KURTULUŞUMUZ KUR'AN VE SÜNNET
Hayatı zindan etmeye çalışan, korkunç sıkıntıların ve hesapların içinde bir yaşantı sunulmaya çalışılıyor. Zalimler, bu ülkenin gerçek sahiplerini bir şeyler yapmaya zorluyorlar.
Bu ülkenin gerçek sahipleri şüphesiz ki, biz Müslümanlarız. Hepimiz soyumuzdan, bu ülkede yaşayalım diye nice şehitler vermişiz; nice gazilerden kahramanlık ve cesaret örnekleri almışız. Bizler bu ülkede yaşamaktan, mukaddesatımızdan asla taviz vermeyiz.
Yakındır, bugünler de geçecek. Buna ümidimiz tamdır. “Benden ümidinizi kesmeyin, ancak kâfirlerdir ümitleri kesenler.” ayeti gereği Allah’tan hiçbir zaman ümit kesmiyoruz. İmanımızın gereğidir budur.
Allah’tan ümit kesmemekle birlikte iyi ameller için şu hususları da ihmal etmeyelim:
İtikadımızı sürekli olarak tashih edelim (düzeltelim).
Beş vakit namazımızı dosdoğru ve bütün gereklerini yerine getirerek kılalım.
Farz namazlarımızı cemaatle kılmak için bütün gücümüzle gayret edelim. Gayretimizi caminin, cemaatinin ya da bir kişinin yanlışlıklarında boğmayalım. Biz Müslümanız, bozulanı iyilikle düzeltmek bizim görevimizdir. Gayret edersek Allah’ın yardımıyla bozuklukları düzeltebiliriz.
İyiliği göstermek, güzel örnek olmak, kötülüklerden caydırmak, olumsuzluklara mani olmak biz Müslümanlara farzdır. Bu farz ihmal edilirse sıkıntıdan kurtulamayız. Zaten sıkıntılarımızın sebeplerinden biri de bu farzı terk edişimizdir.
Kendimizin aile efradımızın ve toplumumuzun ıslahı için yılgınlık göstermeden Rabbimizin yardımınızı talep ederek var gücümüzle çalışalım. Samimi olursak mutlaka muvaffak oluruz…
Sıkıntılardan kurtulmanın yollarından biri de Allah rızası için yoksullara, geçim darlığı çekenlere, fakir fukaraya yardım etmektir. Sadakalarımız eksilmesin. Çünkü “Sadaka belaları def eder” buyurmuştur Peygamber Efendimiz (s.a.v.).
Günahlarımızı asla sevmeyelim. Hıyanetlerimizin affı için gözyaşı dökerek af dileyelim. Para hırsından, mal biriktirme hastalığından kurtulmazsak haramdan uzaklaşamayız. Bu hastalıkları Kur’an ve Sünnet prensipleriyle tedavi edebiliriz. İhmalkârlık yapmayalım.
Rabbimizin sevmediği ve asla hoşnut olmadığı bunun içinde yasakladığı savurganlık (israf), gösteriş, gurur ve kibir bataklığına düşmekten kendimizi ve çevremizi koruyalım ve kollayalım.
Yaratılanı yaratan hatırına sevelim...
Dünyevi ve uhrevi işlerimizde daima ehil zatlarla istişare edelim. İstişare yapacağımız kişilerde üç özellik arayacağız:
İtikadı sağlam olacak.
İlmi olacak.
Ameli de itikadına ve ilmine uygun olacak.
Bu özellikleri taşımayanlara tabi olursak helak oluruz. Memleketimizin başına gelen bela ve musibetlerin sebeplerinden biri de bu tavırdır. Onlardan uzak durmamız gerekir.
İçinde bulunduğumuz bela ve musibetlerden kurtulmak için öncelikle Allah’ın rızasını kazanacak tarzı yaşayalım. Örnek ve model olarak gönderilen Peygamberimizin emrine uyup sünnetine sarılalım.
Enfal Suresi’nin 24’üncü ayetinde “Ey iman edenler! Allah ve Rasûlü, hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, mutlaka bu çağrıya icabet edin! Bilesiniz ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilesiniz ki, hepiniz Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.” çağrısına ve uyarısına icabet edelim.
“Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3) diyen Peygamberimiz Efendimiz’in (s.a.v)’in vasiyetine uygun davranalım.
Mevlüt Özcan.