Mesnevî Mektupları-1 -İYİLİK AYNASI
Hz. Ömer'in halifeliği zamanında Medine'de bir yangın çıktı. Ateş o kadar güçlüydü ki taşları dahi bir kuru odun gibi yakıyor, binaları, evleri sarıyor, kuş-ların yuvalarını, hatta havada uçarken kuşların ka-natlarını dahi tutuşturuyordu. Ateşin yayılmasından şehrin yarısı alevler içinde kaldı.
Medine halkı o sırada ateşi söndürmek için kova-larla su ve sirke döküyorlardı. Ancak ateş hiçbir şe-kilde sönmüyordu. Çünkü ateşin bu kadar alevlen-mesinde ve durdurulmasında anlayanlar için başka bir hikmet vardı. Sönmeyen ateş karşısında halk bi-çare, halife Hz. Ömer'e geldiler. Ondan yardım iste-diler.
Hz. Ömer onlara dedi ki: "O ateş Allah'ın ayetle-rindendir, işaretlerindendir. Sizin hasisliklerinizin bir alevidir. Suyu bırakın yoksullara ekmek dağıtın, eğer benim soyumdan iseniz hasislikten vazgeçin."
Bu tavsiye karşısında halk Hz. Ömer'e dediler ki: “Bizim kapımız açıktır. Biz cömert kişileriz. İyilikten, yardım etmekten hoşlanırız.” dediler.
Hz. Ömer onlara yine bir cevap verdi: “Siz verdi-ğiniz ekmeği, Allah rızası için değil de gösteriş için veriyorsunuz. Geleneğe, göreneğe uyarak iyilik eli-nizi açıyorsunuz. Siz övünmek için, gösteriş için ver-diniz, Allah'tan çekinerek, korkarak vermediniz.” dedi. (1)
Bu anlamlı hikayeden yola çıkarak, ramazan ayının yaklaşmasıyla biz Müslümanların “iyilik ya-parken” nelere dikkat etmemiz gerektiğini gayet açık bir şekilde ifade edebiliriz. İnsanlara yardım ederken dikkat edeceğimiz esas nokta; bir Müslüman'ın “na-sıl iyilik yapması gerektiği” hususuna açıklık getir-mek bakımından bu hikayenin mesajı önemlidir.
Özellikle ramazan ayında, yardımların çoğaldığı bir ayda, realist olmak gerekirse, çoğumuz toplum psikolojisiyle yardım ederiz. İnsanların birbirlerin-den etkilenmeleri doğaldır. Ancak, “yardım etme” nin gerekliliğini ve güzelliğini yaşayarak verme bilin-cinde olmamız gerekir.
“Yardım etme” ibadeti de diğer bütün ibadetler-de olduğu gibi hassasiyet ve samimiyet gerektiren bir ibadettir. Hatta bu ibadet kişisel olarak gerçekleş-tirdiğimiz namaz, oruç gibi ibadetlerden farklı olarak bir başkasına açılarak yapacağımız bir ibadet oldu-ğundan daha çok hassasiyet gerektiren bir ibadettir. İslam geleneğindeki “veren elin alan eli görme-mesi”nden de öte bir başka dikkat edilmesi gereken nokta, yaptığımız ibadetin “gösterişten” uzak olma-sıdır. Samimi olarak gerçekleştirmediğimiz “iyilikler” bir anlamda değerini kazanmıyor.
Mevlânâ der ki: "Yoksul kişi cömertliğin aynasıdır. Sakın aynaya karşı gönül kırıcı sözler söyleyerek ay-nayı bulandırma. Allah'ın bir çeşit cömertlik tecellisi fakirleri meydana getirir, onları kerem sahibine müra-caat ettirir, dilendirir. Böylece iyilik seven zenginler için insanlık yolları hazırlanır. Bir başka cömertliği de, yoksula yardım etmesi için zenginin gönlünde sevgi ve merhamet duygusu uyandırmasıdır." (2)
“Yardım etmek” Allah'ın kullarına özel bir fırsatı-dır. Bu imkana sahip olmak bir ayrıcalıktır. Ama bu ayrıcalık insanın samimi “verme” sıfatıyla güzeldir. İnsanlara üstünlük sağlamak ya da gösteriş yapmak için bir ayrıcalık değildir.
Rabb'in bu fırsatı tanıdığı insan, “yardım etme felsefesi”ni, İslam'dan uzaklaştırmadan ibadetinin bilincinde olarak gerçekleştirmelidir. Ramazan ayın-da yaptığımız iyiliklerin samimiyetini yaşamak için, gösterişten uzak ama bir o kadar insanlara ulaşan gerçekçi duygularla ibadetimizi yapmalıyız. Yap-tığımız iyiliklerin, niteliklerini ve niceliklerini başkala-rına anlatmak yerine, bu güzel fiilimizin biz ve Rabbi-miz arasında bir ibadet olduğunu unutmamalıyız.
Bununla birlikte bir Müslüman olarak yaşantı-mızla başkasına örnek olacaksak da, onun bir iyiliği gerçekleştirmesine vesile olmasını sağlayabiliriz. Karşımızdakine yaptığımız iyilikleri anlatmak yerine, onlara neden iyilik yapması gerektiğini anlatarak nasıl iyilik yapması gerektiğine dair zeminler hazırla-malıyız. Müslümanın diğerlerine örnek olması, bu şekilde değerlidir ve anlamlıdır.
-----------------------------------------------------------------------------
1- Mevlânâ, Mesnevi, Ter. : Şefik Can, Ötüken yay. İst.- O5, s. 239.
2- A.g. e., s. 179.
Emel Sünter Yalçın.