İsraf afettir
Cenab-ı Hakk Müslüman kullarının özelliklerini beyan ettiği ayetlerinden birinde (Furkan Sûresi, Âyet:67 ) şöyle buyurur:
“İman edenler harcamalarında ne israf ne de cimrilik ederler. Onların harcamaları, bu ikisi arasında dengeli bir harcamadır.”
Harcamaların bir ucunda israf öbür ucunda cimrilik vardır. Bunların her ikisi de haramdır.
İsraf, insanın bütün davranışlarında normal sınırları aşması demektir.
Kur’an-ı Kerim’de 17 yerde israftan bahsedilmiştir. Bunlardan 3 tanesi yemek-içmek gibi tabiatın israfını önlemeye aittir. On dört tanesi insan israfının önlenmesine aittir.
Müslümanlar için israfa, aşırı tüketime esir olmaktan daha büyük bir felâket düşünemiyorum. Geçici bir düşman istilası bile israfın yanında ehven kalır.
Zamanımız insanları imkânlarını iki şeye odaklandırmışlardır: Mutfak ve helâ. Öyle lüks, öyle ihtişamlı, öylesine pahalı mutfak ve helâlar yaptırılıyor ki, böyle bir çılgınlık geçmiş çağlarda ne Nemrud’un, ne de Firavun’un saraylarında mevcut olmuştu.
Lükse, ihtişama, rahata tapanların ömürlerinin büyük kısmı sofra başında tıkınmakla, helâda ıkınmakla geçiyor. Ne felâket bir varoluş felsefesidir bu!
Bugünün Müslümanları olarak bizler iman ettiğimiz İslâm’ı kitaplara hapis etmişiz, hayatta bildiğimizi okuyoruz. Aklımız fikrimiz para kazanmak. “Biz çok kazanamadık, bari yavrularımız çok paralar kazanıp çok lüks yaşasınlar” düşüncesi bizi sersemleştirmiştir. Böylece hastalıklı bir toplum oluşturduk. Toplumumuz hastadır. Lüks hastası, gösteriş hastası, israf hastası!
Memleketimizi manevî bir veba gibi saran lüks, konfor zevk-ü sefa ve aşırı tüketim hastalığı Müslümanları köle ruhlu fertler hâline getirdi.
Bizdeki mevcut israfı/tantanayı Neron görseydi şaşardı. Bu ne ıstırap verici bir manzaradır!
Bazı Müslümanlar câmide ehl-i iman, süpermarkette ehl-i israf. Karpuz gibi; içi kızıl, dışı yeşil. Ne büyük belâdır bu tavır. Bizler ne âlemdeyiz, işin neresinde bulunuyoruz; kendimizi hesaba çekelim.
İnsanlar çok kazanıp çok yiyeceğim hesabıyla didinirken strese giriyorlar. Evet, çok kazanıyorlar ama paralarını da ağrı kesici haplara yatırıyorlar.
Kendini kontrol etme terbiyesi vermeyen eğitimin meyvesi israftır.
Hazreti Ömer (r.a.)’in oğlu Abdullah diyor ki:
Rasûlüllah (s.a.v.) bizleri iki sofraya oturmaktan men etti:
İçki içilen sofra.
İsraf edilen sofra.
Bizim sofralarımıza muttaki Müslüman oturamaz.
Eskiden hastaneler gıdasızlıktan rahatsızlanmış kimselerle dolup taşardı. Şimdi ise fazla yemekten, kolesterolden, damar tıkanmasından, sirozdan, gut illetinden şikâyetçilerle dopdolu! Eskiden verem yaygındı, şimdi semizlikten/şişmanlıktan ileri gelen hastalıklar kasıp kavuruyor. Çarşı, Pazar ve marketlerin sanki bir israf tapınağı hâline getirilmiş olmasının cezasını işte böyle ödüyoruz.
Allah (c.c.) buyuruyor ki:
Yiyin, için; fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.” (Araf S. A:31)
“İsraf edenler şeytanların dostlarıdır.” (İsra S. A:27)
“Kâfirler dünyada sadece zevk-ü sefa ederler.
Hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir.” (Muhammed S. A:12)
Mevlüt Özcan