Miraç Gecesi
Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz Cebrâil (A.S.)dan ayrılış anını şöyle anlatır: Cebrail de geride kalıp ses ve sada kesilince, beni bir korku ve heybet bürüdü, bu dehşet içinde iken Rabbimin şu hitâbını duydum:
- Yâ Muhammed! Müsterih ol! Ben seninle beraberim! Yaklaş, Habîbim yaklaş! Kâinâtı senin şerefine yarattım!
İşte böylece kurb-u Hakk'a vâsıl oldu. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz Cebrail'i Sidretü'l-Müntehâ'da bırakarak kendisine sunulan Refref'in kılavuzluğu ile ALLAH Teâlâ'nın dilediği yere kadar geldi ve Cenâb-ı ALLAH'ın:
-Yaklaş! Ey Muhammed! hitabını duydu. Sonra da Cenâb-ı Hak'la görüşüp konuşmak gibi kadri yüce bir nimet ve şerefin sahibi oldu. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz Cenâb-ı Hakk'ı ahiret-kalp gözüyle gördü.
Artık huzura kabul edilmiş, zaman, mekân kaydı silinmiş, bütün esrar perdesi kalkmış, olmuş ve olacak olan her şey O'nun gözü önüne serilmiş, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin ruhu bütün varlığı kaplamıştı. Kendileri bunu şöyle dile getiriyordu: Arşı görünce onu her şeyden büyük buldum. Yüce ALLAH beni Arş mesnedine yaklaştırdı. Arşın bu parçasına oturdum, lisânıma bir hal geldi ki hiç kimse ondan daha güzel bir lezzet duymamıştı. Cenâb-ı Hakk bana öncekilerin ve sonrakilerin haberini bildirdi. ALLAH Teâlâ'nın heybetinden tutulmuş olan dilim açıldı da Rabbü'l Alemin'e:
"Ettehiyyatü lillâhi ve's-salâvatü ve't-tayyibatü = Selâmlar, salât, duâ ve ibadetler ve güzel şeyler, evet hepsi ALLAH'a mahsustur" diye selâm verdim. Cenâb-ı Hakk da:
"Esselâmü aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetu'llahi ve berekâtüh = Selâm sana ey Peygamber! ALLAH'ın rahmet ve bereketleri de senin üzerine olsun" diye selâmımı aldı. Ben de tekrar:
"Esselâmü aleyna ve âlâ ibadi'llâhi's-salihin = Selâm bizim ve ALLAH'ın salih kulları üzerine olsun", dedim. Yüce ALLAH, Mi'râç gecesinde, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize, vahy etmek istediğini, istediği şekilde vahy etti. Miracın sırlar dolu bölümü hakkında Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur:
"O'nu müthiş kuvvetlere malik olan öğretti ki O, akıl ve re'yinde kâmil bir melektir. Hemen kendi suretine girip doğruldu. O en yüksek ufukta idi. Sonra Cebrâil O'na yaklaştı. Derken sarktı. Bu suretle O, Peygamber'e iki yay kadar yahud daha yakın oldu da ALLAH'ın kuluna vahyettiği neyse onu vahy etti. O'nun gördüğünü kalbi yalana çıkarmadı. Şimdi siz O'nun bu görüşüne karşı da kendisiyle mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki, onu diğer bir defa da Sidretu'l-Münteha'nın yanında gördü. O ki Cennetu'l-Me'va O'nun yanındadır. O gördüğü zaman Sidre'yi bürüyordu, onu bürümekte olan. Peygamber'in gözü gördüğünden ağmadı, sağa-sola meyletmedi, onu aşmadı da. And olsun ki O, Rabb'inin en büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür." (Necm sûresi:5-18)
Ayet-i kerimede belirtildiği gibi, Cebrail (A.S.) yaratılmış olduğu aslı hey'et ve sûret üzere, altı yüz kanadını açmış, ufku kaplayan her bir kanadından inciler, yâkutlar saçılır bir halde Sidretülmüntehâ'da, kendisini Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize gösterdi. Diğer bir rivayette ise Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz Mele-i Âlâ'da, Cebrâil (A.S.)ın ALLAH Teâlâ'nın korkusu ve saygısından, eskimiş deve çuluna benzediğini de görmüştür!
Mehmet Talu.