2 OCAK 2015 CUMA KUTLU DOĞUM MEVLİD KANDİLİ
Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili Hayatın gayesi, yaratılışın mânâsı silinmiş, yok olmuştu Herşey mânâsız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü
Ruhlar birşey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yırtmasını içten içe hissediyordu
O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi
İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı
Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler?
Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler
O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler(1)
Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
- "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu
- "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler
Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!
"Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi
Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu Adını Muhammed koydular" haberini aldılar
Ertesi gün Yahudiye vardılar:
"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler
Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi
Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler Yahudi, "Beni ona götürün" dedi
Yahudi ile beraber kalkıp Hz Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler
Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı Kendine gelip ayıldığı sırada,
"Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler
Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti Ellerinden kitap da gitti Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir
"Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi(2)
Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı
Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver"
Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı(3)
Aynı gece Hz Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:
"O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük"
Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir:
"Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin"
Rabiülevvel ayının 12 Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi
Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar
Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti Fakat bir de baktılar ki Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu(5)
Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi
Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü
Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi
Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü
Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi
Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır(6)
İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir
Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin
------------------------------------------------------------------
Kaynaklar:
(1)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:60
(2)Age, 1:162-163
(3)Taberî Tarihi, 2:125; İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102
(4)Age, 1:102
(5)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102
(6)Bediüzzaman, Mektûbat,s:161,162
Mehmet Paksu, Mübarek Gün ve Geceler, Nesil Yayınları