RAMAZAN GELDİ
Bir gök sofrası kuruldu yeniden. Bereket sardı dört bir yanımızı. Şeytanlar zincirlere vuruldu. Cehennemin kapıları kapandı, cennetin kapıları ardına kadar açıldı. Her tarafı bir sükûnet sardı. Herkeste bir nezaket, kimse kimseyi incitmiyor. Başka bir dünyaya geçiverdik sanki birden. Hiç bitmesin dediğimiz bir zaman dilimine girdik bir daha.
Ramazan geldi…
Bizim için kötülüklere kalkan olacak oruç ayı geldi. Günahlarımızın affedileceği, cehennemden uzaklaşacağımız müjdeleriyle geldi. Takvaya ulaşmaya vesile olacak amellerin karşılığının kat kat verileceği muştulandı bizlere. Orucun sadece aç ve susuz kalmak olmadığını öğrendik Kutlu Nebi’nin dilinden. Yalandan, gıybetten, kötü sözden uzak durarak dilimize de, kulağımıza da tutturmalıyız orucu. Bütün bedenimizle ve ruhumuzla katılacağımız bu ibadetle yaklaşmalıyız Rabbimize.
Ramazan geldi…
Bir geceyi bin yıldan hayırlı kılan Kur’an’ın aydınlığını da getirdi bize. Onu okudukça, anladıkça, onun gölgesinde yaşadıkça anlam buluyor hayatımız. Döne döne okunacak kitabımız o bizim. İnsanız ve unutabiliyoruz, neden var olduğumuzu, nasıl bir hayat sürmemiz gerektiğini. O ise her daim hatırlatıyor bize, kime kul olacağımızı, nasıl kul olacağımızı ve bu kulluğun sonunda nereye varacağımızı. Unutmamak için bir imtihanda olduğumuzu ve bu imtihanı nasıl kazanacağımızı; elimizden, gözümüzden ve gönlümüzden ayırmayacağız Kitabımızı. Her harfine sevap yazıldığını bilerek, Rabbimize bağlılığımızı ifade etmek için, anlayarak, öğrendiklerimizi yaşayarak okuyacağız onu. O da bizi karanlıklardan aydınlığa çıkaracak, düştüğümüzde elimizden tutacak, ayağa kaldıracak. Ramazan, Kitab’ı okumaya yeniden başlamak için de bir fırsat sunuyor bize.
Ramazan geldi…
Sabretmeyi, direnmeyi, mücadele etmeyi öğretecek bir mübarek vakte erdik. Orucun sabrın yarısı olduğunu bildiriyor Efendimiz. Sabır öğretmenidir Ramazan. Yeniden hatırlatır bize sabır timsali Eyyûb (as)’u, İbrahim (as)’in Nemrut karşısındaki direnişini, Musa (as)’nın Firavun karşısındaki asil duruşunu. Kur’an’ın bize anlattığı bütün peygamberlerin mücadele örnekleri geçer gözlerimizin önünden. Bugünün İbrahimleri, Yusufları, Musaları, İsaları olmak düşer payımıza. Çağımızın Nemrutları, Firavunları, Ebû Cehilleri karşısında dimdik durmak yaraşır bizlere. Geçip giden o ulu önderlerimiz gibi hakkı haykırmak yakışır bize de.
Peygamberimizin en mühim sünnetlerinden birini hatırlarız. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır zira. Dünyanın dört bir yanında zulme uğrayan, ezilen, hor görülen mazlum ve mustazaf kardeşlerimiz gelir gözlerimizin önüne iftar vaktinde, sahur vaktinde, seher vaktinde. Elimizden ne geliyorsa onlar için, geri durmayız, yaparız. Hiçbir şey yapamasak en azından dualarımızda onlara da yer açarız. Gözyaşlarımızı akıtırız ümmet-i Muhammed’in kurtuluşu için. Ellerimizi açarız, yakarırız Rahman’a birliğimiz için, dirliğimiz için.
Ramazan geldi…
Sadece Rabbe yöneleceğimiz ve her şeyimizi O’na hasredeceğimiz vakitler getirdi bize. İtikâf günleri kıymetini bilenler için Allah’a adanmış zikir ve fikir günleri olacak. Kıyamla, rükûyla, secdeyle yeniden kendimize geleceğiz. Kur’an okuyarak, Efendimize (s.a.s) kulak vererek, tefekkür ederek değerlendireceğiz bu vakitleri.
Ramazan geldi…
Rahmet geldi beraberinde. Çocuklara, yaşlılara, hayvanlara, ağaçlara daha başka bir gözle bakar olduk. Merhamet kapladı her yanı. Kumbaralar verildi çocukların eline, harçlıklardan koyulsun, muhtaçlarla paylaşılsın diye. Onlar da öğrensinler vermeyi, infak etmeyi, kardeşliği, dayanışmayı. Camiler çocuk cıvıltılarıyla doldu. Ramazan sevinci sardı onları da. Elifbalar ve Mushaflar çok yakıştı o minicik ellerine. Orucun rahmeti kuşattı büyük küçük herkesi. Hepimizin zihninde çocukluğumuzdan kalma çok güzel Ramazan anıları vardır mutlaka. Çocuklarımızın da ilerde yâd edecekleri Ramazan güzelliklerini yaşatmalıyız onlara. Ramazan denince, bayram denince gözleri sevinçle ışıldamalı.
Ramazan geldi ve gidecek…
Kıymetini bilirsek biz kazanacağız. Bu rahmet çağlayanından arınarak çıkmış olacağız. Kulluğumuz, ibadetlerimiz, dualarımız, sabrımız, merhametimiz, direnişimiz, itaatimizle yeniden dirileceğiz. Tekrar başlayacağız Kitab’a ve yola koyulacağız azimle, Ramazan’da kazandıklarımızı bütün bir yıla yayarak. Yoksa Ramazancı olmak, bayramcı olmak, Cumacı olmak yakışmaz bize. Bize yakışan yakîn gelinceye kadar Rabbe kul olmak ve O’nun yolunda yürümektir.
Ne mutlu Ramazan’ı hakkıyla değerlendirenlere, ne mutlu bir ömrü Ramazan coşkusuyla geçirenlere.