Ramazan'ı Şerif
Şeytanın hilelerini kullarından uzaklaştırmak suretiyle onlara olan minnetini büyüten; orucu, dostları için kale ve kalkan yapmak suretiyle şeytanın umduğunu red ve zannını boşa çıkaran, orucun hürmetine cennetin kapılarını açan, onlara 'şeytanın ancak kalplerdeki gizli şehvetler yoluyla geldiği' hakikatini bildiren Allah-ü Teâlâ Zülcelâl Hazretleri; şu yeryüzünü nasıl dürüp yaymış ve ne güzel tasvir edip üstüne fezayı, asumanı yerleştirmiştir. Semanın muhtelif tabakalarında çeşitli yıldızlar vardır. Hepsi muayyen burçlarda belirli yörüngeler üzerinde sürekli hareket halindedir. Ve hepsi kendi lisanınca Mevlayı Zülcelâl Hazretlerini zikreder. Ay, güneş, dünya Cenab-ı Hakk’ın “Kayyum” ismi şerifini zikrederek dönerler. Ve daha nice mahlûkat, Allah-ü Teâlâ Zülcelâl Hazretlerini zikir neşesiyle coşarak, Cenab-ı Hakk’ın rızasını, aff ve mağfiretini talep eder…
Allah-ü Teâlâ Hazretlerinin kurmuş olduğu bu kusursuz düzen, Rabbimizin rızası ve rahmeti ile baştanbaşa kuşatılmış olmakla birlikte, bu düzenin bir parçası olan insanoğlu, kendisine verilmiş olan nefsi terbiye ile vazifelendirilmiş, nefsinin esaretinden kurtularak Allah’ın rızası ve rahmeti ile kuşatılmış yeryüzünde Allah’ın halifesi, Rasulü’nün varisi olmak şerefi kendisine vâd edilmiştir.
Rabbimiz Zülcelâl ve Tekaddes Hazretleri; kullarına, bu ulvî vaadine ulaşabilmeleri için, nice kolaylıklar göstermiş nice rahmet vesileleri halk etmiştir. Rabbimize şükrediyoruz ki bu istikametin En Güzel Rehberi, Allah’ın En Sevgili Kulu, Hidayet Nuru Muhammed-ül Mustafa Aleyhissalatü Vesselam Efendimizi göndermiş ve bizleri O Yüce Peygambere ümmet olmak şerefiyle nimetlendirmiş, O’nun risaletiyle bizleri nurlandırmıştır. Rabbimize şükrediyoruz ki emsalsiz ve kusursuz Kelâm-ı İlahi’si olan Kur’an-ı Azimüşşan ile bizleri şereflendirmiştir. Rabbimize şükrediyoruz ki bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni bizlere kurtuluş ve Zatına kurbiyyet için muazzam bir vesile yapmıştır. Rabbimize şükrediyoruz ki İslam’ın beş şartından birisi olan, insanı, nefsinin aşırı arzu ve ihtiraslarından kurtarıp yücelten ve âdeta melekleştiren oruç ibadeti ile bizleri şâd etmiştir…
Aziz ve Kahhar olan, İzzet ve İkram Sahibi Mevlayı Zülcelâl Hazretlerine Rasulullah Aleyhissalatü Vesselam Efendimizin şükrüyle şükrediyoruz ki saymış olduğumuz ve saymakta aciz kaldığımız bu ulvî nimetlerin cümlesinin lûtfedildiği Ramazan-ı Şerif’e ulaşmış, O’nun kerem ve faziletlerinin gölgesinde Allah’ın rızası ve rahmetiyle kuşatılmış durumdayız. Rasulullah (sav) Efendimizin; “Recep Allah’ın ayı, Şaban Benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır.” (Acluni, Keşfu’l-Hafa, 1:423) buyurduğu üzere Ramazan-ı Şerif bizlerin ayıdır ve bu ay, günahların hazan yaprağı gibi döküldüğü, Allah’ın lütuf rüzgarlarının Müslümanları baştanbaşa kuşattığı nice hikmetlerle dolu muazzam bir zaman dilimidir. Rasulullah Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz, bunu özellikle ümmetine haber vermiş, ashabının, ashabının şahsında bütün ümmetinin bu nimetten istifade edebilmesi için Şaban ayının son günü şöyle bir hutbe irâd etmiştir:
-Ey insanlar! Çok büyük ve mukaddes bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Onda bir gece vardır ki bin aydan hayırlıdır. Allah, o ayın orucunu farz kıldı. Gece kalkıp namaz kılmayı da size nafile bir ibadet kıldı. Bir kimse Ramazan ayında nafile ibadet yaparsa diğer aylarda farz ibadet yapmış gibi sevap alır.
Ve o ayda bir farz eda eden, diğer aylarda yetmiş farz eda etmiş gibi sevap alır.
Bu ay, sabır ayıdır. Sabrın mükâfatı ise cennettir.
Bu ay genişlik ayıdır. O, öyle bir aydır ki onda mü’min kulun rızkı artar. Onda bir oruçluya iftar yemeği veren, bir köle azat etmiş gibi sevap alır. Günahları bağışlanır.”
Ashap dedi ki:
Ya Rasulullah! Hepimizde bir oruçluyu iftar ettirebiliriz.
Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz şöyle buyurdu:
Allah-ü Teâlâ bunun için de sevap verir. Oruçluya iftarını açması için bir yudum süt, bir hurma, bir içimlik su veren sevabını alır. Ama oruçluyu doyuranın bu güzel davranışı günahına kefaret olur. Rabbi ona havzından içirir. O, ondan sonra bir daha susamaz; tâ cennete girinceye kadar. Ayrıca oruçlunun ecri kadar ecir alır, onun ecrinden de bir şey eksilmez.
O öyle bir aydır ki evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluştur.
Kölesinin yükünü alanı, Allah cehennemden kurtarır.”
Ramazan-ı Şerif’in feyz ve bereketini en güzel surette ifade buyuran Rasulullah (sav) Efendimiz, ümmetine, Allah’ın kullarını rahmeti ve rızasıyla kuşattığı bu mübarek ayın bütünüyle ihyasının elzem olduğunu haber vermiştir. Bu ay, Allah’ın ümmet-i Muhammed’i hudutsuz rahmetiyle kuşattığı çok mübarek bir aydır. Hazreti Ömer Efendimiz bu ay geldiği zaman büyük bir neşe ve sürur içerisinde: “Merhaba! Bizim günahlarımızı temizleyen mübarek ay.” der ve devamında:
“Ramazan ayı çok hayırlıdır. Gündüz tutulan oruç, gece kılınan namaz, o ayda verilen sadaka, Allah katında kat kat karşılık görür.” buyururdu.
İbn-i Mesud (ra) Hazretleri de bu ayın faziletini büyük bir hassasiyetle ifade eder: “Bir kimse, sessiz, sakin ve Allah’ın zikri ile oruç tutarsa, helalini helal, haramını haram bilirse, açıktan bir günah işlemezse, Ramazan ayından çıktığı zaman bütün günahları bağışlanmış olarak çıkar.
Onun her tesbih ve tehlilinden, yeşil zümrütten bir ev yapılır. Onun içinde kırmızı bir yakut vardır ki içinde bir çadır bulunur. Bu haymenin içinde de gözde bir huri vardır. O huri de yakut işlemeli altın bir bilezik vardır ki yer onunla aydınlanabilir.” buyururdu.
Görülüyor ki Ramazan-ı Şerif, Allah-ü Teâlâ’nın kullarının her iki cihanda da kurtuluşa ermeleri için vesile kıldığı muazzam bir aydır. Cenab-ı Hakk, bütün hayırları olduğu gibi Ramazan-ı Şerif’i de Rasulullah Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz hürmetine bizlere bahşetmiştir. Böyle mübarek vakitler, kıymeti bilinmesi gereken ve en azami derecede istifade edilmesi gereken zamanlardır.
Rasulullah (sav) Efendimiz, onun için; “Şayet kullar, bu ayda neler olduğunu bir bilseler, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi” buyurmuştur. Bu ayda istisnasız her kula Cenab-ı Hakk sonsuz hazinelerini, rahmet deryalarını, lûtuf yağmurlarını yağdırır. Kulun gafleti, bu yağmurlar altında üstünü örten şemsiye misalidir. Gaflet ne kadar büyük olursa, Allah muhafaza, Cenab-ı Hakk’ın bu ihsanlarından kul o kadar uzak olur.
Bunun yanında Mevlayı Zülcelâl Hazretleri; bu ayda şeytanların cümlesini zincire vurarak kullarını onların vesveselerinden muhafaza eder, Cehennem kapılarını ardına kadar kapatarak Cennet kapılarını sonuna kadar açar ki “Ya Rab!” diyen kulları kurtuluşa ersinler. Bunun içindir ki Allah böylesine lûtufkar böylesine cömertçe kullarını kuşatmışken hala bu nimetten istifade etmekten uzak olmak, ifade dahi edilemeyecek surette kötü bir haldir. Bu itibarla böyle mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatleri, ibadetleri, cömertlikleri ve her çeşit hayırlı hareketi arttırmalıyız. Zira Allah-ü Teâlâ Hazretleri tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allah-ü Teâlâ’nın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur.
Daha dünyaya adım atar atmaz secdelere kapanarak “Ümmetim! Ümmetim!” diyen Rasulullah Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz, bizleri burada da unutmamış ve Ramazan-ı Şerif’te dikkat etmemiz gereken hususları, yani Allah’ın rıza kapılarını açan şifreleri bizlere haber vermiştir.
Ümmetinin bu ayda ailesine bolluk göstermesini arzulayan Efendimiz; “Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.” (İbni Ebi Dünya) buyurmuştur. Bu ayda Ramazan orucu farz kılınmıştır ki orucun mahiyetini ve oruçlunun dikkat etmesi gereken hususları Rasulullah (sav) Efendimiz şöyle dile getirmiştir: “Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allah-ü Teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayâsızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur. Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur. Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa, kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa "ben oruçluyum!" desin ve ona bulaşmasın…”
Oruçta makbul olan sabırlı olmaktır. Dillerimize sahip olacağız! Ailemize karşı öfkeli davranmayacağız! Onlara kızıp (niye şu yemeği yapmadın?) diye tavır takınmayacağız. Onlar, biz ne getirir isek onu pişirirler. Sakın nefislerinize uyup öfkelenmeyin. Kimsenin gıybetini yapmayın! Size birisi laf söylese dahi, kimse ile tartışmayın! Bizler de hal ve hareketimize dikkat edip, bu mübarek ayın feyzinden, bereketinden, rahmetinden, istifade etmeye çalışalım.” buyururlardı.
Cenab-ı Hakk bu ayda kullarının günahlarını affetmekle birlikte nice kulunu Cehennem azabından azad edeceğini bildirdiği için bu ayda bol bol tövbe edip, Allah’ın affından en güzel şekilde istifade edilmelidir. Rasulullah Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz bunu; “Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allah-ü Teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.” [Deylemi] buyurarak dile getirirken bu ayda; “Subhanallahi Vebihamdihî Subhânallâhil Azîm Vebihamdihî Estağfirullah” istiğfarı şerifinin yapılmasını şiddetle tavsiye etmişlerdir. Bu istiğfarı şerife Cenab-ı Hakk’ın affının anahtarıdır.
Bu ay Kur’an ayıdır. Bu itibarla her bir harfi Cenab-ı Hakk’ın Kelâm-ı İlâhi’si olan Kur’an-ı Azimüşşan, inmeye başladığı bu ayda çok okunmalı, O’na büyük hürmet gösterilmelidir. Rasulullah (sav) Efendimizin; “Kim Kur'an'ı okuduktan sonra herhangi bir kimsenin kendisine verilen nimetten daha üstün bir nimete sahip olduğunu düşünürse, muhakkak o, Allah-ü Teâlâ'nın büyüttüğü nimeti küçümsemiş olur.” buyurduğu Kur’an-ı Kerim’i bu ayda okuyanlar, böyle büyük bir nimetten zihinlerimizin algılayamayacağı derecede muazzam bir şekilde istifade edeceklerdir.
Bu şekilde Ramazan-ı Şerif’i ihya ederken; hiç şüphesiz ki fakir ve fukaraları gözetmek, ihtiyaç sahiplerine imkânların elverdiğince hatta kendimizi biraz daha zorlayarak cömertçe yardımda bulunmak, şuurlu bir Müslüman’ın bu ayda yapması gereken en önemli vazifelerden biridir.
Ramazan-ı Şerif’te hayır hasenatta bulunmak, maddi durumu elverişli olmayan Müslüman kardeşlerimize maddi, mânevî destek olmak; ihtiyaçlarını karşılamak, Allah’ın bereketli ve şerefli kıldığı bu ayda onların yanında bulunmak Peygamber Efendimizin ahlâkı, O’nun ve varislerinin özellikle itina gösterdikleri benzersiz vasıflarındandır. Özellikle fakirlere ve bir Müslüman kardeşimize iftar ettirmek, kesinlikle yapılması gereken bir vazifedir.
Bu şekilde Ramazan-ı Şerif’i ihya ederek günlerimizi geçirirken; Ramazan-ı Şerif’in son on gününe, mutlak surette ibadet ve taatle geçirmemiz gereken o kutlu vakitlere ulaştığımız zaman, Rasulullah (sav) Efendimizin şu tatbiklerine dikkatle eğilmemiz gerekir.
Ramazan'ın son on günü geldiğinde Hz. Peygamber, yatağını katlar, elbisesini giyer, daha fazla ibadet etmeye hazırlanırdı. Ailesine de aynı şeyi emrederdi. Yani aile efradıyla yorucu bir şekilde ibadete dalardı. Çünkü bu son on günün içerisinde ayet-i kerimede; "Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rabblerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Tâ fecrin doğuşuna kadar." buyrularak; hadis-i şerifte; “Allah indinde en kıymetli gece, Kadir gecesidir.” ifadesiyle meth-ü sena edilen Kadir Gecesi vardır… Çoğu zaman bu gece, Ramazan ayının son on gününün tek gecelerine rastlamaktadır. Kadir Gecesi, Kur’ân-ı Kerim’de methedilen en kıymetli gecedir. Kadir Gecesi’nin fazileti, üstünlüğü bizzat Allah-ü Teâlâ tarafından, Kadir suresinde açıkça bildirilmiştir. Kim Kadir Gecesi'nde inanarak, ihlâs ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır. Bu mübarek gecede dua sünnettir. O icabet vakitlerinden birisidir. “Kadir gecesinde, bir kere Kadir suresini okumak, başka zamanda Kur’an-ı Kerim’i hatmetmekten daha sevaptır. Kadir Gecesi’nde bir tespih (Subhanallah), bir tahmid (Elhamdülillah), bir tekbir (Allah-ü Ekber), bir tehlil (La İlahe İllallah) söylemek yedi yüz bin tespih, tahmid, tekbir ve tehlilden kıymetlidir. Bu gece koyun sağımı müddeti kadar (az bir zaman) namaz kılmak, ibadet etmek, bir ay bütün geceleri sabaha kadar ibadetle geçirmekten daha kıymetlidir.” (Tefsir-i Mugni)
Bizlerde Ramazan-ı Şerif’in özellikle son on gününde ibadet ve taatimize mutlaka şiddetle önem verelim ki hem Ramazan ayının hem de Kadir Gecesi’nin bu ulvî havasından, manevi bereketinden ziyadesiyle istifade edenlerden olabilelim. Rasulullah (sav) Efendimizin; “Allah-ü Teâlâ, Kadir Gecesi’ni ümmetime hediye etti, ondan önce kimseye vermedi.” (Deylemi) buyurduğu üzere Cenab-ı Hakk’ın bizlere has kıldığı bu gecenin feyzinden, bereketinden en güzel şekilde nasiplenebilelim. Nasiplenebilelim ki hutbe irad ederken Cebrail (as)’ın gelip; “Ya Rasulullah, Ramazan ayına erişip de bu ay sebebiyle affa uğramayan kimseye yazıklar olsun’” deyince; Efendimiz (sav)’in âmin dediği zümreye dâhil olanlardan olmayalım.
Cenab-ı Hakk, oruçlarımızı, hayır ve hasenatlarımızı, ibadet ve taatlerimizi dergâhı izzetinde kabul buyursun. Cümlemizin ve cümle ümmet-i Muhammed’in Ramazan Bayramı’nı da şimdiden Âlem-i İslam için hayırlara vesile eylesin inşallah.