SILA'İ RAHİM
Sıla-i Rahim ne demektir Nasıl riayet edilir
İslâm’a göre insan, Yüce Allah’ın yarattığı varlıkların en mükemmelidir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
“Şüphesiz biz, insanı en güzel biçimde yarattık” buyurulmuştur. Kendisine nispet edilen, “sen kendini küçük bir varlık sanırsın, oysa sende en büyük âlem dürülmüş halde mevcuttur.”
Mısralarıyla Hz. Ali, insanın sahip olduğu potansiyeli gayet güzel ve veciz bir şekilde dile getirmeye çalışmıştır.
İnanan kimseler açısından değer verilmesi gereken meseleler hakkında bir şeyin mahiyeti ve sınırlarını tayin edici kriterler Kur’an-ı Kerim ve sünnet çerçeveli olmalıdır. Diğer bir ifade ile bu iki kaynak Kur’an-ı Kerim ve sünnet ibadet, muamelat, ukubat ve ahlâk gibi daha birçok alanlarda hüküm koyucudur.
İslâm hukukunun temelini teşkil eden Kur’an-ı Kerim ve sünnet aynı zamanda İslâm ahlâkının kaynağını da oluşturmaktadır. Bu genel ifadeden de anlaşılacağı gibi hukuk kaidelerinin ortaya konmasında ahlâk kurallarının, ahlâkın üzerinde yaptırım gücünün oluşmasında da hukuk kurallarının etkisini göz ardı etmemek gerekir.
İnsan, yaradılışı ve ihtiyaçları gereği toplum halinde yaşamaya mecburdur. Bir arada yaşamaya mecbur olan insan, en tabii ihtiyaçlarını gidermek, zararlı şeylere karşı elbirliği ile karşı koymak ve içinde yaşadıkları hayat şartlarını daha iyiye ve mükemmele götürmek için işbirliği yapmak zorundadır.
Bunun için de toplumu meydana getiren fertlerin birbirine inanması, güvenmesi ve birtakım ilişkiler içerisine girmesi gerekmektedir. Demek ki insanların arasında sosyal münasebetlerin başlamasından önce, bu münasebetleri düzenleyen kaidelere ihtiyaç vardır. Bu sebeple toplumsal hayatın ahenkli bir şekilde devamı için fertlerin aşırı isteklerini frenleyecek ve bencilliklerini törpüleyip mutedil hale getirecek disiplinler/ilkeler/kaideler son derece zaruridir.
Toplum hayatını düzenleyen en önemli kaynak dindir. İslâm dini “ahlâkî görev ve haklar, dini emirler ile iç içedir, ahlâk ile din adeta tek bir şeydir. Hiçbir ahlâkî emir yoktur ki, aynı zamanda dinî ve insanî bir emir olmasın.”
İslâm dini insan topluluğunu bir bütün olarak ele alır. Çünkü onun mesajı evrenseldir. O muhataplarını hep tevhid inancı etrafında toplamayı hedeflemiş ve bu bütünleşmeyi ve dayanışmayı maddi anlamda da sağlamak için fertlere sorumluluklar yüklemiştir. Bu görevlerin en önemlilerinden biri de Allah’ın bir nimet ve rahmet olarak insanlara bahşettiği akrabalık ilişkisiyle meydana gelen sıla-i rahîmdir.
Ailelerin birleşmesinden yakın akraba toplulukları meydana gelmiştir. Akraba, kan bağı yahut evlilik anlaşmasıyla birbirine bağlanan toplulukları ifade eder. İnsanlık tarihinde akraba topluluklar büyük aileler olarak varlıklarını sürdürmüş ve sosyal teşekkülün farklı örneklerini vermişlerdir. Akrabayı gözetmek, düşkününe, yoksuluna, ihtiyaç içerisinde olanına her yönden yardım etmek insanî, dinî, ahlâkî bir ödev edilmiştir. İslâm, akrabayla ilişkileri çok önemsemiş, onlarla irtibatı sürdürmeye ayrı bir değer vermiştir. Kan bağı insanlar arasındaki en yakın ve en somut bağ olduğu için, sosyal dayanışmanın birincil prensibi akrabayı gözetmektir. Sıla-i rahîm en başta gelen dayanışma ilkesidir. Kur’an-ı Kerim bunun öneminin altını çizer. Allah’ın en fazla hoşnut olduğu eylemler arasında zikredilen “sıla-i rahim” en önemli dinin yükümlülükler arasında ifade edilmiştir. Bunun mukabilinde akraba ile ilişkiyi kesmek ise, en büyük insanî-ahlâkî kusurlar arasında sayılmıştır. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de konunun önemini, ölüm döşeğinde:
“Akrabanızı gözetin, akrabalarınızı gözetin” tavsiyesi ve “akraba ile ilişkilerini kesen kimse cennete giremez” sözü ile ortaya koymuştur. Buna karşılık Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Sıla-i rahimde bulunmak aile içerisinde sevgiyi çoğaltır.” Buyurmuştur. Hatta bazı rivayetlerde akraba ziyaretinin Allah’ın hoşnutluğunu celb eden en öncelikli eylemlerden olduğu ifade edilmiştir.”
Mevlüt Özcan