
Mehtap Kayaoğlu