Fitrelerimizi verip zekâtlarımızı ödedik mi?
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı Müslümanların zekât ve fitrelerini verip bitirdiği ve sadakalarını bollaştırdığı bir aydır.
Peygamberimiz Efendimiz zekâtlarını Şaban ayında verirler, ashabına da bu ayda zekâtlarını verip bitirmelerini beyan ederlerdi. Bunu Ramazan ayında tamamen ibadet ve taatle meşgul olmak için yaparlardı. Günümüzde Müslümanlar daha fazla sevap kazanmak için zekâtlarını Ramazan ayında veriyorlar.
Zekât, İslâm’ın beş temel esasından biridir. Bunu ihmâl eden, gerekli hassasiyeti göstermeyen Müslüman namaz ile zekâtın arasını açmış olur. Böyle yapanlarla Hz. Ebubekir (r.a.) savaşmıştır. Bu tavır önemli bir davranıştır.
Kur ân-ı Kerîm’de zekâtın kimlere verileceği açıkça beyan edilmiş ve sekiz sınıfa verilebileceği emredilmiştir. Bunlar:
1- Fakirler,
2- Miskinler,
3- Zekât işinde çalışanlar,
4- Müellefe-i Kulüb,
5- Köleler,
6- Borçlular,
7- Allah yolunda çalışanlar,
8- Yolcular. (Tevbe sûresi, âyet: 60)
Bunlardan hepsine veya birine ya da bir kaçına zekât verilebilir.
Şu hususa dikkatinizi çekiyorum:
Zekâtlar birtakım müesseselere veriliyor. Fakir, fukara ve gureba ihmal ediliyor. Bu çok yanlış bir davranıştır. Fakirler, yetimler, geçim zorluğu çekenler ihmal edilmemelidir.
Peygamberimiz sahabeleri ile otururken, yanındakilere sordu:
“-Siz kendi malınızı mı mirasçılarınızın malını mı çok seversiniz? “
Dediler ki:
“-Kendi malımızı severiz ya Rasulallah.”
Efendimiz buyurdu ki:
“-Hayır... Mirasçınızın malını daha çok seversiniz. Unutmayın... İnfak ettiğiniz mal sizin malınızdır. Geriye bıraktığınız miras olarak kalan mal sizin değildir.”
Hayatta kazanmanın yolu tasadduktur. “Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi maldır” buyuran Peygamberimiz Efendimiz mallarımız, imkânlarımız, ikramlarımız ve vermemiz gerekenler hususunda dikkatimizi çekiyor. (Tirmizi)
Mal imtihandır. Mal, elden çıkıp gönle girince, artık dünya sevgisinin önü alınmaz olur. Böyle bir gönül sahibi vaazdan, nasihatten, ikazdan nasipsizdir. İnsan malını hayra vesile etmelidir. Helâl kazanmanın değil, çok kazanmanın yolunu arayanlar hep aldanmışlardır.
Zenginlerimiz zekâtlarını tam hesaplatıp öylece versinler. Malı korumanın yolu budur. Zekât verecek Müslümanın ihlâsı şarttır. İhlâssız ibadet olmaz.
Zekâtın hem verene hem de topluma çok faydası vardır. Bunlardan bir kaçını sizlere arz edeyim.
1- Zekât, insanı mala tapmaktan, paranın esiri olmaktan kurtarır.
2- İhtirası kırar.
3- Kalbin katılaşmasını önler.
4- Malı ebedileştirir.
5- Ruh ile beden arasında denge kurar.
6- Malı ve sahibini manevi kirden temizler.
7- Zengini şahsiyet sahibi yapar.
8- Mala bereket kazandırır.
9- Zengini yatırıma teşvik eder.
10- Kalbdeki dünya sevgisine ilaçtır.
11- Müslümanı manevi disipline sokar.
12- Fakirleri çalışmaya teşvik eder.
13- Cemiyette mali denge meydana getirir.
14- Zekât sosyal denge meydana getirir.
15- Toplumun manevi ve ruhî dengelerini takviye eder.
16- Paranın stok edilmesini önler.
17- Zekât bir kalkınma hamlesidir.
Fitrelerinizi de hemen vermeye gayret ediniz. Bunun ölçüsü verdiğiniz fitre ile bir fakir sizin yediğiniz gibi bir günlük yemek ve içmek ihtiyacını giderecektir. Bunun ölçüsü budur.
Aile reisi aile efradının fitresini verecektir. Bayram namazından önce doğan çocukların fitreleri verilecektir.
Ramazan ayı Allah’ın rızasını kazanmanın en yakın yoludur. Bunu değerlendirmesini bilelim.
Mevlüt Özcan